‘Grev’ filmi dolayısıyla Türkiye’ye gelen La Casa De Papel dizisinin dünyaca ünlü oyuncusu Itziar Ituño Martínez, Kürt kadınlarının mücadelesine karşı duyduğu hayranlığı paylaştı:
“Kürt kadınlarının mücadelesi benim ülkemde hem bir ilham kaynağı olarak görülüyor hem de Kürt kadınlarına kahraman gözüyle bakılıyor. Tüylerimizi diken diken eden bir şey bu.”
Metin Yeğin’in farklı zamanlarda kesişen hikayelerin anlatıldığı Grev filmi dolayısıyla İstanbul’a gelen Itziar Ituño Martínez, filmde bir kadın militanı canlandırıyor. Bir kadın direnişi filmi olan Grev’in, Beykoz Kundura Fabrikası’nda galası yapıldı.
“Kadın mücadelesine, Bask Ülkesi’nin yaralarına, anadiline, Kürt kadınlarının mücadelesine karşı duyarlı, kapitalizmin kemiren düzenine karşı öfkeli” olan Martínez Yeni Yaşam Gazetesi’nden Gülcan Dereli’ye konuştu:
Bildiğim kadarıyla oyunculuk kariyerinizde diliniz Baskça’yı öğrenmenizin önemli etkisi oldu. Nasıl oldu? Kendi topraklarınızın dilini öğrenme maceranız ile başlayalım isterseniz… Duyduğum kadarıyla eğer hiç bilmiyorsanız öğrenmesi çok zor bir dil…
Çok zor bir dil değil aslında. Şöyle bir şey var: İnsanlar sanki böyle daha az konuşulan dilleri öğrenmenin çok bir faydası olmayacağını düşünüyorlar ve sanki daha çok konuşulan, daha yaygın ve emperyalizmin kullandığı dilleri öğrenirseniz sizin hayatınıza daha fazla kapı açacağını ya da daha fazla işe yarayacağını düşünüyorlar. Benim hikayemde, benim durumumda tam tersi oldu. Hatta benim en meşhur olduğum zaman tamamen Bask dilinde yapılmış bir filmle oldu. Bu filmin ismi Loreak, (Çiçekler) Oscar adaylığına kadar giden bir başarısı oldu bu filmin. Böyle bir durum da var.
Baskça Konuşanlar Ülkesi anlamına gelen Euskal Herria, ülkeniz, Franco öldüğünde neredeyse ‘Baskça konuşmayanlar ülkesi’ noktasına gelmişti. Bunda sadece 40 yıllık diktatörlük, yasaklar değil, öncesinin de etkisi var. Dile zulmün en iyi örneğidir belki de ülkenizin hikayesi… Tıpkı Kürtçe’ye olduğu gibi. Fransız ve İspanyol devletlerinin baskıları, Avrupa’nın en eski dilini bitirme noktasına getirmişti. Bu eziyet ve Franco öldükten sonra başlayan dönemde dille ilgili yapılan çalışmaları sizden dinleyelim isterseniz? Baskça toparlanabildi mi?
Evet, Franco döneminde neredeyse 40 yıl süren bir baskıdan bahsediyoruz. Hem dil ile ilgili hem de etnik kimliğinizle ilgili pek çok kültürel formun baskılandığı, zulme uğradığı bir tarihi süreçten bahsediyoruz. Ben şuna inanıyorum: Bir yerde bir baskı olduğunda, zulüm olduğunda diktatörlük gibi, aynı zamanda bu baskı kendi içerisinde antikorlarını da üretiyor. Yani öfkeleniyorsunuz ve o öfkeyle size ait olana bir yerden sonra daha da sıkı sarılıyorsunuz. Ve bu bahsettiğim durumla insanların yani halkın daha da sıkı bir şekilde bir araya gelmesine, daha da kenetlenmesine sebebiyet verebiliyor. Bask Ülkesi örneğinde şöyle bir şey oldu: İnsanlar bir araya gelerek küçük merkezler, okullar kurdular. Buralarda hem dil ile ilgili hem de çeşitli kültürel anlamda eğitimler aldılar. Bunların içinde temel dersler de vardı, matematik gibi. Bunlar resmi okullar değildi, yasal değildi, kaçak olarak yapılıyordu. Ve bir şekilde insanlar kendilerine ait olanı sahiplenmek için, güçlendirmek için bir araya geldiler. Bu merkezlerde bütün dersler Baskça dilindeydi. Şarkılar aracılığıyla, danslar aracılığıyla öğreniyorlardı. Buradaki en önemli şey çocuklar çünkü onlar aracılığı ile geleceğe aktarılıyor bir şeyler ve bunun kesintiye uğramaması çok önemli. Çocuklarla kendi anadilleriyle konuşmak gerekiyor.
Bask Ülkesi’nden diğer sanatçılarla, özellikle feminizm hakkında, belirli nedenleri desteklemek için işbirliği yapıyorsunuz. Dangslike ve EZ3 adlı diğer iki grubun da üyesi olduğunuzu biliyoruz. Müzik ile olan ilişkinizden biraz bahseder misiniz?
Ben müziğe Bask halk müziği yaparak, folklorik Bask müziği yaparak başladım. Oradan rock müziğine geçtim. Dangslike Bask müziği, sonra EZ3 ile rock müziğine geçtim ve orada da şarkı sözlerini kendim yazıyorum. Tabii ilginç bir geçiş, ilginç bir sıçrama oldu Bask halk müziğinden rock’a geçmek, bütün bunları yaparken özellikle Bask dilini desteklemek, Bask dilinin kullanımını desteklemek ve kendi inandığım mücadeleyi beslemek için kullanmak benim için önemli.
Rojava için de bir şarkı seslendirmiştiniz. Proje nasıl gerçekleşti, Rojava’da IŞİD’e karşı kadınların mücadelesini takip edebildiniz mi? Ne düşünüyorsunuz? Ülkenizdeki feminist hareketler Kürt kadın mücadelesine nasıl bakıyor?
Bence çok ilginç bir soru. Kürt kadınlarının mücadelesi benim ülkemde hem bir ilham kaynağı olarak görülüyor hem de Kürt kadınlarına kahraman gözüyle bakılıyor. Kendilerini kurşunların önüne atan kişiler olarak bakılıyor. Tüylerimizi diken diken eden bir şey bu. Kürt kadınlarının mücadelesini de yakından takip ediyoruz. Kürtçe şarkı değildi, aslında bir video çekmiştik.
Söyleşinin devamına buradan ulaşabilirsiniz.