Öz bakımın bir aşırıya kaçma değil, bir zorunluluk olduğu açık. Kendine bakma meselesi, kadın hakları aktivistlerinin yüz yüze kaldığı tükenmişlikten, kadınların ve kız çocuklarının günlük yüklerine kadar; bir hayatta kalma aracı olarak zamanı, alanı ve enerjiyi geri kazanmamızla ilgili.

Hannah Coombes / Womankind
Bugün itibariyle Instagram’da #selfcare (öz-bakım) etiketiyle paylaşılmış 43 milyondan fazla gönderi var. Bu bir zamanlar radikal görülen bir fikirdi, artık ana akım oldu. Sorun şu, medyada sunulan ‘kendime zaman ayırma’ fikrine o kadar doyduk ki, öz bakımı yanlış anlayabiliriz. Onu tüketim modasının ve sağlıksız bir şekilde kendine “takma” halinin bir kombinasyonu zannedebiliriz. Ancak gerçekte, öz bakım kavramının daha derin, feminist ve hatta politik kökleri var.
Kendini beğenmişlik değil, kendini korumak
Audre Lorde, kendisine ikinci kez kanser teşhisi konulduktan kısa bir süre sonra yazdığı 1988 tarihli ‘A Burst of Light’ adlı kitabında, “Kendine bakmak, kendini beğenmişlik değildir” diye yazar, “Bu kendini korumadır, dolayısıyla siyasi bir savaş eylemidir.”
Lorde’nin “kişisel bakım” kavramını radikal bir eylem ve düşmanca bir kültüre karşı bir savunma olarak çerçevelemesi, kendine bakma eyleminin radikal köklerini ve ana akım tasvirlerin ötesindeki önemini anlamamız için önemli. Feminist bakışla öz-bakım, kadın emeğinin küçük ödüllerle sürekli olarak sömürüldüğü ve bazı kimliklerin düşmanca görüldüğü bir dünyada; kadınların zihinsel, fiziksel ve duygusal iyiliğini korumak ve sürdürmekle ilgilidir. Bu nedenle kendine iyi bakmak, cinsiyet, ırk, sınıf, cinsellik vb. temelinde ayrımcılık yapan sistemlerde çalışmak zorunda kalan kadınlar ve diğer marjinal gruplar için özellikle önemlidir.
Gücünü geri almak
Adil olmayan bir sistemde kadınlara yüklenen talepler, küresel olarak kadınların ücretsiz bakım işlerinin %76’sını üstlendiği anlamına geliyor. Erkeklerin üstlendiği yükün üç katını, kadınlar yürütüyor. Aynı zamanda, kadınların kaynaklara erişimi ve kaynaklar üzerindeki kontrolü de daha az. Güç pozisyonlarına sahip olma ve yaşamlarını etkileyen kararlar üzerinde kontrol sahibi olma fırsatları da erkeklere oranla, hep daha az.
Öz bakım, özerklikle ilgilidir. Kontrolü ele almakla, senin için en iyi olanı sahiplenmekle ilgilidir. Hatta, günlük normlara ve beklentilere meydan okumakla ilgilidir – toplumun kadınlar için önceden tanımlanmış rollerinden ve kapitalizmin baskılarından uzaklaşmak; bunun yerine kendi ihtiyaçlarınızı tanıyıp tanımlamak ve bunları nasıl karşılayacağınızı bulmakla ilgilidir.
Öz bakım, bir karşı çıkmadır, kadının kişisel anlamının önemli olduğu konusundaki ısrardır. Bu, bizi reddeden, göz ardı eden veya en azından bizi marjinal veya daha az önemli addeden baskıcı bir sisteme; genellikle de şiddetli bir baskı sistemine karşı çıkmanın bir yoludur. Öz bakım, önemli olduğunu söylemenin bir yoludur. “Sen bakıma layıksın” demektir.
Kişisel bakım ve aktivizm
Kadın hakları aktivistleri statükoya meydan okuyorlar, güçleniyorlar ve toplumsal normları bozmak için çalışan aktivist kadınlar, bu işin doğası gereği, artan saldırı riskleriyle karşı karşıya kalıyorlar.
Saldırıya uğrama riskinin artması, genellikle kaynakların yetersiz olduğu bu çalışma alanıyla birleştiğinde, tükenmişliğe yol açabilecek zorlu bir ortam yaratıyor. Womankind topluluğumuzda, kadın hakları aktivistlerinin kendilerini ve yaptıkları işi sürdürebilmeleri için öz bakımın, çalışma biçimlerinin ayrılmaz bir parçası olması gerektiğini biliyoruz. Kişisel bakım girişimlerini desteklemek, kadın hareketlerinin güçlenmesi ve büyümesi için destek verme yollarımızdan yalnızca bir tanesi.
2019 yılında Womankind olarak, Women’s International Peace Center ile ortaklaşarak “Gücümüzü Ruhumuzla Geri Almak: Dönüştürücü Liderlik ve İyilik Hâli için Özel Müfredat” başlıklı rehberi oluşturduk. Müfredatı kadın hakları aktivistleri ve örgütlerin öz bakımı günlük çalışma uygulamalarına ve kurumlarına yerleştirmelerini kolaylaştıracak pratik etkinliklerle hazırladık.
Günlük bir pratik olarak öz bakım
Öz bakımın bir aşırıya kaçma değil, bir zorunluluk olduğu açık. Kendine bakma meselesi, kadın hakları aktivistlerinin yüz yüze kaldığı tükenmişlikten, kadınların ve kız çocuklarının günlük yüklerine kadar; bir hayatta kalma aracı olarak zamanı, alanı ve enerjiyi geri kazanmamızla ilgili. Sınırlar koymak, “hayır” demek, fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığımızı iyileştiren şeyleri tanımak ve önemsemek ve bunları hayata geçirmek için zaman ayırmakla ilgili. Kendini öncelik sıralamasında en yukarıya koymak ve gücü kendi ellerine geri almakla ilgili.
Audre Lorde gibi öncülerin savunduğu gibi öz bakım, kendine sağlıksız bir şekilde değil, sağlıklı bir şekilde odaklanmayı ifade eder. Bu odaklanma hâli kendine önem verdiğin, düşmanca bir ortamda kendini tanımlayıp konumlandırdığın sağlıklı bir odaklanmaya yol açar ve bu odak en önemlisi, benliğin ötesinde, benzer şekilde marjinalize edilmiş ve ezilen diğer birey ve gruplarla gerçek bir dayanışmaya doğru uzanır.
(Bu yazı 12 Mart 2021’de womankind.org.uk web sitesinde yayınlanmıştır. Hannah Coombes‘un “Self-care: feminist, political, radical” başlıklı yazısından Duygu İslamoğlu tarafından tercüme edilmiştir.)