Siyaset bilimci ve kadın çalışmaları uzmanı Doç. Dr. Sevgi Uçan Çubukçu ile mülakata serimizin birinci bölümünde EŞİK’in kuruluşu, dünyada toplumsal cinsiyet ve kadın mücadelesinin seyri üzerine konuştuk.
EŞİK (Eşitlik İçin Kadın Platformu) izleme raporları, savunuculuğu ve kadın gündemini şekillendiren tartışmaları ile son yıllarda Türkiye’de toplumsal cinsiyet tartışmalarını yönlendiren platformlardan biri haline gelmiş durumda. Kadınların “nafaka hakkına saldırı, çocuk istismarcılarına yönelik af talepleri ve İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasının çekilmesi başta olmak üzere kadınların pek çok alandaki kazanılmış haklarını korumak” amacını güdüyor ve sivil toplum, meslek odaları, sendikalar, kadın ve LGBTİ+ örgütleri tarafından destekleniyor.
Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu olarak, EŞİK’in akademik çalışmalarının koordinasyonunu üstlenen siyaset bilimci ve kadın çalışmaları uzmanı Doç. Sevgi Uçan Çubukçu ile platformun çalışmalarını ve kadın mücadelesinin bir çok boyutunu ele aldığımız iki bölümlü bir mülakat gerçekleştirdik. Serinin ilk mülakatı 2020 sona ererken EŞİK’in kuruluşuna ve bu senenin gündem ve kazanımlarına odaklanıyor.
Kısaca son yıllarda kadınların kazanımlarını ve kadın hareketinin mücadele alanını anlatmak için Türkiye’nin son on yılına bakmak gerekir demiştiniz. Bize bu on yıllık dönemde öne çıkan değişimleri ve mücadele alanlarını anlatabilir misiniz ?
Türkiye’de bağımsız kadın hareketi için 2010 yılından sonra kazanılmış olan hakların muhafaza edilmeye çalışıldığı (ve tabi ki sadece bununla yetinilmediği) bir politik mücadele süreç başladı. 2020’ye giden yolda ne oldu ? Kadınlara ve LGBT’lere yönelik nefret cinayetleri arttı. Bu nefret cinayetleri tüm dünyada gerçekleşse de, Türkiye’de bu sürece katkıda bulunan kurumsal düzenlemeler hızla gerçekleşti. Mesela, 2010 yılından sonra YÖK gibi kurumlar tarafından toplumsal cinsiyet kavramı reddedilmeye başladı. Tavsiyelerle “kadın ve toplumsal cinsiyet” merkezleri yerine “kadın ve aile” başlıkları öne çıkarıldı. Türkiye’nin demokratik kurumlarının daha kırılgan olması toplumsal cinsiyet karşıtı süreci hızlandırdı.
2020’ye kadar hem kamuda hem de özel alanda tanınma mücadelesi gerçekleştiren ve farklılıklarla birlikte eşitlik vaadinde olan kadınlar teori ve kurumlar üretti, mekanizmalar yarattı. Bu mücadele devletin kendi içinde de medeni kanundan, ceza kanunda değişimlere ve yeni kurumların oluşturulmasına neden oldu. Çoğullaşma, yaygınlaşma ve çeşitlenme ile kazanımları muhafaza etme mücadelesi devam etti.
Kadınlar kendilerini meşru bir politik özne olarak kabul ettirdi ve otoriter, sağ-popülist söylem ve politikalarına karşı eşit haklar alanının meşruluğunu savundu. Bu süreçte kadınlar, somut hakların kazanımı için çoğalan, çoğullaşan farklı politik stratejilerle kendilerini özne olarak yeniden kurdular. Bu zorlu dönemi bir politik fırsata da döndürdüler.
Son dönemin mücadele alanları nelerdi ?Alanın savunulmasında hangi stratejiler izlendi ? Pandemi süreci nasıl etkiledi ?
