Havle Kadın Derneği’nin Türkiye’de Aile: Hayaller ve Gerçekler” başlıklı araştırmasının sonuçları yayınladı. Çeşitli örgütlerden kadınların bir araya geldiği toplantıda paylaşılan araştırma bulguları, Türkiye’de kadınlara yönelik politikalara ve günümüz kadın siyasetine ışık tutuyor.

“Aile ve Kadın” kavramları yan yana, özellikle geride bıraktığımız 2023 seçimleri döneminde sıkça üzerinde konuşulan, siyasi söylemlerde kendine yer edinen konulardan biri oldu. İktidarın aile yapısını korumak ve güçlendirmekle ilgili söylemleri “seçilmiş aile” kavramını çoktandır konuşmaya başlamış bir kesimi ötekileştirip yok sayma eğilimindeyken, LGBTİ+’lara ve feminist kadınlara yönelik bir saldırı aracına dönüştü. Otoritenin toplumun temeli saydığı aile yapısının ülkede önemli bir kesim için tehdit oluşturduğu üzerine ise neredeyse hiç konuşulmadı.
Havle Kadın Derneği, bir süredir aile ve kadın kavramlarının, birbirinin karşısında düşmanca konumlandırıldığını ifade ediyor ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dair konuşulan tüm düzenlemelerin “ailenin korunması” gündemiyle ele alındığını hatırlatıyor. Derneğin titizlikle hazırladığı “Türkiye’de Aile: Hayaller ve Gerçekler” başlıklı araştırma, toplumun çeşitli kesimlerinden kadınların ve farklı toplumsal cinsiyet politikaları üreten sivil örgütlerin “aile” kavramını nasıl tanımladığı üzerinde yoğunlaşarak, ilgilenen herkesi ortaya çıkan ilginç sonuçlar üzerinde düşünmeye ve paylaşmaya teşvik ediyor.

“Aile ve kadın” kavramları farklı gruplar için ne ifade ediyor?
Farklı aile yapılarında bulunan veya yalnız yaşayan dindar kadınlar ile yine farklı yapılardaki seküler kadınlardan oluşan 5 farklı grupta bulunan 26 kadına, araştırma kapsamında aile ile ilgili detaylı sorular soruldu. Aynı şekilde kadın, aile ve çocuk hakları konularında çalışan ve farklı siyasi görüşlere sahip 18 kurumla da toplantılar yapıldı. Araştırmada görüşlerine yer verilen kurumlar arasında aileye odaklanan 5 kurum, kadınlar üzerinden toplumsal cinsiyet eşitliğine odaklanan 4 kurum, cinsellik ve cinsel yönelime odaklanan 4 kurum ve toplumsal cinsiyeti bir siyaset alanı olarak gören 5 kurum yer aldı.
2022’nin Mayıs ve Aralık ayları arasında gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları, Havle Kadın Derneği tarafından “Türkiye’de Aile: Hayaller ve Gerçekler” kitapçığında detaylıca paylaşıldı. Sonuçlarda, farklı profillerdeki kadınların ve kadın+ örgütlerinin “aileyi aile yapan nedir?” sorusuna verdiği cevapların yanı sıra, aile kavramının toplumsal cinsiyet kavramıyla ilişkisi ve kadınların aileyle ilişkisinin neler üzerine kurulu olduğuna dair kapsamlı yanıtlar bulmak mümkün.
Araştırma kapsamında İstanbul, Konya ve Diyarbakır gibi farklı şehirlerde de atölyeler düzenlendi ve bu atölyelerde bir araya gelen kadınlar, aile kavramı üzerinde kapsamlı paylaşımlarda bulundu. Geçtiğimiz hafta sonu Havle’nin davetiyle Üsküdar’da bir araya gelen STK temsilcileri, araştırma sonuçları hakkında detaylı bilgi alma şansı buldu.
Rehberde Havle, şu sonuçları aktarıyor:
– Kadınlar için politika yaparken kadınların hayatında ailenin kapladığı yeri, kadınların “aileyi aile yapmak” için verdikleri emekle kurdukları ilişkiyi “kurulu düzen” olarak tanımlanan tutamacın kadınların hayattan beklentilerine dair söylediklerini her zaman masada tutmak gerekiyor.
– Aile hem idealde hem gerçekte sürekli olarak kurulum aşamasında. İdeal aile bir hayalet ve onunla dövüşmek feminist politika açısından her zaman en verimli yol değil. Kadınların menfaatini esas alarak, kadınların gerçekte kurduğu ve içinde yaşadığı aileyi gören, kadınların gerçekliğini de tek bir mağduriyet ve ezilmişlik hikayesine indirgemeyen politikalara daha çok ihtiyacımız var.
– Kadınların menfaati ve gerçekliği olduğu gibi, bir de arzuları var. Kadınların aileyle kurduğu ilişki her zaman bir sömürü ve mecburiyetler evreni yaratmıyor. Kadınlar duygularının karşılık bulabileceği bir yakınlığa ve ilişkilenmeye ihtiyaç duyuyor, bunu arzuluyor. Hayal kırıklıkları yaşasalar da aile denilen o dünyayı kurmak, onarmak ve sürdürmek için sebepleri tükenmedikçe aileyi her gün yeniden kuruyorlar.
– Mevcut refah rejimi ve toplumsal cinsiyet iklimi içerisinde, evet kadınlar için “aile dışında bir hayat var” fakat bu oldukça zor bir hayat. Hatta, bazen aile içerisindeki hayattan bile daha zor. Bir kısım kadın aile kurumunu arzuluyor, bir kısım kadın aile kurumuna ihtiyaç duyuyor, bir kısım kadın ise aile kurumuna mecbur kalıyor. Feminist politikanın önceliği arzulara yön vermek değil, kadınların mecburiyetlerden özgürleşmesi olmalı.