Close Menu
  • Eşitlik
  • Barış ve Güvenlik
  • Siyaset
  • Adalet
  • Emek
  • Kültür-Sanat
  • Ekoloji
  • Bülten Üyeliği
  • Podcast
  • english
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube TikTok Telegram
Hakkımızda
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube TikTok Telegram
  • Eşitlik

    8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun

    8 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarsız Bütçe

    9 Aralık 2024

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Hareketinde Erkeklerin Rolü

    25 Kasım 2024
  • Barış ve Güvenlik

    Barış Savunucusu Jimmy Carter Hayatını Kaybetti

    30 Aralık 2024

    Nimet Nimettir!

    24 Aralık 2024

    Rahibeler, Mızıkçı Kabadayılar, Kayyımlar

    23 Aralık 2024

    Barış ve Huzur İçinde Yaşamak İstiyoruz!

    23 Aralık 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Siyaset

    Yerel Demokrasi İçin İş Birliği Çağrısı

    12 Ocak 2025

    Bakanlık: Kreşleri Kapatın CHP: Hodri Meydan; Gelin Kapatın

    26 Kasım 2024

    CHP Kadın Çalıştayı: Çare Eşitlikte

    25 Kasım 2024

    Trump ve Adamları

    18 Kasım 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Adalet

    Pınar Selek:Feminizm Olmadan Faşizmi Aşamayız

    3 Şubat 2025

    AİHM’den Fransa’ya Kınama: Seks Evlilik Yükümlülüğü Değildir

    27 Ocak 2025

    Gisèle Pelicot: Kimin Utanması Gerektiğini Dünyaya Gösteren Kadın

    24 Aralık 2024

    Narin Cinayeti Araştırma Önergesi İktidar Partileri Tarafından Reddedildi

    4 Ekim 2024

    2024 Hrant Dink Ödülleri Kadın Hakları Mücadelesine

    23 Eylül 2024
  • Emek

    Türkiye: Çalışan Kadınlar İçin En Kötü Ülke

    24 Nisan 2025

    DİSK:Greve Çıkalım. Hayatı durduralım.

    9 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Polonez İşçileri Kazandı:Birleşen İşçiler Asla Yenilmez

    7 Ocak 2025

    Bedeni Hür Kadın Öğretmenler

    20 Ekim 2024
  • Kültür-Sanat

    Dünyaca Ünlü Kemancı Ayla Erduran’ın Ardından

    12 Ocak 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Viyana Filarmoni İlk Kez Bir Kadının Bestesine Yer Verdi

    5 Ocak 2025

    Demet Değil Mehmet Olsaydım İşim Daha Kolay Olacaktı

    9 Aralık 2024

    Oya Baydar: Hak Mücadelesiyle Geçen Bir Hayat

    2 Aralık 2024
  • Ekoloji
  • Podcast
  • English
Hakkımızda
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu

Mustafa Kemal Atatürk, Leon Duguit ve Kadın Hukuku

8 Kasım 2023 Siyaset
Facebook Twitter WhatsApp Email

Bu yıl kaybettiğimiz, Türkiye tarihçiliğinin önemli isimlerinden Prof. Dr. Zafer Toprak’ın Fransuz hukukçu Léon Duguit’in Atatürk’ün özellikle kadın hukuku konusunda görüşlerini nasıl şekillendirdiği üzerine yazdığı makalesi.

*Bu makale ilk olarak 2019 yılında Historia 1929 Tarih ve Kültür Dergisi‘nin “Yeniden Atatürk – Akıl ve Bilime” adlı Bahar sayısında yayımlanmıştır.

Zafer Toprak / Historia 1929 Tarih ve Kültür Dergisi (2019)

Cumhuriyet Türkiyesi reformlara girişirken Fransız hukuk sisteminden önemli ölçüde etkilenmişti. Türkiye’nin siyasal yaşamında Fransız düşüncesinin ayrı bir konumu vardı. Birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de Jön Türk devriminin ve Cumhuriyet kuruculuğunun arka planında Fransız devrim fikirleri
yer aldı. Fransız Devrimi’nin gündeme getirdiği özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkeleri 20. yüzyılda tüm dünyaya mal olmuştu. Fransız Devrimi bir anlamda devrimlerin anasıydı. Türk Devrimi de bu yörüngenin dışında düşünülemezdi.

Yarım yüzyıl içinde Fransa ile ilgili çok geniş bir eski Türkçe yazın oluşmuştu. Fransız Devrimi kadar Napoléon (1) da Osmanlı aydınının ilgi odağıydı. Nitekim Atatürk de Napoléon üzerine okumuştu. Özellikle kamu hukuku alanında Fransa’nın yadsınamaz bir ağırlığı vardı. II. Meşrutiyet’ten itibaren yeni bir toplum düzenine geçiliyordu. “Hukuk-ı esasiyye”, ya da anayasa hukuku hukuk mekteplerinde okutulmaya başlanacaktı.

