Pınar Selek, 25 yıldır süren Mısır Çarşısı davasında hala yargılanıyor. 29 Eylül Cuma günü, davasının yeni duruşması görülecek ve hepimiz, kadın örgütleri, avukat birlikleri, aktivistlerle beraber, Pınar Selek’e sevgimizi ve desteğimizi göstermek için orada olacağız.

Duygu İslamoğlu
“Pınar Selek Davası” ya da Mısır Çarşısı Davası olarak bilinen ve 25 yıldır süren hukuk mücadelesinde Pınar Selek, 29 Eylül’de görülecek yeni duruşmayı bekliyor. Duruşma öncesindeki yoğun programının arasında Fransa’da yaşayan Pınar Selek’i kısa bir sohbet için yakaladık, duruşma yaklaşırken halini hatrını sorduk. Pınar Selek, mücadeleden asla vazgeçmiyor ve bu hukuksuzluğa karşı duran herkesi, desteğe çağırıyor.
Nasılsın Pınar?
İyiyim… Nasılım? Çok kolay bir soru değil bu, ama kendi kendime yüksek sesle sürekli diyorum ki, ateşböceği gibiyim. Ateşböceği, aynı zamanda kelebek, kelebek gibi bir ateş böceği. Tabii ki sıkıntılar yaşayan bir ateş böceği ama yanmaya, yakmaya, aydınlatmaya ve başka ateş böceklerinden ilham alıp kelebek gibi uçmaya çalışıyorum.
Ne güzel söyledin! Pınar Selek davası çok uzun zamandır sürüyor. Şimdi 29 Eylül’de son duruşma görülecek. Neler bekliyorsun bununla ilgili? Nasıl gidiyor her şey?
Aslında yargılandığım, mağduru olduğım duruşmalara katılım çağrısı yapmak bana düşmez ama uzaktan da olsa büyük bir katılım olacağını seziyorum ve bu beni çok ama çok heyecanlandırıyor ve çok ama çok umutlandırıyor, heyecanlandırıyor.
2009’dan beri Türkiye’den uzakta da olsam, tanıdığım tanımadığım dostlarım beni yalnız bırakmıyorlar. Yurtdışındaki dayanışma normal, çünkü ben buradayım, ama Türkiye’de hala bu dayanışmanın sürmesi ve bu dayanışmanın en önünde feminist veya LGBTİ+ hareketinin olması; tüm baskılara, her şeye rağmen bunun önünde en aktif olarak yürümeleri ve bir sürü tanımadığım genç insanın bir sürü değişik farklı kökenden, değişik farklı ortamda insanların bulunması gerçekten beni çok heyecanlandırıyor. Bazen o yazıları, mesajları okuyunca ağllıyorum! Ama bu güzel bir ağlama, umutlandırıyor.
“Karanlıklarla yüzleşmeye hazır insanlar var…”
“Aklımın karamsarlığı, irademin iyimserliği” derdi Gramsci, umutlandırıyor bir yandan. Çünkü bu dava, 90’ların karanlık ikliminin bir ürünü ve 25 yıldır sürüyor yani bu son dönemlerde olan, başlayan bir şey değil. 25 yıldır süren bu davaya hala bu kadar kalabalık bir katılımın olması, ülkede bir şeyler değişebilir duygusu yaratıyor; her şeye rağmen kesinlikle karanlıklarla yüzleşme talep eden insanlar var bu ülkede. Yani karanlıklarla yüzleşelim, bu karanlıkları unutmayalım, bu karanlıklara sırtımızı dönmeyelim diyen insanlar var. Dolayısıyla ben bunu çok önemli buluyorum ve hepsini gerçekten selamlıyorum. Sevgiyle, şefkatle, heyecanla selamlıyorum.
