Sendika ve meslek örgütleri 1 Mayıs’a hazırlanırken, tüm kadınların ortak talebi İstanbul Sözleşmesinin feshinin iptali, ILO 190’nın imzalanması, 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması ve ücret eşitliği.
Fotoğraf: Evrensel
1 Mayıs öncesinde konfederasyonlardan, bağlı sendikalardan, meslek örgütlerinden kadınlar, sorunlarını ve taleplerini Kadınİşçi Gazetesi’nden Elif Sinirlioğlu’na anlattı.
Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Başkanı
“Biz 1 Mayıs’ta işçi sınıfının bütün talepleri ile birlikte hiç kuşkusuz başta herkese aşı, herkese gelir desteğinin sağlanması ve özellikle Türkiye’de pandeminin geldiği durum göz önüne alındığında acil ve zorunlu işler dışında 4 hafta çarkların durdurulması, çalışırken hastalananlar açısından Covid 19’un iş kazası, sağlık çalışanları açısından meslek hastalığı sayılması, KOD 29 ve ücretsiz izin zulmüne son verilmesi işsizlik sigortası fonu kaynaklarının patronlara değil işçilere kullanılması, asgari ücret üzerindeki vergi ve kesinti yükünün kaldırılmasını istiyoruz. İşsizliğin çözümü noktasında kamu istihdamının artırılmasından kadınların istihdama katılımının önündeki engellerin kaldırılmasına kadar bir dizi önerimiz var. Ayrıca adaletli bir vergi sistemi, örgütlenme ve toplu sözleşme hakkımızın önündeki engellerin kaldırılması da temel taleplerimiz arasında yer alıyor.
Kadın işçiler olarak 2021 Mayıs’ında “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” diyoruz. 6284 sayılı yasanın etkin bir şekilde uygulanması ve pandemi öncesinde yapılan ILO Konferansı’nda kabul edilen İş Yerinde Şiddete Karşı 190 Sayılı Sözleşme’nin Türkiye tarafından onaylanması da diğer taleplerimiz arasında yer alıyor. Bütün taleplerimizin üst başlığı da bu salgınla birlikte çok açık bir biçimde ortaya çıkan mevcut sistemin bütün dünyada da ülkemizde de işçi sınıfına, kadınlara, gençlere bir gelecek vaat edemediği yeni bir toplumsal düzenin şart olduğudur. Yeni bir toplumsal düzeni kurmak için gerekli gücün kendi ellerimizde, hayatı her gün yeniden üreten ellerimizde olduğunu söylüyoruz. 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. O nedenle umudumuz birliğimizdedir, mücadelemizdedir ve dayanışmamızdadır. 1 Mayıs’ta umut yan yana diyoruz. Yaşasın 1 Mayıs, herkesin 1 Mayıs’ını kutluyoruz.
Gülistan Atasoy Tekdemir, KESK Kadın Sekreteri
“Bu süreçte kamuda uzaktan çalışmanın yaygınlaşması kadınların ev içi iş yükünü arttırdı. Çocuk, yaşlı, engelli bakımı, ev işleri ve ücretli iş yükü altında bitmeyen mesaiyle uğraşmak durumunda kaldılar. Artan erkek şiddeti bir yana, siyasi iktidarın otoriter, cinsiyetçi yönetim anlayışının bir yansıması olarak sendikal faaliyetler ve kadın eylemleri gerekçe gösterilerek pek çok KESK üyesi kadın emekçi haksız soruşturmalara, sürgünlere, açığa almalara ve ihraçlara maruz kaldı.
Kamusal hizmetlerin piyasalaşması, özelleştirmeler, güvencesiz, esnek ve düşük ücretlerle çalışma ve bundan geri adım atmama pandemiyle baş etmeyi zorlaştırdı hatta imkansız kıldı. Kamu emekçisi kadınlar olarak kadınları güvencesiz, esnek ve düşük ücretlerle istihdama iterek onları ücretli emek piyasasından çekip eve hapsetme sonucu doğuracak neo-liberal muhafazakar kamu politikalarından vazgeçilmesini, bakım hizmetlerinde devletin sorumluluğunu yerine getirerek kapatılan kamu kreşlerinin açılmasını, ücretsiz, nitelikli ve anadilinde hizmet üreten kreşlerin açılmasını istiyoruz.”