Bu evrede Osmanlı hukukçularının referans noktası Fransa’ydı. Keza Cumhuriyet Türkiyesi’nde de kamu hukuku büyük ölçüde Fransa’dan esinlenmişti. Henry Berthelemy, Maurice Hauriou, Léon Duguit, Adhémar
Esmein, Roger Bonnard, Gaston Jèze Meşrutiyet ve Cumhuriyet hukuk bilginlerinin sık başvurdukları Fransız hukukçulardı. Bu yıllarda Osmanlı ve Cumhuriyet kamu hukuku kitaplarında Fransız yazarlar dışında gündeme gelen tek hukukçu Rudolf von Jhering’di. Jhering’in Fransa’da da kamu hukuku ve
özel hukuk alanlarında adı sık sık geçiyordu.

Saydığımız hukukçular arasında özellikle Léon Duguit ve Adhémar Esmein’in ayrı konumları oldu. Meşrutiyet yıllarından itibaren anayasa hukukçularının temel referans noktaları bu iki hukukçuydu. Atatürk’ün Çankaya’daki kitaplığında sekiz Esmein ve beş Duguit anayasa kitabı yer alacaktı. Duguit’nin Türkçe çevirisi de bunlar arasındaydı. Cumhuriyet Türkiyesi’nde kamu hukukçularının dipnotlarında her iki hukuk hukukçunun eserleri sürekli yer aldı.

Adhémar Esmein Fransa’nın anayasa hukuku ve hukuk tarihi çalışmalarıyla ün salmış bir hukukçuydu. Douai ve Paris üniversitelerinde ceza hukuku, kanonik hukuk ve anayasa hukuku okutmuş, Nouvelle revue historique du droit français et étranger’i (Yeni Fransız ve Yabancı Ülkeler Hukuk Tarihi Dergisi) çıkarmıştı. 1904’te Etik ve Siyasal Bilimler Akademisi üyeliğine seçilmişti. Léon Duguit ise Üçüncü Cumhuriyet Fransası’nda Esmein’in en büyük rakibiydi. Bordeaux Üniversitesi’nde Durkheim ve Maurice Hauriou ile aynı zamanda bulunmuştu. “Bordeaux okulu” diye de bilinen “Kamu Hizmeti Okulu”nun (l’école de service public) ilk temsilcisiydi. Okulun diğer temsilcileri Gaston Jèze, Roger Bonnard, André de Laubadère ve Marie-Aimée Latournerie idi. Kamu Hizmeti Okulu, Toulouse Hukuk Fakültesi’nde Maurice Hauriou’nun öncülüğünde “kamu gücü okulu” (l’école de la puissance publique) diye bilinen kesimin görüşlerine eleştirel açıdan bakan bir okuldu. Gücünü sosyolojiden alıyordu. Léon Duguit hukuk fakültelerinde sosyolojinin okutulması için büyük çaba sarf etmiş, Fardis ve Jellinek gibi ünlü hukukçuların takdirini kazanmıştı. 1926’da La Revue internationale de théorie du droit’yı (Uluslararası Hukuk Teorisi Dergisi) çıkarmaya başlayacaktı. Ertesi yıl Uluslararası Kamu Hukuku Enstitüsü’nün [l’Institut international de droit public] kurucuları arasında yer alacaktı.

Osmanlı’nın kalburüstü okuru Léon Duguit ile daha Meşrutiyet’in ilk yıllarında tanışmıştı. Mehmed Münir’in (Ertegün) çevirdiği Fransa’da Hürriyet- i Matbuat ve Matbuat Nizamnameleri 1910 yılında yayımlamıştı. (3) Birçok baskısı olan Traité de Droit constitutionnel adlı eseri Hukuk-ı Esasiyye bağlığı altında Toulonne Üniversitesi’nden doktora almış Menemenlizade Edhem tarafından iki cilt olarak Türkçeye çevrilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekâleti Neşriyatı olarak 1923-1924 yılarında yayınlanmıştı. (4) Böylece ilk kez yabancı ülkede yayınlanmış bir anayasa kitabı Türkçeye çevriliyordu.

Meşrutiyet yıllarından beri hukuk camiasının ana referansı Üçüncü Cumhuriyet Fransası’nın hukuk düzeniydi. Bu bağlamda Léon Duguit’nin ayrı bir yeri oldu. Giderek güç kazanacak olan laik hukuk düzeni anlayışı büyük ölçüde ondan esinlendi. Nitekim Milli Mücadele ertesi, bir akşam Gazi atlı göndererek Edhem Menemencioğlu’ndan Duguit’nin eserlerini istemiş ve her iki cildi ayrıntılarıyla inceleme fırsatı bulmuştu. İleriki yıllarda Saffettin Pınar, Tek Parti döneminin başyapıtı olan Nutuk’a gönderme yaparak, o dönemin aydınlanma anlayışının öncü yayın organı Yücel dergisinde yazdığı “Atatürk ve Realist Devlet Nazariyesi” (5) başlıklı makalesini şu satırlarla bitiriyordu: (6) “Atatürk’ün 1927’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde söylediği bu tarihi sözlerin bugün beynelmilel ilim hayatında büyük bir kıymeti haiz olacağına işaret etmek isterim. Zira bu asrın üzerinde büyük münakaşalar koparmış meşhur bir nazariye gene bu asırda yaşamış en büyük ve en pratik bir devlet adamı tarafından teyit ediliyor. Bir nazariyenin hakikate tevafuku bakımından cihan muvacehesinde bundan daha itminan [güven] verici tecrübe ve teminat olabilir mi? Léon Duguit ölmeden bu teyidi işitmiş olsaydı, muhakkak ki hayatının en büyük gurur ve şuurunu duyacaktı. Atatürk’ün bu sözleri Duguit için dikilen edebi bir abide olarak kalacaktır.”

