Türkiye’nin 9 kadın jokeyinden ikisi olan, hem at yarışlarına katılan hem de engelli çocuklara eğitmenlik veren Serap Berber Göz ve Sinem Aydın, jokeylik kariyerlerini anlatıyor.
Türkiye’nin 9 kadın jokeyinden ikisi olan, hem at yarışlarına katılan hem de engelli çocuklara eğitmenlik hizmeti veren Serap Berber Göz ve Sinem Aydın, jokeylik kariyerlerini anlattı.
Serap Berber Göz, jokeyliğin erkek mesleği olarak görüldüğünü ancak bir kadın olarak hiçbir zorluk yaşamadığını anlatıyor:
“Bu işe başladığımda sahada kadın jokey olarak bir veya iki kişiydik. Çevreden, ‘Kızım ne işin var at yarışlarında, bak ne güzel kızsın işte, git dışarıda diğer insanlar gibi normal bir iş yap’ şeklinde tepkiler geldi. Çünkü jokeylik genelde erkeklerin hakim olduğu bir meslekti. Bu tepkiler beni yıldırmadı. İlk zamanlardan sonra o ata binmeye başladıkça işe aşık olmaya başladım. ‘Jokeylik kesinlikle bana göre’ diye düşündüm. Erkek mesleği olarak görülüyor ama inanın kadın jokey olarak ben hiçbir zorluk yaşamadım.”
Jokeyliği dünyada kadınların yaptığını belirten Göz, “Kadınlar daha yumuşak oldukları için atla daha iyi anlaşacaklarını düşünüyorlar. Atlar, üzerinde olanın kadın ya da erkek olduğunu fark edebiliyor. Sesinizden, elinizin yumuşaklığından sizin kadın olduğunuzu anlayabiliyor. Ben buna şahit oldum. Erkek arkadaşımın bindiği bir at vardı, zor zapt edilirken, ben bindiğimde sanki üstünde bir bebek taşıyormuş gibi yavaş yavaş taşıdığını biliyorum. ve kesinlikle hissediyor. Türkiye’de kadınlar kendilerine güvensin ve jokey yetiştiren okullara kayıt olsun” diye konuştu.
Jokey Sinem Aydın da, 2001’de Apranti Okulu’na kaydolduğunu ve babasının at yarışına olan ilgisinin kendisini jokeylik mesleğine yönlendirdiğini söyledi. Jokeyliğe 16 yaşında başladığını ifade eden Aydın, şunları söyledi:
“Babamın 6’lı sevdası vardı. Evimizde 6’lı izlerken yaptığı bir espri sonucu, ‘keşke sen de atlara binsen, bu yarışlara katılsan’ dedi. Annem bu söz üzerine İstanbul’daki teyzemi arayıp jokeylik okulu araştırdı. Teyzem araştırıyor ve sonrasında kendimi burada buldum. Beni jokeylik okuluna kaydettirdi. O dönemde konservatuvara gidiyordum, liseyi bırakıp jokeyliğe başladım. Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi’nde başvurum, kabul edildikten sonra, 2 yıl bu okulda eğitim gördüm. Eğitim şartları o dönemler çok daha farklıydı sadece at binme üzerine daha çok yoğunlaşmıştık. Yine teorik derslerimiz vardı, aynı zamanda her sabah atların tımarları ve ahırlarını yapıyorduk. Daha sonra idmanlara giriyorduk. Tabii erkeklerin içinde zordu jokey olmak. Çok sayılıydık. Daha sonrasında gelen kız arkadaşlarım oldu. Jokeyliği hırslıysanız yapabiliyorsunuz. Benimle beraber Türkiye’de şu an sadece 9 kadın jokey var.”
Okuldan mezun olduktan sonra 2013 yılında Bayan Binici Dostluk Kupası Koşusu’na katıldığını anlatan Aydın, şunları anlattı:
“Prenses Şiro diye bir ata bindim. İlk yarışımdı, heyecanlıydım. Kalbim duracak gibiydi, ilk tecrübem olacaktı. Ata bindim gözlerimi kapattım. Bu yarışı bitirmek istiyordum ama sonrasında aksilikler üst üste geldi. Çizmemin altı koptu, kamçımı düşürdüm, sonrasında ayağım boşlukta sallanıyormuş farkında bile değilim. Bütün aksiliklere rağmen muazzam bir heyecan yaşadım. Bir kere özgürsünüz, dünyadaki iletişiminiz her şeyle kopuyor yani çok hızlı bir şekilde gidiyorsunuz, sesleri duyuyorum, tezahürat seslerini, insanların sadece atla o an yaşadığım mucizeyi hissettim. Başka hiçbir şey hatırlamıyorum. Dereceye giremedim ama ilk yarışma olduğu için onu yaşamak bile benim için mutluluktu. Atlar benim için çok şey ifade ediyor; bunlardan biri özgürlük. Gelecekte yurt dışında dereceye girerek ülkemin ismini duyurmak gurur verici olurdu. Umarım bunu gerçekleştirebilirim.”
Kaynak: AA