Evrensel yazarı Sinan Birdal, temel mottosunu “sığınmacıların gönderilmesi” üzerine kuran Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın mülteciler ve kadınlar üzerinden söylemlerini değerlendirdiği yazısında, durumun sadece “yeni bir partinin farklı çevrelere ulaşma çabalarından ibaret görülmemesi gerektiğini” vurguluyor.

Evrensel yazarı Sinan Birdal, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın mülteci ve sığınmacı karşıtı siyasal söylemini kadınlar ve feminizm tartışmasıyla birleştirme çabalarını değerlendiren bir yazı kaleme aldı.
Birdal yazısında, Özdağ’ın feminizm tartışmalarının sadece yeni bir partinin farklı çevrelere ulaşma çabalarından ibaret görülmemesi gerektiğini belirterek, göçmen karşıtlığının feminist bir söylemle donanması ve aşırı-sağın restorasyonuna dikkat çekti.
Birdal’ın “Enternasyonalizm hiç olmadığı kadar mümkün” başlıklı yazısından öne çıkan noktalar şöyle:
“Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ bir süreden beri dikkat çekici çıkışlarıyla gündeme geliyor. Geçtiğimiz hafta Özdağ’ın bir grup kadınla feminizmi tartıştığı haberinin sosyal medyaya düşmesi birçok kişiyi hayrete düşürdü ve yeni tartışmaları tetikledi. Özdağ’ın feminizm açılımı, toplumsal tabanı henüz cılız olan Zafer Partisinin medyada ses getiren hamlelerinden biri sayılabilir. Nihayetinde Özdağ katıksız bir “hareketçi”. Başkent sokaklarında İçişleri Bakanına bir kabadayı edasıyla meydan okuması bunun somut bir örneğiydi. Benzer sansasyonel hamlelerin geleceğinden emin olabiliriz.
“Feminizmi toplumsal kurtuluş perspektifiyle tanımlayan çevreler için Özdağ’ın ideolojisinin feminizmle bağdaşır hiçbir yönü yok. Ancak olayı sadece yeni bir partinin farklı çevrelere ulaşma çabalarından ibaret görmemeliyiz. Siyasal-sosyolojik analiz gerektiren küresel çapta bir olguyla karşı karşıyayız: Göçmen karşıtlığının feminist bir söylemle donanması ve aşırı-sağın restorasyonu.
“Feminizmin ne olduğu tartışması elbette gerekli bir tartışma, ancak sanırım aşırı-sağın feminist pozisyonları ele geçirme hamlesine karşı etkili bir strateji geliştirebilmek için tanımlardan daha fazlasına ihtiyaç var. 1920’lerde ve 30’larda sosyalistlerin kapitalizm eleştirilerinin bir kısmının nasyonal sosyalizm tarafından nasıl araçsallaştırılıp kitleselleşmek için kullanıldığını hafızadan çıkarmamalı. Şimdi olduğu gibi o dönemde de nasyonal sosyalizmin “hakiki” bir sosyalizm olmadığını belirtmek vazgeçilmezdi, ama yeterli olmadı. Faşistlere göre esas nasyonal sosyalizm hakikiydi, çünkü milliydi.
“Sosyalizm ve komünizm ise (başta Sovyetler Birliği olmak üzere) kökü dışarı bazı gizli uluslararası çevreler tarafından desteklenen, halkın değerlerine yabancı, ulusa düşman akımlardı, çünkü enternasyonalisttiler. Halkın boğuştuğu gündelik sorunlar emek-sermaye çelişkisinden değil enternasyonalist komünistler, Yahudiler, aile ve ulus düşmanı yoz sanat ve düşünce akımları ve eşcinsellerden kaynaklanmaktaydı. Böylece kapitalizmin artık inkar edilemez boyutlara gelmiş iç çelişkilerinden doğan sorunlar faşist propaganda tarafından hedefe konulan iç ve dış düşmanlara atfedildi. Çözüm basitti: Milli arınma. Benzer bir tavrı bugün Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’da boy gösteren femonasyonalistler ve bunların içinde olduğu ya da ittifak yaptığı aşırı-sağ hareketlerde görüyoruz.”
Yazının tamamına erişmek için tıklayın.