Saffettin Pınar’ın bu sözleri Duguit’nin kitabının Gazi için bir anayasa kitabı olmanın ötesinde anlamı olduğunu ortaya koyuyordu. Gerçekten kitap anayasa kitabı olmanın ötesine uzanıyor, hukuk felsefesini de kapsıyordu. Léon Duguit kitapta devlet ve hukuk ilişkisi üzerine kuramsal önerilerde bulunuyordu. Auguste Cümte’un pozitivizmi, Durkheim’in sosyolojik yöntemi Léon Duguit’nin hukuk anlayışını büyük ölçüde etkilemişti. Devletin “kamu hizmeti” işlevi vurgulanmış, metafizik bir devlet algısından uzaklaşılmıştı.
Menemenlizade tüm yaşamı boyuncu Duguit’ye bağlı kaldı. Hukuk-ı Esasiyye’den bir yıl sonra Duguit’nin Columbia Üniversitesi’nde verdiği dersleri Hâkimiyet ve Hürriyet başlığı altında Türkçeye kazandırmıştı. (7) Bundan böyle Türkiye’de hukuk felsefesi alanında sosyolojik pozitivizmin temsilcisi uzun süre Léon Duguit olacaktı. (8) 1930’lu yıllarda Siyasal Bilgiler Okulu, Devletler Umumi Hukuku ve Siyasî Mühabere Profesörü olan ve soyadı kanun gereği Edhem Menemencioğlu adını taşıyan Menemenlizade bu kez Léon Duguit’nin Cemiyet, Hukuk ve Devlet Nazariyeleri adlı kitabını yayımlayacaktı. (9) Léon Duguit’nin etkisi çok partili dönemde bile sürmüştü. Duguit’nin ölümünden çeyrek asır sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi profesörü Süheyp Derbil, Duguit’nin Kamu Hukuku Dersleri’ni Türkçeye çevirecek ve kitap Ankara Hukuk Fakültesi’nce basılacaktı. (10) Böylece Léon Duguit İkinci Meşrutiyet’den itibaren Türkiye’de hukuk alanında adından en fazla söz ettiren yabancı hukukçu olmuştu.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında devlet yapılanmasına katkıda bulunan bir diğer yazar Eugène Pierre’di. Traité de Droit Politique Electoral et Parlementaire adlı kitabı (11) Türkiye Büyük Millet Meclisi Divan Riyaseti kararıyla, İsmail Müştak’a çevirtilmiş ve Mufassal Hukuk-ı Siyasiyye başlığıyla iki cilt olarak 1927 yılında yayımlanmıştı. Eugène Pierre Fransa Millet Meclisi’nin genel sekreterliğini yapmış ünlü bir şahsiyetti. Temel referans kitabı sayılacak eserinde Üçüncü Cumhuriyet Fransası’nın devlet aygıtını ve işleyişini ayrıntılarıyla ele almıştı. Léon Duguit’nin anayasa kitabıyla birlikte her iki kitap Cumhuriyet’in kuruluş evresinde Fransız devlet aygıtının ve hukuk düzeninin Ankara’da ne denli etkin olduğunu ortaya koyuyordu. Nitekim bu tarihlerde Üçüncü Cumhuriyet Fransası’nın ünlü Radikal Partisi’nin Halk Fırkası’yla yakından ilgilenmesi ve onu Avrupa’da kurulmakta olan radikal ve radikal sosyalist partiler antantına çağırması bir rastlantı değildi. Radikal Parti Türkiye’deki reformları yakından izlemiş ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nı kendi cephesine kazanılacak bir parti olarak görmüştü.

Fransa’nın Radikal Partisi ile Cumhuriyet Halk Fırkası arasındaki ilişki Halk Fırkası’nın 1927 kurultayında gün yüzüne çıkacaktı. Gazi Atatürk’ün büyük nutkunu okuduğu 1927 CHF Kongresi ikinci büyük kurultayı 15 Ekim 1927 Cumartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı salonunda, parti genel başkanı Gazi Atatürk’ün başkanlığı altında toplanmıştı. Kongrede Avrupa’da kurulmuş olan Radikal Partiler Uluslararası Antantı’nın Cumhuriyet