Meltem Günbeği, TTB Merkez Konsey Üyesi
“Bu 1 Mayısa da pandemi şartlarında giriyoruz, salgının kadına yönelik saldırılar için fırsata çevrildiği bir yıl geçirdik. Pandeminin bütün yıkıcı etkilerini yine bütün krizlerde olduğu gibi kadınların yaşadığına tanık olduk. Özellikle “Evde Kal” çağrıları ile artan şiddete iktidarın İstanbul Sözleşmesini fesih girişimi ile yanıt vermesi mevcut eril anlayışın bizim için en öne çıkan hamlesiydi belki de. Bu “Evde Kal” çağrılarıyla sadece şiddet artmadı, kadını eve kapatan ve onların eviçi bakım emeğini üstlenecek kişiler olarak görülmelerinin de yolu açıldı. Biz TTB’den kadınlar olarak kadın istihdamının önündeki engeller olan çocuk, hasta, yaşlı ve engelli bakımının kamu hizmeti olarak sunulması gerektiğini düşünüyoruz. Ev işlerini kadının üstünden alacak sosyal politikaların uygulanması gerektiğini düşünüyor ve talep ediyoruz.”
“İktidarın iki haftalık yarı kapanma diye adlandırdığı kadın hekimler tarafından da çok tepki çeken bir uygulama var. Sağlık personeli hariç 10 yaş altı çocuğu olan kamu çalışanı kadınlara izin verildi. Burada çocuk bakımının tamamen kadına yüklendiğini görüyoruz. Sağlık personeline bu hakkın hiçbir şekilde tanınmaması da çok büyük sıkıntı yarattı. Çünkü pandemide sağlık çalışanı ebeveynler çocuklarına bakamadı ve baktırtamadı da, bu nedenle meslekleri bahane edilerek velayeti kaybetme tehlikesi yaşayan kadınlar oldu. Bizim çalıştığımız birçok kurumda kreş bulunmuyor, dolayısıyla her iki ebeveynin de sağlık çalışanı olduğu durumlarda yine işten vazgeçmek zorunda kalan daha çok kadınlar oldu. Bu nedenle kreş hakkının tanınmasını ve ücretli izin verilmesi de bizim taleplerimiz arasında yer alıyor. Bu düzenlemenin 10 yaş altı çocuğu olan kamu çalışanları için yani kadın erkek fark etmeksizin ebeveynler için verilmesi gerekiyor.”
Ayşegül Akıncı Yüksel, TMMOB 45.Yönetim Kurulu Üyesi
“Kadını toplumsal yaşamın dışına iten eğitim sistemi başta olmak üzere, esnek, güvencesiz ve ucuz emek istihdam modeli ile kazanılmış haklar konusunda ciddi bir geriye dönüş yaşanmaktadır. TMMOB üyesi kadınlar da; eğitim, iş ve toplumsal alanlarda, cinsiyetçi toplumsal algı ve dayatmaların neden olduğu ayrımcılıkla karşı karşıyadır. Kadınların toplumsal yaşama aktif katılımının artırılması ve etkin bir şekilde hayata geçirilmesi için kolektif çalışma, örgütlenme ve mücadeleye her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.”
“Kadınların uğradıkları şiddet karşısında “Uygulansın” dedikleri İstanbul Sözleşmesi bir anda siyasi otoritenin tek taraflı imzası ile fesih edilmiştir. Bu kadınları savunmasız ve tehlikelere açık bırakmıştır. Salgın nedeniyle, hayatta kalma ve işini kaybetmeme çabalarına, eklenen bu sorumsuzca, kadınların beklenti ve taleplerini yok sayan hamle, biz kadınlarda daha fazla bir arada olma ve birbirimize sahip çıkma refleksini güçlendirmiştir.”
Olcay Ozak, Gıda- İş Genel Sekreteri
“Kadınların toplumsal yaşamda ve sendikalarda çok da bahsi geçmemekte, erkek ağırlıklı yönetimler ve erkek ağırlıklı idareler var. Kadınlar maalesef karar mercilerinde yer alamıyorlar, bu çalışma yaşamı açısından da böyle sendikalar açısından da böyle. Buraların çoğu erkek ağırlıklı çalışan işletme ve işyerleri ya da kurumlar, örneğin iki mühendisin biri kadın diğeri erkek aynı anda işe başlamış olsunlar kadınlar ömürlerinin bir döneminde çocuk bakımı, korunması ve eğitimi gibi durumlarda çalışma yaşamına ara veriyorlar. Döndüğünde erkek meslektaşı ilerlemiş oluyor, kendisi ise bıraktığı yerden devam etmek zorunda kalıyor. Bu fırsat eşitsizliği yaratıyor. Yapılması gereken daha fazla farkındalık yaratılmasıdır. Toplumsal cinsiyet kaynaklı eşitsizliğin giderilmesi için kadınlardan yana pozitif ayrımcı önlemleri hayata geçirmek gerekmektedir. Buna ek olarak ailede çocuğun ve yaşlıların bakımı, çocuğun eğitimi gibi konularda sosyal politikalar geliştirip kadınların çalışma yaşamındaki yerlerini koruması, ilerlemesi ve geliştirmesi sağlanmalıdır.”