Ebelikte Eğitim Araştırma Geliştirme Derneği Başkanı Ayşegül Dönmez, doğum kontrol hapları, kondom gibi ürünlerin ücretsiz olmaması nedeniyle özellikle yoksul kesimlerin aile planlaması konusunda sorun yaşadığına dikkat çekiyor.
Dönmez’e göre gebeliği önleyici yöntemlere erişimde devletin birinci derecede sorumluluğu var: “Bizim yasalarımıza göre devlet bunu sağlamak zorunda.”

CİSÜ Platformu, cinsel haklar ve üreme haklarının temel insan hakları kapsamına girdiği kabulüyle, cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarına ve hizmetlerine hiçbir ayrımcılık olmadan erişimi desteklemek üzere çalışan bir sivil toplum kuruluşu.
CİSÜ Platformu adına konuşan Ebelikte Eğitim Araştırma Geliştirme Derneği Başkanı Ayşegül Dönmez, doğum kontrol hapları, kondom gibi ürünlerin ücretsiz olmaması nedeniyle özellikle yoksul kesimlerin aile planlaması konusunda sorun yaşadığına dikkat çekiyor.
Dönmez’e göre gebeliği önleyici yöntemlere erişimde devletin birinci derecede sorumluluğu var: “Bizim yasalarımıza göre devlet bunu sağlamak zorunda.”
Bianet’ten Evrim Kepenek’in Ayşegül Dönmez’le söyleşisi:
CİSÜ Platformu ne zaman ve neden kuruldu?
Platform, üreme hakları alanında savunuculuk çalışmaları yapmak amacıyla kuruldu. Ülkemizdeki kadın sağlığına, cinsel sağlık üreme haklarına ulaşmak ve güçlendirmek ve farkındalık yaratmak amacıyla oluşturuldu. Yaklaşık iki yıl kadar oldu. Platform bünyesinde birçok sivil toplum örgütünü barındırıyor. Sanırım en son 27 platform olduk ve çeşitli çalışma gruplarımız var.
Çözülmesini istediğiniz özellikle iki konu olduğunu biliyorum. Biri korunma yöntemlerine ulaşılmasıyla ilgili aslında. Diğeri de HPV aşısı. Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
İstenmeyen gebelikler üreme sağlığının temel taşlarından bir tanesidir. Çünkü insanlar eğer gebeliğini kendisi istediği zaman planlayamazsa, kendi istediği zaman gebeliğini sonlandıramazsa bu, kadın çocuk sağlığı, kadın ve çocuk sağlığı ve dolayısıyla da toplum sağlığı açısından çok önemli sorunlara neden olabilir. Diğer sorun da HPV aşılarının ücretsiz olması konusunda.
Bu iki konuda biz politika metni hazırlayarak Meclis’te farkındalık yaratmaya çalıştık. Çünkü karar verici mekanizmalarla birlikte çalışmak ve onları harekete geçirmek gerek diye düşündük. Platform olarak politika metni hazırlama çalıştayı düzenledik.
Şöyle ki kadınların istenmeyen gebelik nedeniyle bütün dünyada özellikle gelişmemiş ülkelerde çok büyük sorunları olduğunu ve istenmeyen gebelikler nedeniyle güvensiz yöntemlere başvurduklarını güvensiz düşükler nedeniyle anne ölümlerinin gerçekleştiğini ve yine fazla ve sık doğumlardan dolayı da yine anne ölümleri ve anne sakatlanmalarına yaşamlarının kısalmasına neden olduğunu biliyoruz.
Gebelik önleyici ürünlere ulaşım hakkı
Bu nedenle biz bunu çok önemsiyoruz platform olarak. Aslına bakarsanız da şu an gebelikten korunma yöntemlerinde, gebeliği önleyici yöntemlere erişimde devletin birinci derecede sorumluluğu var.
Bizim yasalarımız bunu sağlamak zorunda diyor. Halen geçerliliğini koruyan 1983 yılında çıkarılan 2827 sayılı yasa bunlardan bir tanesi.
Bizim temel sağlık hizmetleri kanunumuz bunlardan bir tanesi. Çünkü bunların hepsinde temel halk sağlığı sorunu olduğu için, kadın sorunu olduğu için bunların hepsinin sağlanması gerektiğini söylüyor.
Özellikle 2897’de istenmeyen gebeliği önleyici yöntemlerin devlet tarafından sağlanması gerektiği yaygın bir şekilde hizmetin sunulması gerektiği açık ve net belirlenmiş durumda.
