İnsan hakları ve kadın hakları savunucusu Luisa Kislinger’in “Masumiyetin Kaybı” isimli yazısı, Venezuela’da MeToo Hareketi’nin yaygınlaşma sürecini anlatıyor.
Venezuela’nın kendi #MeToo hareketini göreceğinden hiç şüphem olmadı. Bu bir zaman meselesiydi. Bizimkisi toplumsal cinsiyete dayalı eşitliğinin, şiddetin veya LGBQTI haklarının “birinci dünya meseleleri” olarak algıladığı, kolektif olarak görmeme çabalarımıza rağmen taciz ve cinsel istismar hikayelerinin yaygın olduğu bir toplum.
Hiç beklemediğim şey ise, gün ışığına çıkacak olan katıksız güç hikayelerinin sayısı ve iddialara dahil olan ana figürlerden, dün öğleden sonra intihar eden Willy McKey’yi çevreleyen olayların beklenmedik dönüşümüydü.
McKey, ödüllü bir şair ve yazardı ve farklı kültürel yayınlarda çalışan tanınmış bir editördü. Edebiyat çevrelerinde önemli bir aktör olarak yaptıklarına dair bazı iddialar acı verici derecede tanıdık bir hikayeyi anlatıyor: edebiyat ve gazetecilikte kariyerini ilerletme vaatleri karşılığında cinsel talepler. Aktarılan bir vaka, 16 yaşında bir kızı içeriyordu. McKey, o zamanlar 36 yaşındaydı.
Twitter’da “Pía” takma adına sahip bir hesap tarafından yayınlanan taciz hikayesinin ardından, geçtiğimiz hafta sosyal medyada çok sayıda müzisyen hakkında da iddialar arttı.
He decidido finalmente hablar de mi experiencia de abuso con el escritor venezolano Willy McKey: Conocí a Willy en el microteatro 2015, yo empezaba a empaparme de una movida intelectual y cultural caraqueña de la que me moría por formar parte. En el 2015, también, tenía 15 años.
Ancak geçtiğimiz 48 saat Venezuelalıları afallattı. Siyasetten gazeteciliğe farklı alanlardan kadınların hikayeleri ve iddiaları tsunami etkisi yaratarak maruz kaldıkları tacizi cesaretle anlatmalarına neden oldu. Erkekler de cinsel taciz mağdurları olarak hikayelerini ifşa etmek için cesurca adım atmaya başladı.
Tam olarak işleyen kurumların ve bağımsız bir yargı sisteminin eksikliği, yalnızca toplumsal cinsiyete dayalı şiddet mağdurlarının çaresizliğine katkıda bulunuyor. Önümüzde kendi #MeToo süreçlerinden geçen diğer ülkeler gibi, kim olduğumuz ve neyi temsil ettiğimize dair kolektif bir hesaplaşma anı içindeyiz. Sistemin ve çeşitli unsurlarının kadınları ve kızları nasıl cinselleştirip nesneleştirdiğini ve bunun yanlış bir şekilde “kültürümüzün bir parçası” olarak görüldüğünü düşünmek için doğru bir andayız. Şimdi, cinsel tacizin ve şiddetin, cinsiyet ilişkilerinin “kaçınılmaz” bir yan ürünü olarak anlaşılmasının nasıl normalleştirildiğini çözmenin tam zamanı.
Luisa Kislinger Hakkında
Luisa Kislinger’in çalışmaları kadın ve insan haklarına odaklanıyor. Kendisi “ÇİFTE SUÇ: Linda Loaiza’nın hikayesinde işkence, cinsel kölelik ve cezasızlık” (DOBLE CRIMEN : Tortura, esclavitud sexual e impunidad en la historia de Linda Loaiza) isimli kitabın yazarlarından. Çalışmalarının bir kısmına kişisel web sayfasından ulaşabilirsiniz.