Halk Fırkası’na birliğe katılma çağrısı okunmuştu. Avrupa’da siyasal rejimlerin sağa sola savrulduğu evrede, faşizim, komünizm, nazizm kitleleri peşinden sürüklerken Avrupa’da çoğulcu, katılımcı “demokrat” çevreler radikal, sosyalist, radikal sosyalist, demokrat, liberal etiketleri altında bir araya gelmişler ve iki dünya savaşı arası bunalımı aşmayı denemişlerdi. Radikal-Sosyalist Antantı kuruluş toplantısını Cenevre’de 29 Ağustos 1924’te yapmıştı. Aynı yıl 13 Ekim’de Paris’te ardından 18 Ekim’de Bologne-sur-Mer’de toplandı. İlk kongresini 1-2 Haziran 1925’te Kopenhag’da, ikinci kongresini ise 15-17 Ocak 1927’de Karlsruhe’de gerçekleştirmişti. CHF genel sekreteri Saffet Arıkan işte bu kongre için davet almış ve bilfiil katılmıştı. Fransa Radikal ve Radikal Sosyalist, Cumhuriyetçi Demokratik, Almanya’nın Demokrat Partisi, Belçika’nın Radikal ve Radikal Sosyalist Partisi, Danimarka’nın Radikal Sosyalist Partisi, Macaristan’ın Radikal Partisi, Bulgaristan’ın Radikal ve Demokrat Partileri, Hollanda’nın Demokratik Radikal Partisi, Polonya’nın Radikal Halk Partisi, Litvanya’nın Halk Partisi, Çekoslovakya’nın Ulusal Sosyalist Partisi, Yunanistan’ın Demokratik Birliği, İsveç, Norveç Radikal Sosyalist Partileri İngiltere’de liberallerden bir zümre bu Antant’a üye olmuşlardı. Karlsruhe Kurultayı’nda Türkiye ve İsviçre gözlemci olarak bulunuyorlardı.

Radikal-Sosyalist Antant’a üyelik Türkiye’nin o günkü konumu göz önünde bulundurulduğunda Cumhuriyetçi kadroya pek anlamlı gelmiyordu. Belki ileride söz konusu olabilirdi. Yusuf Kemal’in bir takririyle Antant’a üyelik zamana bırakıldı: Bu takrirde şu satırlar yer alıyordu: “Radikal ve mümasili demokratik fırkalar itilafının kendilerine iltihak etmekliğimiz için vuku bulan davetine memnuniyetle muttali olduk. Ancak fırkamız devlet idaresine tamamen vaz’ülyed bulunduğundan bu teşekküle mümasil ve müşabih itilaflar olup olmadığı etraflıca tetkik olunarak ona bunlara iltihak edip etmemek hususunda verilecek kararın fırka divanına terk ve tevdi’ini arz ve teklif eylerim.” Böylece Türkiye kendini Avrupa’da oluşmakta olan kamplaşmalardan uzak tutmayı uygun görüyordu. Cepheleşmenin ne denli sakıncalı olduğunu Cihan Harbi arifesinde görmüştü. Almanya safında yer almanın maliyeti büyük olmuştu.

Cumhuriyet’in ilk evresinde Üçüncü Cumhuriyet Fransası ve laikliği büyük ölçüde model olarak alınacaktı. Tüm dünyada Halk Fırkası Fransız Radikal Partisi’ne benzetilecekti. Ancak demokrasi konusunda Ankara’nın Antant’a oranla farklı bir anlayışı vardı. Demokratikleşme sürecinin iki kanadı vardı. Bunlar eşitlik ve özgürlüktü. Anayasal düzen de bu iki temel değer üzerinde yükseliyordu. Cumhuriyet Türkiyesi ilkine öncelik verecekti. Özgürlükleri vurgulayan çoğulcu demokrasi için asgari düzeyde bir okuryazarlık gerekiyordu. Kırsal kesimin görece dışa, kentlere açılmış olması bekleniyordu. Geleneksel yerel güç ilişkilerin hâkim olduğu kırsal yapı Osmanlı’dan devralınan beşeri sermayede hâkim konumdaydı. Bu nedenle siyasal demokrasi için ülke henüz hazır değildi. Öncelik, ülkeyi bütünleyecek olan ulusal egemenliğe, “hâkimiyet-i milliyye”ye verilecekti. Ulusal egemenlik tek bir organda, Büyük Millet Meclisi’nde tecelli edecek ve bir süre için de olsa Tek Parti yönetimi hâkim kılınacaktı.

Atatürk bağımsızlık savaşında ve Cumhuriyet’in kuruluşunda Rousseau’dan yola çıkarak “milli irade”ye varmıştı. Aynı zamanda Léon Duguit’nin “realist” devlet kuramına ayrı bir önem atfetmişti. Nutuk’ta Gazi, Başkumandanlık Kanunu üzerine yaptığı açıklamada şöyle diyordu: “Efendiler! Hüseyin Avni Bey başkumandanlık kanunu hakkında idare-yi kelam ederken, birtakım sözler sarf etmiş. Meclis-i âli’ye ‘bu tarz-ı hareketle milleti rezil edeceksiniz!’ demiş. Miskinler sözünü kullanmış. ‘Vazifeler şahıslarla olmaz, şahıs yoktur. Millet vardır’ tarzında düsturlar dermeyan etmiş. Gerçi asıl olan millettir. Heyet-i ictimaiyyedir. Onun da irade-yi umumiyyesi Meclis’te mütecellidir. Bu her yerde böyledir. Fakat fertler de vardır. Meclis, memleket ve devlet işlerini fertlerle, şahıslarla yapmaktadır. Hakikati bimâna nazariyatta inkâra mahal yoktur.”

