Savaş başladıktan sonra Türkiye’ye gelen gazetecilerden Dima Barchenkov, Rusya’da LGBTİ+ hareketine baskıları, savaştan sonra artan göçü ve kendi deneyimini MLSA’ya yazdı.

Dima Barchenkov /MSLA
Vladimir Putin’in Ukrayna ile savaşının sonucu olarak Rusya’dan ayrılanlar arasında birçok LGBTİ+ birey de bulunuyor. Buradaki en can alıcı noktalardan biri ise her zaman değilse bile çok uzun süredir ünlü muhaliflerin yanı sıra LGBTİ+’lerin de ülkede büyük baskı altında olması.
Ne var ki son yıllarda hükümetin attığı bazı adımlar, LGBTİ+ toplumu üzerindeki baskıyı daha da arttırdı. 11 Haziran 2013 tarihinde parlamentonun alt kanadı olan Devlet Duması, “Reşit olmayanlar arasında eşcinsellik propagandası” denilen kanunu kabul etti. Bu kanun, Rusya’da LGBTİ+ hareketine yönelik getirilen kısıtlamaların ilkiydi. O tarihten sonra LGBTİ+ konusunu veya heteronormatif çerçevenin dışında kalan ilişkileri konu eden basın yayın organları, sanat eserleri, eğitimlerde “18+” ibaresinin kullanılması zorunlu kılındı. Bu yöntem ile bu konularda üretilen içeriğin hedef kitlesi büyük oranda daraltıldı. Böyle bir ortamda ise Onur Yürüyüşü gerçekleştirmek söz konusu dahi olamazdı.
Mevzuat değişiklikleri ile birlikte LGBTİ+’lerin karşı karşıya kaldığı tehditler, daha önceleri gerici düşünceleri marjinal olan toplumun muhafazakar kesimlerinin devlet aparatının desteğini yanlarında hissetmeleri ile arttı. Her ne kadar nüfusu 144 milyon olan Rusya ölçeğinde sayıları çok yüksek olmasa da bir kesimde LGBTİ+ bireylere yönelik kabullenmeme yaklaşımı büyümeye başladı. LGBTİ+ bireyler, adeta istenmeyen kişiler haline geldiler. Kağıt üstünde diğer yurttaşlarla aynı haklara sahip olsalar da kendileri hakkında açıkça konuşmaları kısıtlandı, bazı kişilerin yaşam hakları dahi tehlikede olmaya başladı.
Bunun ötesinde LGBTİ+ konusu, LGBTİ+ bireylerle doğrudan ilgili durumlarda bile kamuoyunda tartışılmaz hale geldi. Örneğin, bir LGBTİ+ birey olarak Moskova civarında kendi farklılığımı açıkça söyleyemez oldum, bu da sosyalleşme ile ilgili birçok sorunu beraberinde getirdi. İlk ilişkilerimi reşit yaşa erince yaşayabildim. Benim gibi kişileri ekranda veya çevremde çok nadir görebildim. Bir de Moskova’dan daha da uzak yerleşim yerlerinde, taşrada yaşayanları düşünün! Yaşadığımız tüm bu zorluklar “eşcinsel propagandası” hakkındaki o korkunç kanun yüzünden!
Zaman ilerledikçe vidalar daha da sıkılaştırıldı. İktidar propagandacıları konuşmalarında sık sık LGBTİ+ kişilere yönelik hakaretler ederek, bunu Batı karşıtı ideolojik savaşlarında bir araç olarak kullanıyorlardı: “ABD’de yaşanan tam bir kabus: Erkekler, erkeklerle evlenebiliyor, trans kadınlar, kadın pasaportu alabiliyor” gibi nefret söylemleri ile halihazırda hükümet yanlısı olan kişileri LGBTİ+ bireylere karşı dolduruyordu.
Trans bireylerle ilgili tartışma ise düşünülemez bir boyuta ulaştı. Kamuoyunda bugüne kadar yaptığı konuşmalar temelinde yargılayacak olursak toplumsal cinsiyet ve queer teorinin hiçbir noktası hakkında hiçbir fikri olmayan Vladimir Putin, 2019 yılında konuşma yapmak için gittiği Osaka’daki G20 Zirvesi sırasında bu kişilerin varlığından haberdar oldu ve trans bireyleri Hollywood filmlerindeki “transformer”lar ile karıştırdı. Putin, “ilerici düşünce yapısına sahip” olarak tanımladığı kişilerin “beş altı tane cinsiyet uydurduğunu” iddia etti. Daha önce bu konularda özel olarak fikrini belirtmeyen Başkan Putin, sanki en sonunda kendi yurttaşlarıyla ortaklaşa kullanmak için bir düşmanlık dili kurdu.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.