Oya Baydar’ın T24’deki yazısından: “Bilim insanlarının, ilgili kuruluşların yıllardır dillendirdiklerine kulak kabartılsa, bir deprem planlanması yapılsaydı; yandaş müteahhitlere akıtılan kaynaklar, 1999’dan beri deprem vergisi diye halktan toplanan milyarlar o planlar doğrultusunda kullanılsaydı; “beka” yalanıyla savaşlara, bombalara, silaha, yabancı asker beslemeye harcanan yüzlerce milyar gerçek beka sorunu olan deprem için harcansaydı felaketi bu kadar ağır yaşamazdık.”

100 yılın felaketi olarak nitelenen deprem üzerine yazılmayan kalmadı, daha da yazılacak. Nedenleri, sonuçları, sorumluları; en fazla da yüreklere çöken acı, bir de yardım ve dayanışma ruhunun olağanüstü yükselişi…
Bu defa, Allah’ın takdiri, günahkâr kullara cezası, kader, fıtrat gibi yorumlar pek yaygınlaşmadı. Adının önünde nereden nasıl alındığı belirsiz ‘Prof.’ sıfatı olan bir zatın “Deprem veya binalar öldürmez, Allah öldürür” sözünü bir yana koyarsak, “Şeyh sakinleş dedi, deprem o anda durdu” diyen Menzilcilerin ve benzerlerinin sesi de henüz pek duyulmuyor. Felaketin boyutlarının bu ölçüde zevzeklikleri en azından şu anda kaldırmayacağının farkındalar anlaşılan.
Buna karşılık hayırlı bir şey oldu: Doğal felaketin bu ölçüde bir insanî faciaya dönüşmesinin sorumlularının, suçlarını örtbas etmek için başvurdukları “millî birlik ve beraberlik” söylemleri, “felakete siyaset karıştırılmasın” telkinleri sorgulanmaya başlandı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bu meseleyi asla siyaset üstü görmüyorum. Bu sürecin başlıca sorumlusu Erdoğan’dır. 20 yıldır ülkeyi depreme hazırlamayan bu iktidardır” derken doğru bir noktadan konuşuyordu.
Bir de iktidar-devlet ilişkisini görebilsek
Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan’ı 20 yıldır ülkeyi depreme hazırlamadığı için sorumlu tutmasının doğru ama eksik bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum. AKP Reisi’ni suçlarken, ortağı ve bence bu iktidara (derin) devlet tarafından atanmış müfettiş olan Bahçeli’yi görmezden gelmek, hele de devletteki çürümeyi es geçmek eksik olur.
Çağdaş devlet, toplumun huzur ve refahını sağlamakla yükümlü, yurttaşların hizmetinde bir örgütlenmeden, bir aygıttan ibarettir; amaç değil araçtır. Devletin çeşitli kurum ve kuruluşlarının yegâne varlık nedeni toplumsal düzeni sağlamak, fertlerin birbirleriyle ve kamuyla ilişkilerini düzenlemektir. Devletin kutsallaştırılması, insanüstü bağımsız bir varlık olarak yüceltilmesi, ideolojik bir tapınç nesnesi haline getirilmesi faşizmin bütün çeşitlemelerinin ortak yanıdır.
Devlet siyasî iktidarla içiçedir, ama görece bir bağımsızlığı da vardır. Ulus-devletin kuruluştan gelen ideolojik hattının sürekliliğini sağlayan, siyasî iktidarları devlet aklı denilen doğrultuda hizaya getiren, toplumsal sınıfların konumlanmasını, iç ve dış siyaseti şekillendiren, -kimilerince derin devlet olarak adlandırılan- bu yapı da göksel yaratıklardan değil bir takım insanlardan müteşekkildir. Onların ideolojik tercihleri, özel bağlantıları, kişisel ağırlıkları kararlara yansır. Kontrgerilla, özel harp dairesi, MİT ve benzeri birimler derin devletin operasyonel öğeleridir.
(Derin) devletin içinde de çeşitli kanatlar, eğilimler vardır. Zamana ve koşullara göre şu veya bu kanat, şu veya bu eğilim ağır basar. Faşizan militarist hattın egemen olması devleti ceberrut kılar; mafyanın, çetelerin sızması devlet aygıtını çürütür.
Kendi bekası ve iktidarını korumak için derin ortağının da yönlendirmesi ve desteğiyle bu yapıyla özdeşleşmeyi seçen Erdoğan, devlet aygıtındaki çürümeyi derinleştirmiştir. Sonuç bütün devlet kurumlarının çözülmesi, çökmesi olmuştur. Deprem felaketinin faciaya dönüşmesinin nedeni de budur.
Büyük felaket, bu çapta bir faciaya dönüşmeyebilirdi
Yaşadığımız deprem felaketi, hiçbir ülkede, hiçbir iktidarın altından kolay kolay kalkamayacağı kadar büyük. Ancak devletin bütün kurumları, bütün hizmet birimleri bu hale getirilmemiş olsaydı insanî facia bu çapta olmazdı. Bilim insanlarının, ilgili kuruluşların yıllardır dillendirdiklerine kulak kabartılsa, bir deprem planlanması yapılsaydı; yandaş müteahhitlere akıtılan kaynaklar, 1999’dan beri deprem vergisi diye halktan toplanan milyarlar o planlar doğrultusunda kullanılsaydı; “beka” yalanıyla savaşlara, bombalara, silaha, yabancı asker beslemeye harcanan yüzlerce milyar gerçek beka sorunu olan deprem için harcansaydı felaketi bu kadar ağır yaşamazdık.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.