Bu sözler, “realist” bir devlet kuramına gönderme yapıyordu. Bu açıdan Atatürk’ün egemenlik konusunda Rousseau ile Duguit’yi uzlaştırma çabası gözlemleniyordu. Duguit’nin “realist” devlet kuramına göre, ortada bireylerden ayrı devlet, millet diye bir şahsiyet yoktu. Devlet de, her toplumsal kuruluş gibi, birtakım görevleri yerine getirmesi beklenen toplumsal bir kurumdu. Hukuku yaratan devlet değildi, bilakis devletin kendisi hukuka tabi bir kurumdu. Bu nedenle devlet tahakkümün değil, hukukun uygulanmasını sağlamakla yükümlüydü. Devlet, ancak hakka uygun hareket ettiği sürece meşru olurdu. Bireylerden ayrı devlet, millet isimli bir varlık ve bu varlığın milli irade adıyla bireylerinkinden ayrı bir ifadesi bulunduğu bir efsaneydi. Mevcut olan bireyin bilinci, bireyin iradesiydi. Devlet ancak kamu hizmetlerini düzenleyen ve bu hizmetlerin sürdürülmesini sağlayan bir kurumdu ki bireyler tarafından temsil olunuyordu. Onun kendi başına varlığı yoktu.

Léon Duguit’nin iki ciltlik kitabı birçok açıdan Türk hukuk tarihine katkıda bulunmuştu. Ancak kitap toplumsal cinsiyet tarihimiz açısından ayrı bir öneme sahipti. Zira kadın hukuku alanında bu denli ayrıntılı bir kitap o güne kadar yayımlanmamıştı. İkinci cilt Devletin Genel Kuramı (La théorie générale de l’état) üzerineydi. Cildin 37. bölümü olan “Le suffrage des femmes”, eski Türkçe çevirisiyle “Kadınların İntihab Salahiyyeti” başlığını taşıyordu. Türkiye’de 1930’lı yıllarda, önce belediye seçimlerinde, ardından genel seçimlerde kadınlara tanınacak seçme ve seçilme hakkının savunusu bu kitapla birlikte Cumhuriyet yazınına giriyordu. Dünyada kadınların siyasal hukukunun gelişimini ele alan Duguit, kadının seçme ve seçilme haklarını elde edilişini başta İngiltere olmak üzere ülke ülke ele alıyor, sürecin ne denli engebeli evrelerden geçtiğine ayrıntılarıyla yer veriyordu.

Cihan Harbi kadının siyasal hakları açısından bir dönüm noktası olmuştu. Fransa, İtalya, İspanya gibi Latin ülkeleri dışında hemen tüm Batı ülkelerinde savaş sonrasında kadın, siyasal haklarına kavuşmuştu. Duguit’nin hayıflandığı nokta, dünyada genel seçim anlayışını başlatan Fransa’nın bu konuda yaya kalışıydı. Kadını bu tür bir ehliyetten yoksun bırakmanın hiçbir mantıklı izahı olamazdı. Ancak tarihin derinliklerinde, kadınları eve kapayan, dış dünyada erkeklere çalışma ortamı yaratan bir anlayışın kalıntısı olabilirdi. Oysa Cihan Harbi, her şeyi değiştirmişti. Savaş kadını görünür kılmış, kadın-erkek ayırımı olmaksızın herkes seferber olmuştu. Latin ülkelerinde hâlâ Roma ve Hıristiyan telakkisi varlığını sürdürüyordu. Hâlâ Saint Paul’e, Ulpien’e, Esmein’a gönderme yapılıyordu. Adhémar Esmein, Duguit’ye oranla kadın hukuku konusunda çok daha muhafazakardı. Ona göre, uygarlığın başından beri toplumsal cinsiyetler arasında işbölümü anlayışı esastı. Kadın ev işlerinden sorumluydu. Konutun dışındaki ekonomik ve toplumsal uğraş ise erkeklerin alanıydı. Kadınlara seçme-seçilme hakkını vermek, onları askere almak kadar mantıksızdı. Duguit ise kadından yanaydı. O’na göre Latin ülkelerindeki kadim anlayış çağın gerçekleriyle bağdaşmıyordu. Artık kadın her türlü toplumsal ortamının bir parçasıydı; kadının katkısı olmayan bir uğraş hemen hemen yoktu. Kadın üretiyordu; vergi mükellefiydi. Her ne kadar askerlik yapmıyorsa da vatana evlat yetiştiriyordu.

Kadının siyasal hukuku, Duguit’ye göre, ilk kez 1867’de John Stuart Mill’in Avam Kamarası’nda yaptığı ünlü konuşmasıyla gündeme gelmişti. Ünlü filozof kadınlara seçme-seçilme hakkı talep ediyordu: “Zira diyordu, kadınlar artık daha uzun müddet sebîler [esirler], eblehler, mecnunlar meyanına tasnif edilemezler”di. Ancak bu ilk aşamada yalnız mülk sahibi kadınlar, nikâhsız olanlar veya kendi adlarına vergi mükellefi kadınlar için bu hak söz konusuydu. İngiliz hukukunun esası şöyleydi: “Vergisiz temsil olamaz”dı. John Stuart Mill’in bu söylevinin ardında İngiliz parlamentosu uzun bir yol kat edecekti. Özellikle Lordlar Kamarası bu tür bir hakkın kadına tanınmasına sonuna kadar karşı koyacaktı. İngiltere’de kadın bu hakka ancak Cihan Harbi biterken 1918’de kavuşacaktı. Duguit, bu hakkın elde edilişinde kadınların yanı sıra, erkeklerin de mücadele verdiklerini, bu arada süfrajet eylemlerinin kamuoyu oluşturmada önemli bir rol oynadığını söylüyordu. Avam Kamarası’nın ardından Lordlar Kamarası’nda da muhalefet alt edilmiş ve 3 Mart 1922’de Vikontes Rohanda, Lordlar Kamarası’na kabul edilmişti. (12)

