Kadınların siyasal hakları mücadelesine giriştiği için dönemin iktidarıyla ters düşmüş, gözden düşürülmüş, sonra da bilinçli olarak unutturulmuş bir kadın… Gazeteci Şeriban Alkış, Journo’daki yazısında Türkiye’de kadın hareketinin öncülerinden gazeteci Nezihe Muhiddin’in 64. ölüm yıl dönümü vesilesiyle Muhiddin’in yaşamını ve mücadelesini anlatıyor.

Şeriban Alkış / Journo
Türkiye’de önce belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtarlık hakkını elde eden kadınlar, 5 Aralık 1934’de Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliğinden beri milletvekili de seçme ve seçilme hakkına sahipler.
Bu konuda Türkiye’de sosyal bilimler alanında yıllardır süren bir “alındı mı verildi mi” tartışması var. Yani Türkiye’de kadınlar siyasi haklara kendi mücadeleleri sayesinde mi ulaştılar, yoksa bunlar onlara Mustafa Kemal Atatürk tarafından mı verildi?
Yaprak Zihnioğlu, 2003’te Metis’ten çıkan Kadınsız İnkılap kitabında bu soruyu Türkiye’de kadın haklarının tarihinin mihenk taşları sayılan Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası ve Türk Kadınlar Birliği’nin etkinlikleri çerçevesinde detaylı bir araştırma sürecine girerek yanıtlamaya çalışıyordu.
“Unutturulduğu” ve köşesine çekildiği 1930’lardan 1980’lere kadar adı kamuoyuna açık eserlerde yalnızca 6 kez anılan Nezihe Muhiddin üzerindeki perde de Zihnioğlu’nun birincil kaynaklara dayanarak yaptığı araştırması sayesinde kalktı. Bu sayede Muhiddin’in sadece siyasal mücadelesiyle ilgili değil, ulaşılabilen 17 romanı, 300 kadar öyküsüyle edebi yönüne dair de çalışmalar yapılmaya başlandı.
Hatta Muhiddin’in muhalif kimliği de dikkate alınarak romanlarında gotik geleneği nasıl sürdürdüğünü inceleyen “Nezihe Muhiddin, Kadın Gotiği ve Gotik Kahramanlar” başlıklı bir tez de yazılmış.
Muhabirliğini ortaya koyan röportajlar yaptı
Nezihe Muhiddin çok genç yaşta, II. Meşrutiyet döneminde yayın hayatına girmiş, fikirleriyle öne çıkmış, polemiklere girişmiş bir kadın. Daha Cumhuriyet Halk Fırkası kurulmadan, bir siyasi parti, yani Kadınlar Halk Fırkası’nı kurmak istemiş, buna izin verilmeyince bugün hâlâ varlığını sürdüren Türk Kadınlar Birliği’ni kurmuş ve bu dernek aracılığıyla kadınların siyasal hakları mücadelesine giriştiği için dönemin iktidarıyla ters düşmüş, gözden düşürülmüş, sonra da bilinçli olarak unutturulmuş bir kadın.
Dönem basınında “edîbe-şehîre (ünlü kadın yazar)” ve “Türklerin büyük kadını” olarak anılan Nezihe Muhiddin, hem Osmanlı’da hem cumhuriyetin ilanı sonrasında kadınların siyasal hakları için mücadele etmiş bir gazeteci ve yazar. Birçok gazetede yazıları yayımlanmakla birlikte, muhabirliğini de ortaya koyan röportajlar yaptı.
Örneğin 1936 yılında Açık Söz gazetesi, “Mısırlı şair, muharrir, seyyah ve bilhassa Feminist Bayan Huneyna Huri gelecek. Eski bir feminist sıfatıyla beraber bulunmanızı çok arzu ediyoruz“ diyerek Muhiddin’den bir röportaj ister, Muhiddin kabul eder ve “On üç sene evvel kurduğu bir kadın cemiyetini bugün kendi de içinde olarak karikatürize eden büyük feminist! Yürü bakalım” sözleriyle mülâkatına başlar.
İki kez evlendi, babasının soyadını değiştirmedi
1889’da Zehra Hanım ile savcı ve ceza hâkimi olan Muhiddin Bey’in kızı olarak İstanbul Kandilli’de dünyaya gelen; eğitimini eve gelen özel öğretmenlerden alan, 1909 yılında öğretmen olarak meslek hayatına atılan Nezihe, iki evlilik yapsa da babasının adı olan Muhiddin’i soyadı olarak seçer.
Edebiyata ilgisini, annesi Zehra Hanım ve kendisinden 15 yaş büyük olan “dayızadesi” Nakiye Hanım’dan almış. Zehra Hanım tarafından “çok yetenekli bulunduğu için” evlat edinilen Nakiye Hanım, genç Nezihe’nin fikir dünyasının oluşumunda büyük bir etkiye sahip.
Nakiye Hanım, Osmanlı toplumunda yayımlanmış ilk kadın dergisi olan Hanımlara Mahsus Gazete‘de Zekiye imzasıyla kadınlık ve süfrajet hareket konusunda yazılar yazıyor. İleride Muhiddin, Nakiye Hanım vesilesiyle Fatma Aliye ile tanışma fırsatı yakalar, Fatma Aliye Hanım ile ilişkileri uzun yıllar sürecektir.
En yakın arkadaşları, eski sadrazam Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa’nın torunları olan Azize, Refika ve Feride Hanımlar. Azize Hanım, Uluslararası Kadın Konferansı’na katılan ilk Osmanlı Türk kadını. “Kadınlığın mefkûresini (kadınların kurtuluşu inancı) onlardan öğrendim“ diyen Muhiddin, kızların eğitim için Avrupa’ya gönderilmesini destekleyen ilk yazısı yayımlandığında sadece on sekiz yaşındaydı. Sonraları, kızlara ilk dil ve spor öğreten İttihat ve Terakki Kız Sanayi Mektebi’nde müdürlük de yaptı.
Kadınlar, II. Meşrutiyet’in hürriyet rüzgârlarıyla birlikte eğitim hakları için büyük bir mücadele içindeydi. Nezihe Muhiddin de II. Meşrutiyet yıllarında kadın hareketi içinde kısa bir sürede efsaneye dönmüş; Halide Edib’in ardından en sivrilen isimdi artık.
1923 yılında henüz cumhuriyetin ilan edilmediği dönemde 13 kadın arkadaşıyla kadın hakları için bir komite toplamaya karar verir, hatta bir süre boyunca yer izni alamadıkları için Muhiddin’in evinde toplantılar olur.
Kuruluşu için yıllarca mücadele ettiği Kadınlar Halk Fırkası, daha sonraları Türk Kadınlar Birliği ismini alır. Kadınlar Halk Fırkası ve Türk Kadınlar Birliğinin mücadele seyri aşağıda daha detaylıca anlatılıyor ama Nezihe Muhiddin’in “aşırı talepleri” ve birlik içindeki siyasi çekişmeler nedeniyle Muhiddin’in dernek içerisinde yolsuzluk yaptığı iddiaları yayılıyor, genel başkanlıktan istifa etmek zorunda bırakılıyor.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.