Son zamanda bildiğiniz gibi İstanbul Sözleşmesi’nin korunması ve uygulanması hakkında verilen mücadelede öne çıktı. Bunun öncesinde TCK 103, nafaka mücadelesi ve 2018’de 152 kadın örgütünün bir araya gelerek EŞİTİZ platformunun daveti ve kaleme alması ile yazılan bildirgeyi de görüyoruz. Hatırlatmak isterim, bildirge 2000li yıllardaki olumsuz gelişmelere karşı “haklarımızdan ve mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” söylemini öne atmıştı ve ortak mücadele alanını güçlendirtmişti.
EŞİK bu videoda İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için #MeclisGöreve etiketi ile sosyal medya kampanyası yürütüyor.
Pandemi biz bunları yaşarken, mücadelesini verirken geldi ve EŞİTİZ Kadın Grubu olarak Şubat ve Mart aylarında hemen Zoom üzerinden örgütlenmeye başladık. Kadın örgütleri ile Türkiye’de pandemi sürecinde kadınlara ne oluyor sorusunu öne attık. Her hafta iki kez toplandığımız toplantılar gerçekleştirdik. Kadın örgütleri, belediyenin kadın birimleri ile bir araya geldik ve pandemiyle birlikte ekonomik ve fiziki şiddet artarken neler yapmamız gerektiğini konuştuk. Siyasi partilerle de görüştük. Uluslararası örneklere baktık ve pandemi sürecinin nasıl seyrettiğini aktardık. Çeşitli konularda 8 haftalık önemli toplantılar gerçekleştirdik. Zoom’u Türkiye’nin farklı illerindeki kadınlara erişmek için kullandık.
Bu dönemde TCK 103, çocuk istismarcılarının evlilik yolu ile affını öneren yasa tasarısı patladı. Bu yasa geçerse çocuklara ve kadınlara karşı cinsel istismar artacağı için, buna dur demek için organize olmaya başladık. Hem devleti, hem siyasi partileri, hem de kamuoyuna bilgilendirmeye başladık ve kadın örgütleri olarak bir araya geldik. Bu sefer TCK 103 Platformu adını aldık. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması meselesi gelene kadar biz TCK 103 ile ilgili basın ve uluslararası toplantılar gerçekleştirdik, akademisyenlerle görüştük. Bu platforma bağımsız kadınlardan, sendika örgütlerine kadar katılım oldu. Yaptığımız basın toplantıları da bu konu hakkında ses getirdi. TCK 103 konusunu şimdilik (çünkü hiç bir zaman güvenmiyoruz, hep tetikteyiz) bir rafa kaldırttık. Bu 2020’de önemli bir başarı hikayesi oldu.
Başımızı kaldıramadan mesele İstanbul Sözleşmesi’ne geldi. İstanbul Sözleşmesi 2011’de imzalanıp, 2014’te yürürlüğe girmiş olan, demokratik bir toplum inşasına dönük her türlü ayrımcılığa, özellikle kadınlara dönük ayrımcılığa ve dışlamaya işaret eden, ve ayrımcılığı da şiddet olarak gören bir sözleşme. Mayıs ayında iktidar partisi tarafından sözleşmeden Türkiye’nin çekilmesine yönelik bir tartışma öne atılmaya başlandı. Çekilme tartışması ise cinsiyetçi, demokratik olmayan iş bölümlerine, topluma işaret eden bir girişimdi.
İstanbul Sözleşmesi gündeme geldiğinde Türkiye’nin her yerinden kadınlar olarak TCK 103’e benzer bir kampanya yürütmeye karar verdik. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmek kadınları uygulanacak şiddete maruz bırakmak ve önemli bir mekanizmayı ellerinden almak demekti. Devlet politikaları olarak da teşviğe neden olacaktı. Biz sözleşmeyi korumak için bir çok strateji uyguladık. Sözleşmenin ne olduğu bilinmiyordu ve iktidarın sayesinde biz İstanbul Sözleşmesi’nin ne olduğunu kamuoyuna anlatma fırsatı bulmuş olduk. Bu olumsuzluğu bir fırsata çevirmiş olduk ve “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” kampanyasını başlattık. Kamuoyunu bilgilendirme, parlamentoya yönelik kulis faaliyeti ile ilerledik. Bu konuda uzman kişilerle doğrudan temasa geçerek uluslararası ve ulusal düzeyde gündeme taşıdık.