Atatürk’ün hukuk bilgisi büyük ölçüde Babanzade İsmail Hakkı’nın Hukuk-ı Esasiyye’sinden kaynaklanıyordu. Bu kitabın ayrıntılı bir biçimde okunduğu satır altları ve paragraf yanlarında yer alan tek ya da çift çizgilerden anlaşılıyordu. Kitapta Hobbes, Locke, Rousseau, Montesquieu gibi anayasal gelişmenin temel başvuruları yer alıyor, doğal hukuk, toplumsal sözleşme gibi hukukun ve siyaset biliminin belli başlı konularına açıklık getiriliyordu. (13) Ancak, kitaplıkta Türkçe hukuk kitabı sınırlıysa da III. Cumhuriyet Fransası’nın yukarıda kaydedilen ünlü hukukçuları Duguit ve Esmein’in anayasa hukuku kitapları yanı sıra Maurice Hauriou’nun kamu hukuku (14) ve anayasa hukuku (15) üzerine iki önemli kitabı yer alıyordu. Atatürk’ün özellikle kadın hukuku konusunda görüşlerinin şekillenmesinde Duguit’nin etkisi büyük oldu. Léon Duguit’nin çeviri kitabında yer alan bilgilerin büyük çoğunluğu Türkçede yeniydi. Her ne kadar kadın hareketi II. Meşrutiyet’le birlikte Osmanlı topraklarında güç kazanmışsa da kadın hukuku ya da “hukuk-ı nisvan” bu denli kapsamlı bir biçimde herhangi bir kaynakta yer almamıştı. Kadın hukuku alanında güçlü beklentiler Cihan Harbi ertesi gündeme gelecekti. Sabiha Zekeriya (Sertel), Mütareke yıllarında çıkardığı Büyük Mecmua’da Türk feminizmi diye bir anlayış geliştirecek ve kadının siyasal haklarını savunacaktı. O da aynı argümanı, Batı’daki gibi Cihan Harbi yıllarında kadının görünür oluşunu vurguluyordu. 1923 yılı yaz aylarında kurulacak Kadınlar Halk Fırkası, fırka adını taşıması nedeniyle siyasal bir girişim olarak değerlendirildiyse de kurucu kadro bu tür bir beklentinin ancak gelecek için söz konusu olabileceğini kaydediyordu. 1923-1924 yıllarında yayımlanan Léon Duguit’nin kitabı bu bağlamda önemli bir aşamaydı. Cumhuriyet için devrimci bir anlayışı gündeme getiriyordu. (16)

Kadın hukuku alanında önemli atılımlar Cumhuriyet’le birlikte güç kazandı. Bu konuda Atatürk’e yol gösterecek eser yine Duguit’nin anayasa kitabıydı. Nitekim kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması doğrultusunda Cumhuriyet’in devlet ricalini bilgilendirmek için düzenlediği toplantıda manevi kızı Afet Hanım’a, “Türk kadının intihap hakkına dair mühim bir konferans” verdirecekti. Afet Hanım’ın konuşması Léon Duguit’den yapılmış çevirilerden oluşacaktı. Kısa bir süre sonra yerel seçimlerde kadınlara seçme hakkı tanınacak, 1934’te ise düzenlenen bir mevzuatla genel seçimlerde kadınlar Meclis’e seçilebilecekti.

1 Örneğin Napoléon’la ilgili birkaç kitabı kaydedelim: Ebüzzıya Tevfik, Napolyon, İstanbul: Matbaa-i Ebüzziya, 1299; Napoléon Bonaparte’dan Ahmed Refik, Napolyon’un Asâr–ı Müntahabesi, İstanbul: A. Asaduryan Şirket-i Mürettibiyesi Matbaası, 1318; Mahmud Nacim, Napolyon Bonapart, İstanbul: Kadınlar Dünyası Matbaası, ty., Napolyon Bonapart’ın Menfa Yadigârı yahud Saint–Hellen adasındaki Metrukat–ı Kalemiyyesinden, İstanbul: Uhuvvet Matbaası, 1327; Napolyon, (İbrahim Allaeddin), İstanbul: Akşam Matbaası, 1927.

2 Léon Duguit, Hukuk-ı Esasiyye – Birinci cilt: Kaide-i hukukiye – Devlet meselesi, İstanbul: Matbaa-i Amire, 1339; İkinci cilt: Devlet – Nazariye-i umumiyye, Mütercimi: Menemenlizade Edhem, İstanbul: Matbaa-i Amire, 1340.

3 Léon Duguit, Fransa’da Hürriyet-i Matbuat ve Matbuat Nizamnameleri, mütercimi: Mehmed Münir [Ertegün], İstanbul: Matbaa-i Amire, 1326. 15 sayfa.

