Akademisyen ve SES Derneği üyesi Ayşe Yorgancıoğlu, Türkiye’den kadın hakları örgütlerini temsilen SES Derneği adına katıldığı ‘Birleşmiş Milletler 2022 Yüksek Düzey Siyasi Forumu’na dair izlenimlerini yazdı.

Ayşe Yorgancıoğlu
Birleşmiş Milletlerin (BM) 2022 Temmuz ayında yapılan Yüksek Düzey Siyasi Forumu’nda (High Level Political Forum – HLPF) çok sayıda global paydaş yer aldı. BM’nin New York genel merkezindeki bu toplantılar serisine gelen katılımcılar arasında başbakanlar, büyükelçiler, bilim adamları, akademisyenler, büyük şirketler, aktivistler ve çeşitli sivil toplum kuruluşları yer aldı.
Küresel bir kitle
Dünyanın geleceğinin ortaklaşa planlandığı böylesine önemli bir küresel forumda Türkiye’deki sivil toplumun, özellikle de kadın hakları gruplarının -SES Derneği aracılığıyla- temsil edilmesi bizler için çok gurur verici bir gelişme oldu. Avrupa Birliği’nin finansal desteği ile UN Women tarafından uygulanan ‘Türkiye’de Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Gelişmesi İçin Sivil Toplum Kuruluşlarının ve Çok Paydaşlı Ortaklıkların Güçlenmesi’ projesi kapsamında sağlanan destek ile Türkiye’deki kadın hakları hareketi BM ekosistemindeki küresel emsalleriyle aynı masada oturma şansını yakaladı. Böylesine önemli bir platformda küreselden yerele ve yerelden küresele birçok bilgi ve tecrübe değiş tokuşu yaşandığı için, Türkiye’deki kadın hareketi mensuplarının da küresel politika yapıcılar ve aktivistler ağıyla bir araya gelmesi son derece değerli olmuştur.
Oturumlar sırasında, küresel dayanışma, uluslararası işbirliği ve çok taraflılığın günümüzün ciddi sorunlarıyla mücadelede sahip olduğumuz en önemli yaklaşımlar olduğu çok sayıda delege tarafından tekrarlandı. Tartışılan ana konular, pandemiden sonra dünyanın nasıl daha iyi inşa edileceği, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) gündemine ulaşılması, eğitime erişim (SKA 4) ve toplumsal cinsiyet eşitliği (SKA 5) idi. HLPF’nin delegeleri tarafından tartışılan konuların ve dinleyicilere iletilen mesajları birkaç başlıkta şu şekilde özetleyebiliriz.
2030 Gündemi: SKA’lara ulaşmak
Amacı 17 SKA’nın tamamına ulaşmak olan 2030 gündemi için çalışırken hedefimiz daha adil, daha yeşil ve daha dayanıklı bir dünya olmalı. Bununla birlikte, iklim değişikliği, barış ve güvenlik konuları hemen çözmemiz gereken kapsamlı krizlerdir ve bu hedefler arasındaki bağlantılar göz ardı edilmemelidir.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığı herkes için büyük bir zorluk teşkil ediyor. Bu tarz barış ve güvenlik sorunları sahip olduğumuz kaynakları kurutabilir. Bir konuşmacının dediği gibi, “Barış olmadan refah ve sürdürülebilir kalkınma için hiç bir umut yok.” Gıda güvenliğinin korunması ve düşük gelirli ülkelerin likidite sorunlarının çözülmesi de küresel olarak karşı karşıya olduğumuz yakın riskler.
