Ebru Dicle’nin, TÜSİAD Genel Sekreterliği’ne atanmasıyla, TÜSİAD’da ilk kez bir kadın genel sekreter göreve gelmiş oldu. Dicle’yle derneğin cinsiyet eşitliği alanındaki düşünsel evrimini ve çalışmalarını konuştuk.
Sizinle birlikte, TÜSİAD’a ilk kez bir kadın genel sekreter atanmış oldu. Bunu TÜSİAD’ın içinde cinsiyet eşitliğine yönelik bir adım olarak değerlendiriyor musunuz?
TÜSİAD cinsiyet eşitliği amacına yönelik çalışmalarını uzun yıllardır sürdürmekte. “Kadın-erkek eşitliğini siyaset, ekonomi ve eğitim açısından gözeten iş insanlarının, toplumun öncü ve girişimci bir grubu olduğu” inancı TÜSİAD tüzüğünde vurgulanıyor. Bu inancın somut olarak hayata yansıması ise atılan pek çok adım ile gerçekleşti. Araştırma ve savunu çalışmaları, bu alanda çalışan paydaşlarla işbirlikleri ve gerçekleştirilen projeler hem üyelerimiz, hem de kamu ve kamuoyu nezdinde toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının yerleşmesi amacına yönelik önemli çalışmalar oldu.
Yönetim kurullarımızda pek çok kadın üyemiz görev aldı ve almakta; ayrıca TÜSİAD Türkiye’de üç kadın başkan çıkaran tek iş dünyası temsil örgütü konumunda. Üyelerimizin katkı verdiği “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu”muz en aktif yapılarımızdan. TÜSİAD biliyorsunuz açılımındaki iş adamları ifadesini de 2018 yılında iş insanları olarak değiştirdi. TÜSİAD Genel Sekreterliği’nde genel sekreter yardımcıları kadın, profesyonel kadronun çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Bir kadın genel sekreter atanması aslında bu tablo içerisinde TÜSİAD’ın cinsiyet eşitliği konusundaki tutarlı çizgisinin bir devamı olarak görülebilir.
TÜSİAD’ın toplumsal cinsiyet alanındaki düşünsel evrimi nasıl gerçekleşti? Faktörleri neler? Zamanın ruhu etkili oldu mu ya da kadın başkanların rolü oldu mu?
Türkiye’nin AB ile gerçekleştirmiş olduğu Gümrük Birliği ve AB’ye tam üye adaylığı süreci 90’lı yılların sonunda bölgesel jeopolitik bir güç olma yolunda ivme sağlıyordu. Buna paralel olarak demokrasisini, insan haklarını, ekonomisini geliştirmekte olan bir ülkede, kadın-erkek eşitliğini fiilen sağlamanın olmazsa olmaz bir önem taşıdığı daha çarpıcı şekilde TÜSİAD gündemine girdi. Bu sağlanmadan ne insan hakları ve demokrasi açısından, ne de ekonomik ve sosyal açıdan gelişmiş bir ülke olmanın mümkün olamayacağı anlayışı öne çıktı.
O dönem kadın-erkek eşitliği uluslararası boyutta da güçlü bir hedef haline gelmişti. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafından geliştirilen kadın-erkek eşitliği politikaları evrensel bir yaklaşımı ortaya koyuyordu.
Kadınların fırsatlardan eşit yararlanması konusunda ülkemizde de hızlı adımlar atılmasına dikkat çekmek için TÜSİAD 2000 yılında kadın araştırmaları alanında önde gelen akademisyenlerle bir rapor çalışmasını hayata geçirdi. Kadınların eğitim, çalışma yaşamı ve siyasette eşit yer almaları için çözüm önerileri sunuldu. TÜSİAD açısından bir ilk olan bu kapsamlı çalışmanın gerçekleştirildiği dönemde TÜSİAD Başkanı Erkut Yücaoğlu’ydu. Takip eden yıllarda göreve gelen erkek ve kadın tüm başkanlarımız yeni araştırmalar ve projeler hayata geçirerek toplumsal cinsiyet eşitliğini kararlılıkla gündemde tuttular.
Bunun yanında kadın rol modellerin varlığının toplumsal zihniyet dönüşümü için çok önemli olduğunu biliyoruz. TÜSİAD’ın üç kadın başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Ümit Boyner ve Cansen Başaran Symes toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili çalışmaların yanı sıra rol modeller olarak iş dünyası ve toplum nezdinde başkan algısının dönüşmesi bakımından da önemli etki yarattılar.
Ülkemizde çalışma yaşamına ve karar alma mekanizmalarına kadınların katılımı henüz gelişmiş ülkeler seviyesinde değil. Bu da iş dünyasının, sivil toplum örgütlerinin ve kamunun yoğun çalışmaya ve iş birliğine devam etmesini gerektiriyor.
TÜSİAD içinde sizin cinsiyet eşitliği konusunda bir mücadeleniz oldu mu?
Cinsiyet eşitliğini kadınların konuştuğu bir mesele değil herkesin toplumsal ve ekonomik bir meselesi olarak görmek, bu yaklaşımın TÜSİAD’ın tüm çalışma alanlarıyla etkileşimini sağlamak önemliydi. TÜSİAD yönetim kurullarının konuyu bütünsel bir bakış açısıyla sahiplenmesi bir kaldıraç oldu. BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, Kadının Güçlenmesi Prensipleri gibi inisiyatiflerin iş dünyasında yaygınlaşması ile birlikte bilinçlenme alanında kayda değer yol alındı. Halen atılması gereken pek çok adım olduğu da biliniyor. Genel sekreter yardımcılığı dönemimde odaklandığım çalışma alanlarından biri toplumsal cinsiyet eşitliğiydi. Kadınların eğitim, istihdam ve yönetime katılımı önündeki engellerin giderilmesine dikkat çeken TÜSİAD projelerini yönetim kurulumuz ve ilgili çalışma masalarımızla hayata geçirdik. Bunun için mücadele ettim demek yerine bu sürece katkı sağladım demeyi tercih ederim.
Kariyerinizi göz önünde bulundurduğunuzda, bir kadın olarak karşılaştığınız engeller oldu mu? Bu engellere karşı mücadele yöntemleriniz neler oldu?
TÜSİAD’ın bağımsız, gönüllü bir iş dünyası sivil toplum örgütü olarak sahip olduğu kurum kültürü, rekabetçilikten çok dayanışma ile iş üretmeyi esas alıyor. Bu kültürde kadın-erkek ayrımına yer olmaması önemli bir değer. Bu açıdan avantajlı bir ortamda çalıştığımı söyleyebilirim.
Örnek aldığınız bir kadın rol modeliniz var mı?
Özellikle iş hayatının başlangıcında yakın çalıştığınız yöneticinizin iş yapış tarzı üzerinizde oldukça etkilidir. Üniversite mezuniyetinden kısa bir süre sonra TÜSİAD genel sekreterliğine katıldım. Genel sekreter yardımcımız Nilgün Rona sivil toplum mantalitesi ile çalışmanın, açık iletişimin ve yapıcı tutumun değerini erken fark etmemi sağlayan örnek aldığım yöneticimdi. Üyemiz olan pek çok iş kadınının deneyimlerini dinleme ve yakından gözlemleme fırsatı da buldum. Gerek kendi işini kurarak, gerek aile işini devralarak, gerekse profesyonel kariyerinde ilerleyerek ağır sorumlulukları başarıyla üstlenmiş iş kadınlarının azmi ve deneyimlerinden yeni dersler çıkarmaya ve öğrenmeye devam ediyorum.