Gazeteci ve eski CHP Milletvekili Melda Onur, RTÜK’ün 5 hafta durdurma ve 1,5 milyon TL’lik ceza verdiği Kızılcık Şerbeti toplumsal boyutları ve siyasi yansımaları üzerine yazdı.
“Dizinin akışında haklılıkta kimi zaman muhafazakar, kimi zaman modern aile öne geçti. Senaristler ve yönetmen bu dengeyi çok hassas kurdu.”

Melda Onur / Gerçek Gündem
Annem sabah kahvaltıda keyifle anlatıyordu. Zira bayılmıştı diziye… Kız isteme sahnesinden tutun da iki ailenin kaynaşamama halleri, dizideki hiçbir tiplemeyi yadırgamayan ortalama Anadolu kadını annem için çok eğlenceliydi. “Ne olur izle” diye ısrar ediyordu. Ben ise dizinin ilk başlarında bizim mahalleyi (seküler aileler) biraz itici gösteren bu dizinin kasıtlı yapıldığı konusunda çok ön yargılıydım. “Asla” diyordum. “Benim tanıdığım hiçbir anne yaşlıların elini öpmeyi yadırgamaz, olmaz yani öyle bir şey”. Belki de vardı bilmiyorum.
Neyse… Annemin ısrarlarına dayanamayıp diziyi üçüncü bölümünde izlemeye başladım. Ve birden beni sardı. Benim için Türkiye’de iki tarafın abartıları ve aşırılıklarını tebessümle yüzümüze vuran tatlı bir komediydi. Tabii dizi bir komedi değildi, ama ben çok gülüyordum. Muhtemelen dizinin bu ilk hali hem çok dikkat çekmedi hem de modern mahalleyi biraz itici gösterdiği için göz yumuldu. Burada “modern” kelimesini kasıtlı kullandım. Zira muhafazakar ailenin oğlu Fatih, aşık olduğu ve evlenmek istediği kızın ailesini kendi ailesine anlatırken “modern bir aile” diyordu. Annesi de “bakalım biz modern bir dünür istiyor muyuz” diye sitem ediyordu.
Ben bu diziyi izlemeye başladığımda çevremde kimse izlemiyordu. Yavaş yavaş ben anlattıkça izlemeye başladılar. Aslında dizi izlerken sosyal medyada da paylaştığım için bir süre sonra izlemelerin arttığına tanık oldum. Son zamanlarında bir hayli çarpıcı hale gelen senaryoda ilk başlarda neler yaşandığına dair, aklımda kalan bazı bölümleri anlatayım:
Tanışma
Dizi seküler bir okul müdiresi olan Kıvılcım’ın diş hekimliği okuyan kızı Doğa’nın, sevgilisinden hamile kalıp evlenmek istemesiyle başlar. Kıvılcım kızının okuması gerektiğinde direterek kürtaj yaptırmasını ister. Mesela bu kürtaj konusu dizinin ilerleyen bölümlerinde bir anneden kıza bir baskı olarak sunulur.
Devam edelim. İki ailenin tanışma ve kız isteme günlerinde konu edilen eve girerken ayakkabı çıkarma, el öpme, likör tutmama, düğünün nasıl olacağı vb. konular bu ayrı dünyaların insanları arasındaki polemiklerle çok tatlı bir şekilde işlenir. Bu arada hamile olan Doğa müstakbel kocasının evine gitmiştir. İlk çocuklarından torun sahibi olamayan muhafazakar aile yani Abdullah Bey ile Pembe Hanım Doğa’ya kızları gibi kucaklarlar. Sert yapılı annesine karşı bu yumuşak karşılanma Doğa’ya çok iyi gelecektir.
“Babası da takkeli mi”
Diziyi izlemeye sonradan başlayanlar, Doğa’nın teyzesi Alev ve Abdullah Bey arasındaki platonik ilişkiyi gördüler. Oysa daha ilk bölümde Kıvılcım “Doğa’nın evlenmek istediği arkadaşının ailesi kapalı, annesi, ablası başörtülü” diye anlatırken Alev’in kıkırdayarak “babası da takkeli mi yoksa” demesi unutulmaz. Daha sonra Abdullah Bey, Alev’in her zor anında yanında olan, müthiş zarif ve hoş bir centilmen olarak kendisine hayran ve aşık eder. Ama Abdullah da görücü usulü evlendiği Pembe Hanım’dan çok farklı bu cıvıl cıvıl, patavatsız ama sevimli kadına hayran kalmıştır. Pembe Hanım’ın her kadın gibi hisleri çok kuvvetlidir. Daha ortada hiçbir şey yokken geleceği görmüştür ve Alev’den hep tedirgin olmuştur.
Düğün faciası
Alev, düğün, açılış vb organizasyon işleri yapar. Yeğeni Doğa’nın da düğününü organize edecektir. Doğal olarak düğünde içki olup olmaması sorunu çıkar. Sonunda yalnızca içen masalara, yani gelinin tarafına ikram edilerek çözülür bu hadise. Muhafazakar aile masalara düğün armağanı olarak tespih, Yasin-i Şerif vb dini objelerden bir set koymak ister. Şimdilerde çok meşhur olan Nursema, o günlerde bu evliliğe en çok karşı olmuş son derece suratsız bir abladır. Nursema hazırlanan bu armağanları bir kutuda getirir. O kutunun yere konamayacağı, bel hizasının üstünde tutulması konusu çok eğlenceli bir şekilde işlenir. O gün Alev’in Nursema’ya Semanur demesi, “Cool bir düğün olsun” dediğinde Nursema’nın anlamsız bakışına Cool’un ne demek olduğunu anlatmaya çalışması, bunun üzerine Nursema’nın “elbette anladım, Amerika’da okudum ben” diyerek 28 Şubat’a politik gönderme yapması, Alev’in patavatsızca “çok da güzel kızsın niye kafanı kapattın” sözlerine “ben sana soruyor muyum kafan niye açık” diye cevap vermesi, Alev’in süper mini eteğini hoşnutsuz gözlerle izlemesi… Bakın bunların her biri çok özel detaylardı.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.