Gezegen ve insanlar: Bunlardan birini diğerinin pahasına tercih edemeyiz. İkisi de önceliğimiz olmalı. Ekonomilerimizin ve toplumlarımızın yeşil dönüşümü için artan küresel finansmana ihtiyacımız var. Ölçeklenebilir yerel çözümler ve bölgesel işbirliği ileriye dönük çok önemli bir rol oynayacak. Net sıfır karbon salınımı için yatırım ve inovasyona mutlak bir ihtiyaç olmasına rağmen, böyle bir dönüşüm için yerel toplulukların onayına ve yerel bilgisine de ihtiyacımız var. Yani sadece özel sektör yatırımı sağlamak yeterli değil, yerel topluluklarla da işbirliğini artırmamız şart. BTİ – bilim, teknoloji ve inovasyon – bu zorlukların üstesinden gelmek için sahip olduğumuz en önemli araç. Ayrıca, yapısal düzenlemelerin etkinleştirilmesi de yeni teknolojilerin yayılmasında da önemli bir rol oynayacak.
Sormamız gereken önemli bir soru da ülkelerimizi, şirketlerimizi ve kendimizi nasıl sorumlu tutabiliriz sorusudur. Kalkınma bir insan hakkıdır. Dolayısıyla ülkelerin bu amaç doğrultusunda işbirliği yapması bir görev -hatta manevi bir yükümlülüktür-. Bu aslında çok sektörlü, çok kültürlü bir süreçtir. Sivil toplumun bu süreçte izleme ve hesap verebilirliği sağlama rolü yeniden ele alınmalı ve artırılmalıdır. Farklı seslerin duyulmasına daha fazla izin vermeliyiz. Paydaşlar olarak toplumlar bu dönüşüm sürecinin bir parçası olmalıdır. Ayrıca kimseyi geride bırakmamaya ve marjinalleştirilmiş gruplara öncelik vermeye daha ciddi bir şekilde odaklanılmalıdır.
Şirketlerin portföylerinde çevresel sürdürülebilirlik önlemlerine yoğun bir vurgu yapılsa da, bu portföyler genelde diğer çeşitli sosyal sürdürülebilirlik ölçümlerinden yoksundurlar. Bizler şirketlerin derin ekonomik, toplumsal, sosyal ve politik etkileri olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, büyük şirketlerin SKA taahhütleri için yeni ölçütlere ihtiyaç duyulmaktadır. SKA’ların uygulanmasına yön veren ülkeler gibi özel sektör de bu konuda önemli bir paydaştır. Bu nedenle ülkeler, hükümetler, sivil toplum kuruluşları, şirketler ve bireyler dahil tüm paydaşlar kendilerini bu konuda sorumlu tutmalıdır.
Yönümüz: Eğitime Erişim (SKA 4)
Eğitimin önemini yeterince vurgulayamıyoruz. Eğitim, yoksulluktan kurtulmanın yolu olan ekonomik refahla bağlantılıdır, eşitsizliği ortadan kaldırmaya yardımcı olur, şiddeti azaltır. Eğitim bir insan hakkıdır ve kamu yararınadır, bir ayrıcalık değildir. Eğitim bir harcama değil, daha iyi bir gelecek için bir yatırımdır. Bizi bu yöne iten bir paradigma değişimi gereklidir.
Küresel olarak ilk ve orta öğretimin yanı sıra mesleki eğitime de vurgu yapılmalıdır. Şu anda eğitime ulaşamayan milyonlarca kız çocuğu var. Eğitimde eşitliği sağlamak zorundayız. SKA’lar arasında önemli bağlantılar olduğu ve SKA 4 ve SKA 5’i uygulamadan diğer SKA’lara ulaşmanın imkansız olduğu unutulmamalıdır.

Yönümüz: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği (SKA 5)
Kadın haklarının çok büyük bir tehdit altında olduğu bir dönemdeyiz. Temel özgürlüklere yönelik tehditler, hakların yasalar tarafından korunmaması, demokratik kurumların aşındırılması ve bazı hakların baskı altına alınması söz konusudur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan sivil toplum da bu tür davranışlar gösteren popülist hükümetlerin tehdidi altındadır. Bu nedenle devlet ile sivil toplum kuruluşları arasında güçlü bir ortaklık her zamankinden de önemlidir. Devletler, sivil toplumu yasalar aracılığıyla korumalıdır.
