Afganistanlı bir üniversite öğrencisi kadın, Afganistan’ın Taliban tarafından işgal edilmesinin kendinde hissettirdiklerini The Guardian’a yazdı. Etrafını “kadınların korkulu yüzleri ve kadınlardan nefret eden erkeklerin çirkin yüzleri”nin sardığını söyleyen genç kadın, “Hayatımın 24 yılında başardığım her şeyi yakmak zorundayım” diyor.
Çeviri: Gizem Evgin
Afganistan’ın başkenti Kabil’de yaşayan üniversiteli bir kadın, Afganistan’ın Taliban tarafından işgal edilmesinin kendinde hissettirdiklerini The Guardian’a yazdı. Etrafını “kadınların korkulu yüzleri ve kadınlardan nefret eden erkeklerin çirkin yüzleri”nin sardığını söyleyen genç kadın, “şimdi hayatımın 24 yılında başardığım her şeyi yakmak zorundayım” diyor.
“Pazar sabahı erken saatlerde derse gitmek için üniversiteye gidiyordum ki bir grup kadın, kadın yurdundan koşarak çıktı. Ne olduğunu sordum ve içlerinden biri Taliban Kabil’e geldiği için polisin onları tahliye ettiğini ve burkası olmayan kadınları döveceklerini söyledi.
Hepimiz eve gitmek istedik ama toplu taşımayı kullanamadık. Şoförler arabalarına binmemize izin vermediler çünkü bir kadını taşıma sorumluluğunu almak istemediler. Kabil dışından gelen ve nereye gitmeleri gerektiğinden korkan ve kafası karışan kadınlar için daha da kötüydü.
Bu sırada erkekler etrafta dikiliyor, kadınlarla dalga geçiyor, dehşetimize gülüyorlardı. “Git ve chadari’ni [burka] giy”, diye seslendi biri. “Sokaklarda olmanın son günleri” dedi bir başkası. “Bir gün içinde dördünüzle evleneceğim”, dedi üçüncüsü.
Devlet dairelerinin kapanmasıyla, kız kardeşim eve gitmek için kilometrelerce koştu. “Halkıma ve toplumuma dört yıl boyunca hizmet etmeye yardımcı olan bilgisayarı çok acıyla kapattım” dedi. “Masamdan gözü yaşlı gözlerle ayrıldım ve meslektaşlarıma veda ettim. İşimin son günü olduğunu biliyordum.”
Afganistan’ın en iyi iki üniversitesini neredeyse iki eşzamanlı derece tamamladım. Kasım ayında Afganistan Amerikan Üniversitesi ve Kabil Üniversitesi’nden mezun olmalıydım ama bu sabah her şey gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti.
Bugün olduğum kişi olmak için o kadar çok gün ve gece çalıştım ki, bu sabah eve vardığımda kız kardeşlerimle yaptığımız ilk şey kimliklerimizi, diplomalarımızı ve sertifikalarımızı saklamak oldu. Çok yıkıcıydı. Gurur duymanız gereken şeyleri neden saklayasınız ki? Çünkü Afganistan’da artık olduğumuz gibi tanınmamıza izin verilmiyor.
Bir kadın olarak, erkeklerin başlattığı bu politik savaşın kurbanı olduğumu hissediyorum. Artık yüksek sesle gülemeyeceğimi hissettim, artık en sevdiğim şarkıları dinleyemiyorum, artık en sevdiğimiz kafede arkadaşlarımla buluşamıyorum, artık en sevdiğim sarı elbiseyi giyemiyor veya pembe ruju süremiyorum. Ve artık işime gidemiyorum ya da yıllarca başarmak için çalıştığım üniversite diplomasını bitiremiyorum.
Tırnaklarımı yapmayı seviyordum. Bugün, eve giderken, manikür için gittiğim güzellik salonuna baktım. Kızların güzel resimleriyle süslenmiş olan dükkan önü bir gecede beyaz badanayla kaplanmıştı.
Etrafımda görebildiğim tek şey kadınların korkulu ve ürkek yüzleri ve kadınlardan nefret eden, kadınların eğitim almasını, çalışmasını ve özgür olmasını sevmeyen erkeklerin çirkin yüzleriydi. Benim için en yıkıcısı mutlu görünen ve kadınlarla dalga geçenlerdi. Bizim yanımızda durmak yerine Taliban’ın yanında duruyorlar ve onlara daha da fazla güç veriyorlar.
Afgan kadınlar sahip oldukları küçük özgürlükler için çok şey feda ettiler. Bir yetim olarak sırda eğitim almak için halı dokudum. Birçok finansal zorlukla karşılaştım, ama geleceğim için birçok planım vardı. Her şeyin böyle bitmesini beklemiyordum.
Şimdi hayatımın 24 yılında başardığım her şeyi yakmak zorunda gibi görünüyorum. Amerikan Üniversitesi’nden herhangi bir kimlik kartına veya ödüle sahip olmak bile artık riskli: Onları tutsak bile kullanamıyoruz. Afganistan’da bize iş yok.
Kentler birbiri ardına çöktüğünde, güzel kadınsı hayallerimi düşünüyordum. Kız kardeşlerim ve ben, annemin Taliban dönemi ve kadınlara davranış biçimleri hakkında anlattığı hikayeleri hatırlayarak bütün gece uyuyamadık.
Tüm temel haklarımızdan tekrar mahrum kalacağımızı ve 20 yıl öncesine geri döneceğimizi beklemiyordum. 20 yıl boyunca haklarımız ve özgürlüğümüz için savaştıktan sonra burkalar bulmalı ve kimliğimizi saklamalıyız.”
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.