Sandu’nun liderliğindeki hükümet, Moldova’nın AB ile daha yakın ilişkiler kurma hedefini sürdürerek, Avrupa enerji ağına entegre olmaya ve Rusya’nın enerji kaynaklarına bağımlılığı azaltmaya odaklanıyor.

3 Kasım 2024’te Moldova’da gerçekleştirilen başkanlık seçiminin ikinci turunda, mevcut Cumhurbaşkanı Maia Sandu ikinci kez seçilerek ülkenin Avrupa Birliği ile entegrasyon sürecine bağlılığını bir kez daha ortaya koydu. Sandu, oyların yaklaşık %55’ini alarak, %45 civarında oy toplayan rakibi, eski Başsavcı Alexandr Stoianoglo’yu geride bıraktı. Stoianoglo, geçmişte Rusya yanlısı tavırlarıyla bilinen bir partinin desteğini alıyordu.
Sandu, yurtdışındaki Moldovalıların güçlü desteğiyle seçimi kazanırken, ülke içinde oyları çok az bir farkla kaybetti. Zafer konuşmasında, “Bu sonuç halkın uzun zamandır beklediği değişim arzusunu gösteriyor. Bilin ki – eleştiriler de dahil tüm sesleri duyuyorum,” ifadelerini kullandı.
Sandu’nun liderliğindeki hükümet, Moldova’nın AB ile daha yakın ilişkiler kurma hedefini sürdürerek, özellikle Romanya ile bağları derinleştirmeye, Avrupa enerji ağına entegre olmaya ve Rusya’nın enerji kaynaklarına bağımlılığı azaltmaya odaklanıyor.
Hükümetin kısa süre önce düzenlediği anayasa referandumunda ise, AB ile daha yakın ilişkiler için yapılan “Evet” kampanyası, yurtdışındaki AB yanlısı Moldovalıların desteğiyle %50,35 oy oranıyla başarılı olmuştu.

AB ile İlişkiler Belirleyici
Moldova son 15 yılıdır AB ile daha yakın ilişkiler kurmaya çabalıyor. Fakat analistlere göre bu süreçte verilen reform vaatlerine rağmen yaşanan büyük yolsuzluk skandalları, birçok Moldovalının AB’ye kuşku ile bakmasına neden oldu. Global Focus Center Direktörü Oana Popescu-Zamfir, Carnegie Endowment’ın Strategic Europe Blog’unda yazdığı seçim analizde, Sandu’nun Moldova’da AB üyeliği konusunda referandum düzenleme kararının riskli bir hamle olduğunun altını çizdi. Popescu-Zamfir’e göre bu hamle nihayetinde sonuç verse de Moldava’daki toplumsal kutuplaşmanın boyutunu da gösterdi.
Yazıda belirttiği gibi, “Moldova halkının 2009-2013 yıllarında Avrupa Entegrasyonu İttifakı döneminde yaşanan AB’ye yönelik önceki coşku dalgasına karşı hala karışık duyguları var. AB ile yakınlaşmayı savunan bu hareket, başarısız reformlar ve daha yüksek düzeyde devlet kontrolü ile yolsuzlukla sonuçlandı ve AB yetkilileri bu duruma hoşgörülü yaklaştı. Yeterince güçlü bir halkla iletişimin olmaması, diğer Avrupa yanlısı siyasi rakiplerin dışlanması ve Rusya yanlısı güçlerin seçim sürecinden tamamen men edilme çabaları, Sandu’nun kararsızları kazanmasını kesinlikle kolaylaştırmadı.”