Nafaka hakkı ile ilgili yanlış bilinenler: “Uygulamada nafaka alan tarafın genellikle kadın olması, kadınların toplumda erkeklere göre daha dezavantajlı konumda olduğunun yansıması olarak okunmalı. Veriler de bunu işaret ediyor.”

Magazin sayfalarında ünlü simaların boşanma süreçleri anlatılırken uçuk meblağlarda nafaka taleplerine rastlarız. Serdar Ortaç kara kara düşünmektedir. Amber Heard – Johnny Depp’in boşanma davaları dünyanın dört bir yanında canlı izlenir. Cem Yılmaz, binlerce dolar ödediği nafaka için indirim davasında bulunmuştur. Acun Ilıcalı ve Şeyma Subaşı’nın boşanma davasının nafaka kararları sosyal medyada önümüze düşer.
Bu hikayelerdeki çiftler halihazırda büyük servetlere sahiptir aslında. Tartışmalar Kaliforniya’da bir malikanenin ya da Sarıyer’de bir villanın paylaşımının etrafında döner. Çalkantılı boşanma hikayelerini kirasını sabit gelirimizden ödediğimiz evlerimizden takip ederiz.
Bir yargı makamı edasıyla izleriz çocuğun velayetinin anneye verilişini, kadınların “yüklü” nafaka taleplerini, “erkeklerin mağduriyetini”… İki semt ötemizde boşanma sürecindeki bir kadın 500 liralık nafaka tartışmasından güpegündüz öldürülmüştür. Haberimiz olmamıştır. Boşanma hikayelerinin altında nafaka karşıtı yorumlar okuruz. Unuturuz. Kimse hatırlatmaz. Nafaka haktır.
Nafaka hakkı: Veriler eşitsizliğe işaret ediyor
Nafaka ile ilgili şehir efsanelerine, ünlülerin milyon dolarlık servetleri üzerinden yaratılan suni gündemden aşinayız. Nafakanın süresiz olduğuna ve nafaka uygulamasının yalnızca kadınlara mahsus olduğuna dair efsanelerle büyüdük. Oysa bilinenin aksine, cinsiyet gözetmeksizin herkes nafaka hakkına sahip. Bir başka deyişle, nafaka sadece kadınlara değil maddi imkanları eşine göre daha düşük erkeklere de bağlanabilir.
Nafakanın koşulsuz şekilde süresiz olduğu da doğru değil. 2012 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinde yer alan “…süresiz olarak…” ifadesinin nafaka alacaklısının her zaman ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmediğine hükmediyor. Zira, nafaka miktarı, yoksulluk durumunun ortadan kalkması, kadının evlenmesi ya da iş bulması ile birlikte değişebilir ya da kalkabilir. Bununla birlikte, uygulamada nafaka alan tarafın genellikle kadın olması, kadınların toplumda erkeklere göre daha dezavantajlı konumda olduğunun yansıması olarak okunmalı. Veriler de bunu işaret ediyor.
Kadınların çoğu ilk evliliklerini erkeklere göre çok daha erken yaşta yapıyor ve çok daha az istihdam ediliyorlar. TÜİK 2021 Aile Yapısı Araştırmasına göre kadınların %47’si, henüz yükseköğretimlerini tamamlayacak yaşa gelmeden evleniyor. Erkeklerde 20 yaşından önce evlenenlerin oranı ise %13.
Emek ve istihdam uçurumu
Aynı araştırmaya göre ev içindeki çocuk bakımı, yemek yapma, temizlik işlerinden sorumlu olan kadınların oranı %80’in üzerinde. Kadınlar henüz eğitimlerini tamamlayacak yaşa gelmeden erkenden evlen(diril)ip evin işleyişi için emek harcarken erkekler, dışarıda, iş hayatları ile meşgul oluyorlar. Yıllar geçiyor. Kadınlar ev içi emekle geçirdikleri yıllardan sonra iş piyasasına dahil olmakta zorlanıyorlar.
İstihdam oranları da bunu söylüyor. TÜİK verilerine göre 2021 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edilenlerin oranı erkeklerde %63 iken kadınlarda %28. Özellikle Doğu ve İç Anadolu bölgelerinde kadınlarda istihdam oranı %20’nin altına düşüyor. Benzer şekilde, İstanbul Ekonomi Araştırma’nın GYİAD için gerçekleştirdiği “Genç Kadın İstihdamı ve Yeni Ekonomi Raporu” çalışmasına göre 18-30 yaş arası üniversite mezunu ve daha önce çalışıp şu an çalışmayan ve iş aramayan kadınların %39’u son iş yerlerinden “Aile sorumlulukları veya çocuk bakımı” nedeniyle ayrıldıklarını ifade ediyor. Kadınlar ekonomik olarak evliliklerine bağımlı kılınıyor ve boşanmak cesaretini bulduklarında da nafaka üzerinden şiddet görüyorlar.

Hâl böyleyken, toplum nafakaya nasıl yaklaşıyor? İstanbul Ekonomi Araştırma 2021 yılında gerçekleştirdiği toplumsal cinsiyet konulu araştırmasında katılımcılara nafaka ile ilgili iki ifade yöneltti ve bunlara ne ölçüde katıldıklarını sordu. Sonuçlar, toplumun önemli bir kesiminin nafaka hakkını tanımadığını gösteriyor.
Buna göre katılımcıların dörtte birinden fazlası (%28’i) “Nafaka haksız yere alınan kazançtır” ifadesine katılıyor. Özellikle erkek katılımcılar kadın katılımcılara göre nafaka konusunda daha olumsuz yargılara sahip. Nafaka üzerine olan bu olumsuz kabul, kadının ev içindeki emeğinin de değersizleştirildiğinin bir göstergesi. Kadınların yıllarca ev içinde işler kadının “rolünün” bir parçası gibi görülüyor.
Öte yandan toplumun neredeyse yarısı (%44’ü) “Erkeklerin de boşandıktan sonra nafaka talep etme hakkı vardır” ifadesine katılmıyor. Yasada nafaka hakkı hem kadını hem de erkeği kapsamasına rağmen toplumda önemli bir kesim erkeklerin nafaka talep etmesini “yadırgıyor.” Bu veri, nafakanın sosyal sınıflardan öte cinsiyet rolleri ile ilişkilendirildiğinin ispatı aslında.
Hatırlamak gerekir ki kadınlar boşanmak istedikleri erkekler tarafından nafaka talep ettikleri gerekçesiyle vahşice öldürülüyor. Nafaka ve tazminat haklarından vazgeçmeye zorlanıyorlar. Nafaka haklarını alarak boşanabilen kadınlar ise nafakalarını alamadıklarını aktarıyor. Kadınların göğüs gerdikleri maddi zorluklara, şiddet ve tehditlere karşın nafakanın haksız yere elde edilen kazanç olduğuna dair toplumsal kabul hâlen tam olarak yıkılmış değil.
Kaynaklar:
Genç Yönetici ve İş İnsanları Derneği. (2023) “Genç Kadın İstihdamı ve Yeni Ekonomi Raporu“
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı. (2020) “Neden “Kadınların Nafaka Hakkına Dokunmayın” Diyoruz“