Türkiye’de siyaset, bir kez daha Suriyeli sığınmacıları geri gönderip göndermemeyi tartışıyor. Galatarasay Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) kurucu Başkanı Doç. Dr. Didem Danış, mültecilerin ancak gönüllü olmaları halinde geri döndürülebileceğini söylüyor.

Suriyeli mülteciler, 2023 seçimleri yaklaşırken yeniden siyasetin ana gündemi oldu. Türkiye’de siyaset, bir kez daha Suriyeli sığınmacıları geri gönderip göndermemeyi tartışıyor.
Peki, Suriyelilerin geri gönderilmeleri mümkün mü? Yüzde 80’i geri dönmek istemiyorken, dönüş nasıl olacak? Suriyeliler zorla geri gönderilebilirler mi, uluslararası hukuk ne diyor?
Bianet’ten Ruken Tuncel’in sorularını yanıtlayan Galatarasay Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Göç Araştırmaları Derneği (GAR) kurucu Başkanı Doç. Dr. Didem Danış, Türkiye’deki koşulların Suriyeliler için ağır olmasına rağmen önemli bir kısmının geri dönmek istemediğini söyledi.
“Türkiye’deki koşulların onlar için çok ağır olmasına rağmen, neden geri dönmek istemiyorlar? Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle Suriye’deki ekonomik ve sosyal yıkımın etkileri hâlâ devam ediyor. Çoğu kişi Esad rejimi tarafından düşman olarak görüldüğü için geri dönmeleri durumunda başlarına geleceklerden korkuyorlar. Görece güvenli bölgelerden biri olan Türkiye’nin kontrolündeki yerlerde ise henüz gerekli yaşam koşullarının sağlanamadığını biliyoruz.. Bütün bunlar Suriyelilerin dönüş arzusunu sınırlandırıyor.
Sonuç olarak Suriyeliler, maruz kaldıkları yoksulluğa, ayrımcı ve ırkçı söylemlere rağmen çocuklarının geleceği için burada kalmak zorunda hissediyorlar. Bu da bize, iddia edildiği gibi “istila”dan ziyade önemli bir kısmının “buralı olmak” istediğini gösteriyor.”
Danış, Türkiye’nin hem ulusal mevzuatı, hem de imza koyduğu uluslararası hukuk metinlerinin, geri göndermenin ancak gönüllü olursa olabileceğini aktarıyor:
“Şu an tüm muhalefetin ‘Suriyelileri geri göndereceğiz’ sözlerinin gerçekte bir karşılığı yok. Siyasi saiklerle, seçime yönelik söylemler bunlar. Maalesef bu tavrın, hem toplumsal hem siyasi açıdan çok ağır bedelleri olabilir. Bir kere kendileri açısından büyük risk oluşturacak bir söyleme giriyorlar. Seçimi kazansalar bile hepsini gönderemeyeceklerini kendileri de çok iyi biliyor.
Bazı siyasetçiler çok kolayca “geri göndereceğiz” diyorlar ama aslında bu hiç de söylendiği kadar kolay olmayacak. Cevap bekleyen çok temel bazı sorular var: Suriye’nin neresine göndereceksiniz? Hangi koşullarda göndereceksiniz? Kalmak isteyen bunca kişiyi gönüllü geri dönüşe nasıl ikna edeceksiniz? Uluslararası ve ulusal hukuktan kaynaklı geri göndermeme (non-refoulement) kuralını nasıl aşacaksınız?
Diyelim ki bunların hepsi çözüldü, bu kapsamlı operasyonun lojistiğini nasıl yapacaksınız? Hepsini gönderemeyeceğinize göre kimlerin gönderileceğine nasıl karar vereceksiniz? Diyelim ki gönderildi, yerleştikleri yerlerde altyapı ve toplumsal düzene dair sorunları aşmak için gerekli destekleri kimler sağlayacak? Kısacası, çok sayıda cevapsız soru var.”
Suriyeli mültecilerin çok büyük bir tedirginlik yaşadığını ifade eden Danış, mültecilerin sokağa çıkmaya bile korktuğunu söyledi:
“Suriyeli mülteciler üzerinde çok ağır bir siyasi oyun oynanıyor. En büyük mağdurun mülteciler ve geniş halk kesimleri olduğu bu tablo bence iktidarın da işine geliyor çünkü böylece ekonomik krizin toplumda yarattığı tepkiyi başka bir yere yöneltiyor ve kendi hatalarından kaynaklı sorunları görünmez kılabiliyorlar.
Şu an Suriyeli aileler çok büyük bir tedirginlik içindeler, aileler çocuklarını kaygıyla okula gönderiyor, insanlar sokağa çıkmaya korkuyor. Sosyal medyada ekilen nefret tohumları en basitinden, okullarda çocukların akran zorbalığına uğramasına neden oluyor. Bu nefret dilinin sonuçlarını Altındağ’da, İzmir’de ve Sakarya’da gördük. Umalım ki, önümüzdeki günlerde hepimizi üzecek buna benzer kötü gelişmeler olmasın.
Danış, yaşananların sorumluluğunun mültecilere değil, siyasi iktidara ve Avrupalı siyasetçilere yüklenmesi gerektiğinin altını çizdi:
“Öncelikle çok boyutlu, çok karmaşık bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu kabul etmeliyiz. Maalesef hap gibi basit çözümler yok. Bu konuda araştırma yapan bilim insanlarını hedef göstermek yerine onların çalışmalarına kulak kabartmak, en azından bu yoğun dezenformasyonu aşmak için önemli bir adım olabilir.
Ayrıca bu yaşananların sadece Türkiye ve Suriyeli mültecilerin meselesi olmadığını vurgulamak gerekir. Tüm bunlarda Avrupa Birliği ülkelerinin de çok önemli bir sorumluluğu var. İnsanlar sosyal medyada öfkelerini kolayca mültecilere yöneltiyorlar.
Keşke bu meselenin sorumlusu değil, mağduru olan mültecilerin yerine, bu insanları evlerini terk etmek zorunda bırakan Suriye rejimine, tüm bu süreci plansız programsız bir şekilde yöneten Türkiye’deki siyasi iktidara ve sorumluluğu sırtından atmak için her türlü ahlaksız politikayı uygulamaktan çekinmeyen Avrupalı siyasetçilere yönelse bu tepkiler. Çünkü bugün yaşanan sorunların asıl sorumluları bu siyasi aktörler.”
Kaynak: Bianet