Gezi davası tutuklularından mimar Mücella Yapıcı, Kız Kulesi’nin tartışmalı restorasyonuyla ilgili tutuklu bulunduğu cezaevinde bir yazı kaleme aldı.
“İşte Kız Kulesi de tıpkı İstanbul gibi üç kuruşluk kâr uğruna rant sermayesinin kullanımına sunulmuş, her türlü tacize uğramış, üstelik allanıp pullanarak tacizcileri ile evlendirilmiş, üzerinde düğünler kurulmuştur. Aradan geçen bunca yıl sonra yine sessiz sedasız örtüler altına alınarak adeta uğradığı tacizlerin izleri silinerek unutturulmak istenir gibi…”

Gezi Parkı Davası’nda iş insanı Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi hakkında ise 18’er yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Mimar Mücella Yapıcı tutuklu bulunduğu Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda Kız Kulesi’nin tartışmalı restorasyonuyla ilgili bir yazı kaleme aldı.
Yapıcı’nın, mimarist.org’da ‘Al Gözüm Seyreyle Şener’ başlıklı yazısının bir kısmı şöyle:
Al Gözüm Seyreyle Şener…
Merhaba;
Bu yazıyı fiziki olarak aramızda olmayan Sevgili Şener Özler, Sevgili Besim Çeçener, Sevgili Oktay Ekinci ve Odamızın “Mesleki Denetimde Çevre Etki Değerlendirme” uygulaması için emek veren değerli hocalarımız ve meslektaşlarımıza karşı bir görev, genç meslektaşlarımızı bilgilendirmek, bunca baskı ve zorlamaya karşı mesleki ilke ve etikten ödün vermeyen tüm meslektaşlarıma teşekkür edebilmek amacı ile kaleme almaya çalıştım.
Kuşkusuz bir de Kız Kulesi için…
Evet, konumuz: Kız Kulesi.
Hepimizin her gün vapurlarla önünden gelip geçtiği; 2400 yıldır İstanbul’a kâh gözcülük, kâh bekçilik, kâh rehberlik eden;
Bir zamanlar gençlerin -ki o gençlerden birisi de sevgili Deniz Gezmiş idi- Salacak’tan yüzerek ulaşabildiği;
Yalnızlığına, erişilemezliğine hayran olunan;
Zengin-yoksul demeden hepimizin ulaşılamazlığı üzerinden eşitlendiğimiz;
Tıpkı kadınlar gibi şiirlere, efsanelere, resimlere, fotoğraflara konu edilen güzelim Kız Kulesi…
Öteden beri İstanbul’un kadın olduğunu düşünürüm… Hayran olunan, uğruna şarkılar romanlar yazılan ama kişiliğine, varlığına bir türlü saygı duyulmayan…
İşte Kız Kulesi de tıpkı İstanbul gibi üç kuruşluk kâr uğruna rant sermayesinin kullanımına sunulmuş, her türlü tacize uğramış, üstelik allanıp pullanarak tacizcileri ile evlendirilmiş, üzerinde düğünler kurulmuştur.
Aradan geçen bunca yıl sonra yine sessiz sedasız örtüler altına alınarak adeta uğradığı tacizlerin izleri silinerek unutturulmak istenir gibi…
Üstelik çok iyi bir gelişme olarak adeta alkışlar bekleyerek; yalanlar ve yanıltmalar eşliğinde… Tıpkı güzelim Saray Sineması’nın bulunduğu tarihsel dokuya o hukuksuz devasa AVM’yi inşa ederken hasar verdikleri tarihi Ağa Camii’ni onardıkları için teşekkür bekleyen idareciler gibi…
Öncelikle bugün için sadece medyadan duyduğumuz uygulamaların “Kız Kulesi’nin tarihsel devamı” için olumlu gelişmeler olduğunu ummak istiyorum. Özellikle de cinayet niteliğinde olan restoran/kafeterya vb. işlevlerden henüz 49 yıllık tahsis süresi sona ermeden vazgeçildiği bilgisinin doğru olduğuna inanmak…
Ancak, halâ tedirginim… Zira; ne yazık ki geçmişten ders alınmadığını, kamuoyuna, ilgili kurum ve kuruluşlara, meslek odalarına bilgi verilmeden kararların alındığı ve uygulamaların başlatılmış olduğunu görüyorum.
Duyarlı yurttaşların ‘Kız Kulesi yıkılıyor mu?’’ şeklinde endişeleri olmasa yapılan işlemler yine örtüler altında devam ediyor olacaktı.
Ortada onlarca soru var.
Kız Kulesi gibi önemli ve simgesel bir kültür ve tarih varlığı hakkında yapılan müdahalelerin gerek gerekçesi gerekse yöntemi, dönem seçimi hakkında kamuoyu önünde daha da önemlisi bilimsel, mesleki kurum ve kuruluşlar nezdinde hiç tartışma yapılmadan nasıl uygulamaya geçilmiştir?
Mimarın adı yok
Bizim açımızdan önemli bir soru ise; böylesine önemli 1. derecede çok ciddi hasarlara uğratılmış Kız Kulesi’nin müellifleri ve/veya müellifi kimdir?
Rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ve raporları ilgili meslek odalarının denetiminden geçmiş midir?
Bu yazıyı kaleme aldığım esnada basından ve arkadaşlarımdan ulaşabildiğim haberlerde müellifin kim veya kimler olduğuna dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır.
Oysaki 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Yasası ve kurul kararlarına göre kültür varlıkları hakkında yapılan tüm uygulamalardan ‘mimar’ sorumlu tutulmuştur ve bu sorumluluk devredilemez.
Özellikle ülkemizde mesleğimizi ‘yok hükmüne’ indiren ve her türlü tasarım ve yapım işlerinde asıl sorumluluğun hiçbir mesleki yetkisi ve yetisi olmayan ‘müteahhit’ olduğunu toplumun zihniyetine kazıyan zihniyet burada devreye girmiş ve bütün haberlerde sadece ihaleyi alan AKP’li Mehmet Sarıoğlu’nun kurucusu olduğu Iras Yapım Şirketi’nden bahsedilmektedir.
Her ne kadar ilgili Bakanlık her adımın şeffaf atıldığını ve basın açıklaması ile kamuoyuna ilan edildiğini belirtiyorsa da yapılan açıklamada; Hamoğlu Holding tarafından işletilen Kız Kulesi’nin Mayıs 2021’de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na geçtiği, Eylül 2021’de de Kültür ve Sanat Merkezi yapılmak üzere uygulamaya geçildiği bildiriliyor.
Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.