Hizmetin hangi meslek grupları tarafından sağlanması gerektiği açık ve net yazıyor. İstenmeyen gebelikle karşılaştığında bireylerin istenmeyen gebelikleri sonlandırma durumları gayet açık ve net belirlenmiş durumda.
Eğer kişi on sekiz yaşını doldurmuş ve resmi nikahı varsa eşinin imzasıyla eğer resmi nikahı yoksa da on sekiz yaşını doldurmuşsa yine kendi imzasıyla gebeliği sonlandırabileceği açık ve net yazıyor.
“Aile planlaması ihtiyaçlarını kamu karşılamıyor”
Yasalarda kürtaja erişim hakkı sağlandığına göre sorunun kaynağı ne?
Bizim ülkemizde son yıllarda gebeliği önleyici yöntemlere erişimde sıkıntı yaşıyoruz, bunun bir nedeni gelenekler. Diğer bir neden de yoksulluk.
Bireyler bunlara (gebeliği engelleyici yöntemlere) ulaşamıyor. Son çıkan Türkiye Nüfus Sağlık Araştırmasına sonuçlarına baktığımızda da modern yöntemlerin yani modern gebeliği önleyici yöntemlerin çok az kısmının devlet kurumundan karşılandığını görüyoruz. Ne yazık ki büyük bir kısmı özel kurumlardan.
Ama özel kurumlara ulaşamayan bireyler ne yapacak o zaman? Parası olmayan insanlar gebelikten korunma yöntemlerine ulaşamayacak mı? sorusu geliyor bunun hemen arkasından.
Karşılanmayan aile planlaması ihtiyacı karşımıza çıkıyor. O rapora göre yine baktığımızda karşılanmayan aile planlaması gereksiniminin sadece yüzde 10-12 olduğu söyleniyor.
Ki bu bir önceki rapora göre iki katı aslında. Üç aileden biri gebeliği engelleyen yöntemlere ulaşamıyor. Bu rapor üç aileden birinin gebeliği önleyici yöntemlere erişemediğini ve karşılanmayan aile planlaması ihtiyacı olduğunu sonucunu veriyor bize.
Gebeliği önleyici yöntemlere ulaşamamak aslında politik de bir sorun diyebilir miyiz?
Şöyle sağlıkta dönüşümle bu iş biraz daha ivme kazandı.
Onun öncesinde de hep benzer şeyler vardı. Karşı çıkışlar nadir de olsa vardı ama esas 2015 yılından sonra bu sağlıkta dönüşümün hızlanmasıyla birlikte ivme kazandı. Aslında gayet açık ve net. Bu basında yer alan bir haber olduğu için
Sizler de muhtemelen karşılaşmışsınızdır. Politikacılar yasa yapıcılar, karar vericiler dediler ki “üç çocuk yapın” önce. Sonra dediler ki “üç tane yetmez. Beş tane yapın” dediler.
O süreçlerde benim de o dönemde çalıştığım klinik başka bir hastanenin kliniğiyle birleştirme gerekçesiyle mesela kapatıldı. Ki benim çalıştığım klinik o zaman çok büyük bir klinikti ve çok fazla hizmet sunan bir klinikti.
Şu an İzmir’de öyle bir klinik yok. Görüntü olarak hizmet sunulduğu iddia edilen birkaç yer var sadece. Oralarda çalışan arkadaşlarım da olduğu için iletişim halindeyim ve malzeme yetersizliğini, hizmet sunulmadığını istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmadığını, çok net biliyorum. Birincisi bu. İkincisi tabii politika yapıcıların bu söylemlerinden etkilenen önemli bir toplum var.
Bu söylemlerinden etkilenen, basında çok fazla yer alan ve “artık bu hizmetler sunulmadığına göre demek ki böyle bir şey yok” diye düşünenler var.
Bu hizmetin hiç sunulmadığını ya da hakkı olmadığını düşünen bir grup var. Gerçekten de çocuk sayısının, doğum sayısının arttığını çok rahat görebiliyoruz.
Bu yasanın değiştiğini düşünen önemli bir grup var. Bizim sağlık çalışanları arasında da var. Bu yasanın yürürlükte olduğunu bilmeyen halk zaten çok fazla var. Bunların çok etkili olduğunu düşünüyorum.
Söyleşinin devamına buradan ulaşabilirsiniz.