Toplanma, sokakta yürüme veya kadınların kendi bedenlerini kontrol etme gibi hakları birçok yerde kısıtlanıyor veya kaldırılıyor. Yükselen popülizm ve gerici politikalar insan haklarına ket vurup ve bizleri toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda onlarca yıl geriye götürebiliyor. Cinsellik ve üreme hakları SKA’lar için çok önemli bir konudur. Kız çocuklarının okulda kalabilmeleri ve yoksulluktan kurtulabilmeleri için kadınların üreme haklarını kontrol edebilmeleri gerekmektedir. Aile planlaması, doğum kontrol araçlarına erişim ve güvenli kürtaj, üreme haklarının ön koşullarıdır. Ulusal ve uluslararası düzeyde toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele, dikkat etmemiz gereken bir diğer önemli konudur.
Kadınların ekonomik adaleti, bakım işine bakışımızı değiştirmemizi gerektiriyor. Şu anda tüm bakım yükü kadınların üzerinde. Bu nedenle, bakım ekonomisinin formel ekonominin bir parçası olarak görülerek kayıt altına alınmasına ve güçlü bir bakım altyapısına ihtiyaç duyulmaktadır. Kadınlar halen finansal sistemin dışında bırakılmaktadır. Kadınlar için insana yakışır iş fırsatları ve eşit işe eşit ücret sağlanmalıdır. Kadınlar, zenginliğin yaratıcıları, katılımcıları ve liderleri olarak görülmelidir, sadece bakım sağlayıcı olarak değil.
Şunu unutmamalıyız ki COVID 19, iklim krizi, barış ve güvenlik krizleri kadınların geçim kaynaklarını erkeklerden daha fazla tehdit ediyor. SKA’lara ulaşabilmek için toplumsal cinsiyete duyarlı yaklaşımlar bulmamız gereklidir. Saydığımız tüm bu hedeflere ulaşmak için de toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin toplu verilere sahip olmak çok önemlidir.

Bazı ülkeler tarafından feminist diplomasi uyarlanıp ve feminist aktörler desteklense de, dünyada henüz cinsiyet eşitliğine ulaşmış bir ülke yok. Dolayısıyla, tüm devletlerin SKA 5’i desteklemek için şu anki yetersiz yaklaşımlarını yıkmaları ve yeniden yapılandırmaları gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi için de güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç var. Bu bakış açısı toplumu sağlamlaştıracak ve barışı yeniden inşa edecektir. Kadın, erkek ve çocukların özgürlüğü toplumsal cinsiyet eşitliğine bağlıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği sadece kadınları ilgilendirmez. Kadınların ve kız çocuklarının, tüm çeşitlilikleriyle, tam potansiyellerine ulaşabilmeleri, sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmak için zorunludur.
Kadınların karar alma süreçlerinde eşitlikçi temsili olmalıdır. Hem kamusal alanda hem de siyasi alanda kadınların seslerine daha fazla yer verilmesi gerekiyor. Kadınların siyasette daha iyi temsil edilmeleri gerekiyor. Bu amaca ulaşmak için de siyasi ve ekonomik engellerin aşılması ve eskiye ait sosyo-kültürel normların değişmesi gerekmektedir.
Devletlerin kadınlar, yaşlılar, göçmen nüfus, engelliler ve LGBTİ gibi marjinalleştirilmiş gruplara yönelik destek sistemlerini güçlendirmeleri de hayati önem taşıyor. Hak ihlallerindeki kesişimsel konular ele alınmalı ve hiçbir kadın geride bırakılmamalıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği yalnızca kendi içinde bir hedef değil, BM 2030 ajandasına ulaşmak için bir ön koşuldur. Forumdaki bir konuşmacının da dediği gibi: “Dünyanın her yerindeki kadınlar ve kız çocukları bizden çözüm bekliyorlar.”
Bu yazıyı sonlandırırken, UN Women Türkiye’ye ülkemizdeki kadın hakları kuruluşlarına ve özellikle de SES Derneği’ne toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarında gösterdikleri desteklerinden dolayı bir kez daha teşekkür ederiz.