Sanat yazarın Yasemin Elçi, Türkiye’deki kadın sanatçıların, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların nesneleştirilmesi ve toplumdaki hak ve eşitlik mücadelelerini yorumlayan çalışmaları üzerine yazdı.
Yasemin Elçi
*Orijinali artsy.net’te “How Artists in Turkey Are Responding to Violence against Women” başlığıyla yayınlanan yazının bir bölümü Eşitlik, Adalet, Kadın Platform editörleri tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir.
Geçtiğimiz Haziran ayında, Türkiye’de bir kadın, Twitter’da şöyle bir paylaşım yaptı: “Kocam isterse çalışabilir.”
Paylaşım, ardı arkası kesilmeyen aşanan kadına yönelik aile içi şiddet ve kadın cinayeti haberlerini takiben geldi. Twitter’da bu paylaşımla başlayan akıma birçok kadın katılarak benzer mesajlar yayınladı: “Bir erkek için en güzel kariyer babalıktır.” Bu tür mesajlar, Türkiye’de kadınları erkeklere göre daha aşağı bir pozisyona hapseden ayrımcı ve aşağılayıcı ifadeleri tersine çevirmek ve alay etmek anlamına geliyordu. Ve bununla birlikte kadınlar, cinsiyetlerinden dolayı maruz kaldıkları tehlikeler üzerine sürekli olabilecek bir diyaloğu da teşvik etmeyi umdular.
Bu temel toplumsal sorunlar, Twitter’dan çok önce çağdaş sanatta ele alındı. Nil Yalter, Nur Koçak ve 2022 Venedik Bienali’nde Türkiye’yi temsil edecek olan Füsun Onur gibi Türkiye’nin öncü çağdaş kadın sanatçıları, 1960’ların sonlarından bu yana toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların nesneleştirilmesi ve toplumdaki mücadelelerini yorumlayan çalışmalar üretti.
Ancak Türkiye’de çağdaş sanat, kadın haklarını tartışmak için giderek daha öne çıkan bir platform haline geliyor. Ve Türkiye’deki kadın sanatçılar muhafazakar cinsiyet normlarına meydan okumada kritik bir rol oynamaya devam ediyor.
Berlin’de yaşayan çağdaş sanatçı, yazar ve akademisyen Işıl Eğrikavuk, mizahın özellikle Türkiye’deki Dünya Kadınlar Günü kutlamaları sırasında bir protesto aracı olarak kullanıldığını belirtiyor.
Eğrikavuk, “Kadın hakları konusu o kadar ağır ki rahatlama anları yaratma ihtiyacı hissediyoruz” diyor, “Bu yüzden hem protestolarda hem de çağdaş sanatta durumları tersine çevirmek ve alternatif bir bakış açısını benimsemek için eğlenceli bir dile ihtiyacımız var.”
Eğrikavuk’un “Yeni Bir Şarkı Söylemek Lazım” adlı eseri, 8 Mart 2016 Dünya Kadınlar Günü yürüyüşlerinin hemen ardından sanatseverlerle buluştu. Yenilikçi miting posterlerinden ilham alan Eğrikavuk, “Havva, Elmanı Bitir Kızım!” sloganıyla animasyon video enstalasyonu oluşturdu. Sanatçı, tek tanrılı dinlerin merkezinde yer alan Havva’nın kurnaz kadın imajına bir alternatif öneriyordu. Eğrikavuk’un Havva’sı elmasını Adem’e vermek yerine yemeye devam ediyordu. Dini metinlerde bu şekilde yazmadığı için ironik bir şekilde sanatçı için can sıkıcı sonuçlar doğurdu.

The Marmara Pera Oteli’nin çatısındaki ekranda sergilenen video enstalasyonu üç gün sonra kaldırıldı. Belediye, enstalasyonun görüntü kirliliği yarattığını iddia etti. Sanatçı direndi ve yetkililerden açıklama talep etti, ancak dilekçeleri cevapsız kaldı. Son çare sansüre tepki olarak başka bir sanat eseri üretmekti. Bir ay sonra Depo İstanbul’da (kar amacı gütmeyen bir sanat mekanı) Eğrikavuk ve öğrencileri, belediyeye son bir kez telefon açmalarıyla sona eren canlı bir performans sergilediler. Eğrikavuk, kadınlara kolayca tuzağa düşebilen kurban zihniyetinden kurtulmalarını hatırlatmak için 2019 yılında Almanya’nın Leipzig kentinde Halle 14’te düzenlenen “Özgürlüğün Sonu” adlı karma sergide iki eseri bir arada sergiledi.
Bu yılın Temmuz ayında 27 yaşındaki Pınar Gültekin’in eski erkek arkadaşı tarafından zalimce öldürülmesi sosyal medyada öfke yarattı. Kadınlar, Türkiye’de artan kadın cinayetlerini protesto etmek ve gerekli yasaların yürürlüğe girmemesi durumunda, bunun bir gün herkesin başına gelebileceğini vurgulamak için sosyal medyada siyah-beyaz ‘selfie’ler paylaştı. Avrupa Konseyi ülkeleri tarafından kadına yönelik şiddetin sona ermesi için imzalanan İstanbul Sözleşmesi’ni binlerce kişi savundu.
Feminist sanatçı Neriman Polat, yaklaşık 25 yıldır cesurca insan hakları meselelerini derinlemesine inceliyor. Polat, çağdaş sanatçıların kadın cinayeti gibi acil bir meseleyi, sanatlarıyla ele almadıklarını gördüğü için hayal kırıklığına uğramıştı.
“İşlerim öldürülen kadınları anmanın ve adaletsizliğe direnmenin bir yolu haline geliyor” dedi. “Sanatın verdiği mesaj, insanlarda yerleşik duyguları tetikleyerek kelimelerden daha güçlü bir şekilde iletebilir.”
Polat, sanatsal üretimin, şiddetle mücadelede ve kadınların günlük yaşamlarında karşılaştıkları eşitsizlik ve baskıları ifade etme açısından kritik olduğuna inanıyor. Aynı zamanda bugün, Türkiye’de veya dünyanın başka bir yerinde kadın sanatçı olmanın hala zor olduğu gerçeğini de kabul ediyor.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.