4 Edhem Menemencioğlu, ileriki yıllarda Leon Duguit’in diğer önemli bir eserini de Türkçeye çevirmişti: Leon Duguit, Cemiyet, Hukuk ve Devlet Nazariyeleri, İstanbul: Maarif Matbaası, T.C. Maarif Vekilliği Siyasal Bilgiler Okulu Yayını, 1939. Leon Duguit’ye yer veren bir başka yazar Ali Fuat Gedik idi: Hukuk ve Sosyologlar, İstanbul: Cumhuriyet Matbaası, 1945, Leon Duguit, s. 124-136.

5 Saffettin Pınar, “Atatürk ve Realist Devlet Nazariyesi”, Yücel, yıl 5, sayı 54, Ağustos, 1939, s. 220-222.

7 Leon Duguit, Hâkimiyet ve Hürriyet, (Bordeaux Hukuk Medresesi Reis-i Müderrisîni Mösyö Duguit Tarafından Colombia, New York Darülfünunda Verilen Dersler), hazırlayan Edhem [Menemencioğlu], İstanbul: İkdam Matbaası, Asrî Hareket-i İctimaiyye Tetkikatından, 1341. 8 Muvaffak Akbay, Umumî Amme Hukuku Dersleri, birinci cilt, ikinci baskı, Ankara: A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını, 1951; Yavuz Abadan, Amme Hukuku ve Devlet Nazariyeleri, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, 1952; Adnan Güriz, Hukuk Felsefesi, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını, 1985.

9 Etem Menemencioğlu, Léon Duguit’nin Cemiyet, Hukuk ve Devlet Nazariyeleri, İstanbul: Maarif Matbaası, 1939. 224 sayfa.

10 Léon Duguit, Kamu Hukuku Dersleri, Türkçeye çeviren: Süheyp Derbil, Ankara: A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını, 1954. 170 sayfa.

11 Eugène Pierre, Mufassal Hukuk-ı Siyasiyye, Mütercimi: Mülga Meclis-i Ayan Katib-i Umumisi İsmail Müştak, Birinci cilt: Türkiye Büyük Millet Meclisi Divan riyaseti kararıyla tab’ olunmuştur. İstanbul: Meclis-i Amire, 1926. İkinci cilt: İstanbul: Millî Matbaa, 1927. Kitabın orijinali: Eugène Pierre (Secretaire général de la présidence de la Chambre des Députés), Traité de Droit Politique Electoral et Parlementaire, Paris: Librairies-Imprimeries Réunies, 1893. 1248 sayfa.

12 Duguit’nin yaptığı tasnife göre, Çarlık Rusya’nın hükümranlığı altında olan Finlandiya’da 1906’dan beri kadınlar siyasal haklarını kullanıyorlardı. Seçme-seçilme hakkı yirmi dört yaşındaki tüm erkek ve kadınlara tanınmıştı. 1907’de parlamentoya seçilen kadın sayısı sekizdi. 1908’de bu sayı yirmi beşe çıkmıştı. Norveç’te bu hak 1907’de tanınmıştı. Yirmi beş yaşındaki her kadın oy kullanabiliyor, seçilebiliyordu. Ancak bir şart vardı; gelirinden her yıl devlete ya da beldeye kentler için dört, köyler için otuz kuron vergi ödemesi gerekiyordu. Sonuç olarak mevzuattaki değişiklik sonucu en az 300.000 kadın siyasal hakkına kavuşmuş oluyordu. Danimarka’da kadınlara seçme hakkı 1908’de verilmişti. Burada da yirmi beş yaş koşulu vardı. İsveç’te ise1919’dan itibaren yirmi üç yaşındaki her kadın seçimlere katılabilmişti.Almanya’da benzer bir gelişme Cihan Harbi yıllarında yaşanmıştı. Şubat 1918’de Prusya İçişleri bakanı, savaş sırasında verdikleri hizmet nedeniyle kadınların siyasal haklarının tanınmasını talep ediyordu. 1918 İhtilali’nden ve imparatorluğun sona ermesinin ardından 1919 Weimar Anayasası kadın-erkek eşitliğini kabulleniyordu. Anayasa’nın 109’uncu maddesi, Duguit’den yapılan çevirinin diliyle şöyle diyordu: “Bilcümle Almanlar kanun muvacehesinde müsavidirler. Erkekler ve kadınlar, esas itibariyle aynı hukuk ve aynı vecaib-i medeniyyeye maliktirler.” Yirmi yaşını bitirmiş tüm kadın ve erkekler, Reichstag için oy verebileceklerdi. Keza, imparatorluk ertesi Avusturya’nın anayasası da kadına oy hakkı tanımıştı. Belçika’da 1919-1921 arası yasal düzenlemelerle, “düşman karşısında feda-i can etmiş olan Belçikalıların zevceleri ve müteehhil [evli] olmadıkları takdirde de dul valideleri ve esbab-ı vatanperveraneden dolayı Almanlar tarafından hapis edilmiş olan kadınların hakk-ı intihaba malik oldukları” beyan edilmişti. Avrupa’yı turladıktan sonra Duguit, Amerika’yı ele alıyordu. Bu topraklarda Wyoming öncü işlevi görmüştü. 1894’te bu eyaletin ardından Colorado, Utah, Idaho ve 1910’da Washington, 1911’de Kaliforniya, 1912’de Oregon, Arizona, Kansas, Michigan ve 1914’te Massachusetts kadına siyasal hak tanımıştı. Bu hak, Amerikan anayasasının gerektirdiği üçte iki oyu sağlayarak 26 Ağustos 1920’de anayasa eki olarak en üst düzeyde kabul görmüştü. Böylece yirmi milyon kadın Amerika’da 1920 başkanlık seçimlerinde oy kullanmıştı. Federal bir yapıya sahip Avustralya’da Güney ve Batı eyaletlerinde, anayasada yer almadan önce, 1902’de kadına bu hak tanınmıştı. 1902’de Yeni Galler’de, 1903’te Tasmanya’da, 1905’te ise Queensland’de kadın seçme-seçilme hakkını elde edebilmişti. Yeni Zelanda ise 1892’den kadına sadece seçme hakkı tanımıştı. Duguit’nin anayasa kitabında yer alan “Kadınların İntihab Salahiyyeti” başlıklı bölümün son kısmı Fransa’ya hasredilmişti. Sürecin ne denli sancılı olduğu bir kez daha belirtilerek, Fransız Senatosu’nun bu konuda aşırı derecede tutucu bir tavır içerisinde olduğu kaydediliyordu.