EŞİK nasıl işliyor ve bileşenleri nasıl iletişimde kalıyor ?
Biz bugün İstanbul Sözleşmesi, yarın kadınlara yönelik eşitsizliği arttıracak, derinleştirecek, kazandığımız mekanizmaları ortadan kaldırmaya yönelik başka bir girişim olabilir düşüncesi ile ismimizi Eşitlik için Kadın Platformu koyduk. EŞİK’in içinde şu an 320’den fazla kadın örgütü ve karma örgüt var. Her hafta Zoom toplantılarımız devam ediyor. İçinde ondan fazla çalışma grubu (sağlık, siyaset, hukuk gibi) yer alıyor. Her kadın, uzmanlaştığı ya da istediği grupta yer alabiliyor.
Demokratik, çoğulcu bir şekilde kararlar herkesin katılım ile alınıyor. EŞİK, siyasetin yapılış yöntemi ile ilgili alternatif bir model öneriyor. Bütün bu söylediğim stratejilerle sadece sorunları açığa çıkarmıyor, somut, tematik bir şekilde onları inceliyor ve EŞİK böylece çözüm odaklı bir platform niteliği taşıyor. Zaten kadın hareketi de bunun örnekleri ile dolu.
Son söz olarak EŞİK’in 2020’deki rolünü nasıl özetlersiniz ?
2020’yi EŞİK olarak iyi bir haberle kapadık. Bu yıl ilk kez verilen Lale Dikmen Türker Ödülü, kadınların eşit ve özgür yaşam hakkına ve kazanımlarına yönelik olumsuz yaklaşımlara ve cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı oluşturduğu dirençli ve sağlam bir güç birliği nedeniyle EŞİK’e verildi. Kadınların Türkiye siyasetinin kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı siyasete dahil olmamayı becerdiğini söyleyebiliriz.
Özetle, EŞİK kampanyaları ile yurttaşlık hakları üzerinden siyasal alanı genişletici, diğer toplumsal hareketlere örnek teşkil edecek bir başarı hikayesi ortaya koydu. Hem de yeni bir siyaset kültürünün inşasına vesile oldu. Türkiye siyasetinin fay hattını oluşturan ideolojik, kültürel ve kuşaklar arası ayrımlar da içimizde. Böylece kendi içindeki çoğulcu yapısı, siyasi, coğrafi ve politik farklılıkları ile bir koalisyon oluşturdu. Farklılıklarına rağmen, ortak paydayı yok etmeden bir arada kalmayı kadın hareketi gerçekleştirebiliyor. Kolektif ve çoğul bir siyasi ve toplumsal özne modeli ve bu anlamda bir demokrasi kültürü ve işleyişi örneği oluyor.
Mülakatımızın ikinci kısmında görüşmek üzere.
Kaynaklar ve Notlar
- EŞİK’i esikplatform.net ya da Twitter ve Facebook hesabından takip edebilirsiniz. TCK103 Kadın Platformunu da Twitter hesabından takip edebilirsiniz.
- EŞİK’ten çağrı: İstanbul Sözleşmesi’ni uygula, #MeclisGöreve https://www.evrensel.net/haber/415333/esikten-cagri-istanbul-sozlesmesini-uygula-meclisgoreve
- 152 kadın örgütünden çağrı: Haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz https://www.evrensel.net/haber/358311/152-kadin-orgutunden-cagri-haklarimizdan-vazgecmeyecegiz