EŞİK kadın cinayetlerinin politik olduğunu söylerken, Siyasal İletişim Uzmanı Dilara İlbuğa Yıldırım Birgün gazetesinde yayınlanan yazısında sadece son bir ayda yaşananlar üzerinden iktidarın gerici baskısı altında ezilenleri dayanışmaya davet ediyor.

Kadın Cinayetleri Politiktir
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) son bir haftada yaşanan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri tablosunu cinskırım olarak tanımlıyor. “Günde en az üç kadının öldürüldüğü, bir o kadar şüpheli ölüm ve yeterince soruşturulmayan intiharla kadınların yaşamdan koparıldığı bu şiddetin adı artık cinskırımdır. Ülkede bu kadın katliamlarının yaşandığı gün ise AKPli İstanbul ve İzmir Büyükşehir Meclis üyeleri Latif Aydemir ve Işıl İlgin Oktay akıl almaz bir şekilde öldürülen kadınları suçlayarak kadın cinayetlerinin neden politik olduğunu bir kez daha göstermiş oldular” diyor
İlbuğa Yıldırım da yazısında “Mesele sadece toplumsal çürüme, ahlaki çöküş, tekil katiller, deliren sapıklardan ibaret değil. Eğer bu karanlığı sorgulama niyetindeysek, biraz daha arkalara bakmalı; bu karanlığın yükseldiği politik, hukuki ve sınıfsal zemini görmeliyiz” diyerek, Türkiye’de yaşananları anlamak üzere bize bir çerçeve çiziyor.
Makbul Kadın, Ucuz Emek, Kutsal Annelik
Malum iktidarın, neoliberal, muhafazakâr, milliyetçi ve popülist siyaseti aracılığıyla topluma “makul kadın” anlayışını dayatması. Bu makul kadın, piyasada ucuz emek, üretim alanı dışında ise kutsal annelik ile şekillendiriliyor.
Bugün Türkiye’de her 10 kadından sadece 3’ü çalışırken, kamuda istihdamın sadece yüzde 34’ü kadınlardan oluşuyor. Kadın işsizliği, AB ve OECD üye ülkelerinin iki katından fazla. Ayrıca istihdamdaki kadınların yüzde 30,8’i güvencesiz bir şekilde, kayıt dışı çalıştırılıyor. Yani işyerinde emeği ucuz, sömürüsü kolay bir kadın algısı var.
İşyerinin hemen dışında ise kadınlar “aile” balonunun içine sıkıştırılıyor. Aile dışında bir kadının varlığı, benliği saygı görmüyor ve toplumsal ilişkilere de bu düşünce yerleştiriliyor. Neoliberal piyasada yalnız ve güvencesiz olan kadın, piyasa dışında ancak aile içinde varlık kazanıyor. Bu noktada “annelik” büyük önem taşıyor. Çünkü kadının hayatı anne olmasıyla müdahaleye açılırken, güç sahiplerinin talan edebileceği bir forma giriyor. Kıyafetinden gülüşüne, işyerindeki yaşantısından sosyal medya paylaşımlarına kadar kadınlar “sen bir annesin” söylemiyle hizaya çekiliyor.
Kitleselleşmeye Davet
“Kendi pozisyonumuza, evimize, arabamıza, banka hesaplarımıza, sosyal hayatımıza bakıp da yanı başımızdaki adaletsizliğe ses çıkarmadığımız her gün hepimizin hayatı risk altında olacak. Kitleselleşemediğimiz her an bu saldırılar daha da büyüyecek. “Bu kadarını da yapamazlar” dediğimiz ne varsa, yan yana durmazsak, hepsini yapacaklar. Geç oldu demeden, umudun ordusunu bozmadan, barikatları yıkmalı, bu sükûtu alaşağı edecek o çığlığı büyütmeliyiz. Yalın ayak Ankara’ya yürüyen madencilere, hemcinsleri için sokaklara çıkan kadınlara, direnen öğrencilere, hayvan katliamı için mücadele eden o sese omuz vermeliyiz.“