13 Babanzade İsmail Hakkı, Hukuk-ı Esasiyye, 2. Baskı, İstanbul: Müşterekü’l-Menfaa Osmanlı Matbaası, 1329.

14 Maurice Hauriou, Precis de droit administratif et de droit public, 8. Edition, Paris, Receuil Sirey, 1914.

15 Maurice Hauriou, Precis de droit constitutionnel, Paris, Recueil Sirey, 1923.

16 Zafer Toprak, “Hukuk-ı Esasiyye ve Hukuk-ı Nisvân: Léon Duguit’de Kadın Hukuku – 1923”, Akademik Yaşamının 55. Yılı Onuruna Rona Aybay’a Armağan – Legal Hukuk Dergisi Özel Sayı, Aralık 2014, s. 2209-2233

İlgili Makaleler

Yerel Demokrasi İçin İş Birliği Çağrısı

12 Ocak 2025

Bakanlık: Kreşleri Kapatın CHP: Hodri Meydan; Gelin Kapatın

26 Kasım 2024

CHP Kadın Çalıştayı: Çare Eşitlikte

25 Kasım 2024

Trump ve Adamları

18 Kasım 2024

Comments are closed.

© 2025 Her Hakkı Saklıdır.
  • Eşitlik

    8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun

    8 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarsız Bütçe

    9 Aralık 2024

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Hareketinde Erkeklerin Rolü

    25 Kasım 2024
  • Barış ve Güvenlik

    Barış Savunucusu Jimmy Carter Hayatını Kaybetti

    30 Aralık 2024

    Nimet Nimettir!

    24 Aralık 2024

    Rahibeler, Mızıkçı Kabadayılar, Kayyımlar

    23 Aralık 2024

    Barış ve Huzur İçinde Yaşamak İstiyoruz!

    23 Aralık 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Siyaset

    Yerel Demokrasi İçin İş Birliği Çağrısı

    12 Ocak 2025

    Bakanlık: Kreşleri Kapatın CHP: Hodri Meydan; Gelin Kapatın

    26 Kasım 2024

    CHP Kadın Çalıştayı: Çare Eşitlikte

    25 Kasım 2024

    Trump ve Adamları

    18 Kasım 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Adalet

    Pınar Selek:Feminizm Olmadan Faşizmi Aşamayız

    3 Şubat 2025

    AİHM’den Fransa’ya Kınama: Seks Evlilik Yükümlülüğü Değildir

    27 Ocak 2025

    Gisèle Pelicot: Kimin Utanması Gerektiğini Dünyaya Gösteren Kadın

    24 Aralık 2024

    Narin Cinayeti Araştırma Önergesi İktidar Partileri Tarafından Reddedildi

    4 Ekim 2024

    2024 Hrant Dink Ödülleri Kadın Hakları Mücadelesine

    23 Eylül 2024
  • Emek

    Türkiye: Çalışan Kadınlar İçin En Kötü Ülke

    24 Nisan 2025

    DİSK:Greve Çıkalım. Hayatı durduralım.

    9 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Polonez İşçileri Kazandı:Birleşen İşçiler Asla Yenilmez

    7 Ocak 2025

    Bedeni Hür Kadın Öğretmenler

    20 Ekim 2024
  • Kültür-Sanat

    Dünyaca Ünlü Kemancı Ayla Erduran’ın Ardından

    12 Ocak 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Viyana Filarmoni İlk Kez Bir Kadının Bestesine Yer Verdi

    5 Ocak 2025

    Demet Değil Mehmet Olsaydım İşim Daha Kolay Olacaktı

    9 Aralık 2024

    Oya Baydar: Hak Mücadelesiyle Geçen Bir Hayat

    2 Aralık 2024
  • Ekoloji
  • Podcast
  • English

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.