Onlara ve hepinize, demek istiyorum ki: Ben direniyorum. Sizinle birlikte daha rahat direniyorum. Sizin küçücük bir parçanız olduğumu bilerek daha rahat direniyorum ve direnirken, bir anlamda tabii ki kolay değil, uzaktan davulun sesi hoş gelir; akıl sağlığımı korumaya çalışıyorum. Akıl sağlığımı korumaya çalışırken bana dayatılan filmin aktristi olmayı reddediyorum. Çünkü ancak böyle kendimi koruyabilirim. Bu film, bir bilim kurgu filmi ve kötü yapılmış bir bilim kurgu filmi. 25 yıldır sadece bana değil, kız kardeşime, babama dayatılan bir film. Aynı zamanda dostlarıma ve ülkemize dayatılan o kötü filmin de bir parçası.

Pınar Selek Davası: “Gülüşlerimizi çalamayacaklar”
Ben bu yüzden diyorum ki, en önemli direnmek yaratmaktır. Ve ne yapıyorum? Sadece bu filmde oynamayı reddetmiyorum, aynı zamanda yeni filmler çeviriyorum. Yazılarımla ve araştırmalarımla, mücadelemle. Bu da benim açımdan bir anlamda nanik yapmak anlamına geliyor bütün bunlara. Sizlerle birlikte olduğumuzu hissettiğim sürece ve sevgimizin, dostluğumuzun, birbirimizi anlamamızın, akıl gücümüzün sınırları, mesafeleri aştığını gördüğümüz sürece yaşama ve direnme gücünde hissediyorum. Çok teşekkür ederim hepinize. Gerçekten, iyi ki varsınız.
Çok teşekkürler Pınar, hislerini bu kadar güzel ifade etmene ayrı hayran oldum, umudunu bu kadar canlı tutmama da ayrıca hayran oldum. Bir önceki duruşmada hepimiz oradaydık ve gerçekten dediğin gibi hem Türkiye’den hem Fransa’dan dünyanın çeşitli yerlerinden çok fazla insan destek olmak için oradaydı. Bu duruşmada da yine çok büyük grupların bir araya gelip destek için orada olacağını biliyoruz. Bunu görmek gerçekten bize de umut veriyor, dayanışmamızı hatırlatıyor. Umuyorum ki her şey çok güzel olsun, çok kolaylıkla aksın.
Gülmemizi çalamayacaklar. Gülmelerimiz hep bizim olacak.
O “nanik”leri yapmaya devam edeceğiz. Sen orada hiç boş durmuyorsun, yani Fransa’da bir köşede oturmuş Pınar Selek davasının sonuçlanmasını bekleyen biri yok karşımızda…
Zaten Türkiye’ye gelenler de bunu gösteriyor. Delegasyona katılan insanların hepsi benim sayemde birbirlerini tanıyorlar. Şimdi ben bir sürü farklı yerlerde olduğum ve kırk tarakta kırk bezim olduğu için, o kırk taraktaki bezleri de birleştiriyorum, dikiyorum hepsini birbirine büyük bir kumaşa dönüşüyor.
Canlılık işte, hayat bu.
Dayanışma da herkesi dönüştürüyor. Çünkü dayanışma, aynı zamanda bir kendinden çıkmayı getiriyor, kapıları açmayı getiriyor ve herkes dönüşüyor bu süreçte. Biz sınırları aşarak dönüşüyoruz hep beraber.
Öyle değil mi, hiç Türkiye’denmiş, Fransa’danmış fark etmiyor… Ortada bir sınır kalmıyor gerçekten de.
İsveç’ten, İtalya’dan var, Almanya’dan var, Belçika’dan katılımcılar bile var! Sınırlara da nanik yapmış oluyoruz böylelikle. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum…
En kısa zamanda daha güzel haberlerle, kutlamalarla buluşmak üzere…
Umarım, ülkemiz için. Hoşçakalın.
Pınar Selek Davası’nın son duruşması, 29 Eylül’de Çağlayan Adliyesi’nde görülecek. Destek için sosyal medya hesaplarından Pınar Selek‘i ve Hala Tanığız Platformu‘nu takip etmeyi unutmayın.