Türkiye’nin takım sporlarındaki en başarılı ekibi A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın 2003’ten bu yana yükselen performansı ve kadın voleybolunda birden fazla kulüp takımının uluslararası başarısısının ardından akıllara yeni bir soru düştü:
“Türkiye bir voleybol ülkesi mi?”

Türkiye’nin takım sporlarındaki en başarılı ekibi A Millî Kadın Voleybol Takımı’nın 2003’ten bu yana yükselen performansı ve kadın voleybolunda birden fazla kulüp takımının uluslararası başarısısının ardından akıllara yeni bir soru düştü:
“Türkiye bir voleybol ülkesi mi?”
2003 ve 2019 yıllarında Ankara’da oynanan EuroVolley finallerinde sırasıyla Polonya ve Sırbistan’a kaybeden Türkiye, bu kez tarihinde ilk kez Avrupa şampiyonu oldu. Temmuz ayındaki Milletler Ligi finalinde Çin’i mağlup eden Türkiye, dünya sıralamasında lider durumda.
Peki Türkiye’yi bu zafere taşıyan yolculuğun arka planında ne var?
BBC Türkçe’den Burak Abatay’a konuşan eski milli voleybolcu ve voleybol yorumcusu Burcu Hakyemez, Türkiye’de voleybolun hem ulusal lig hem de milli takım seviyesinde istikrarıyla yükselen bir grafik çizdiğine işaret ediyor ve dünya çapında yabancı oyuncuların Türkiye liginde oynayıp kendilerini geliştirmek istediğine dikkat çekiyor.
Hakyemez, uzun yıllardır voleybolda Rus, Brezilya ve Asya gibi çeşitli ekollerin yanında Türkiye ekolünün de gelişebileceğine dair işaretlerin olabileceğini belirterek “Artık bence o ekolü oluşturduk” diyor.
Hakyemez’e göre Türkiye ekolünün belirgin özelliği de orta oyuncuların skorer karakterde oyuncular olmaları. Türkiye’nin tam anlamıyla bir takım oyunu oynadığını ifade eden Hakyemez, “Bazen Asya ekolü gibi çok hızlıyız ama bazen de Rus ekolü gibi oyunu çok yüksekten oynuyoruz” diyor.
‘Planlı ve bilinçli yatırımlar var’
Abatay’ın aktardığına göre, Türkiye’de voleybolun yıllardır özellikle kadınlarda kaydettiği başarı sadece milli takımlardan ibaret değil. Bu istikrarlı başarıyı yaratan sebepler, voleybol yorumcularına göre bu spora yapılan planlı ve bilinçli yatırımlarda gizli.
Hakyemez, kendi sporculuk yıllarında ülkeye gelen kaliteli yabancı antrenör ve oyunculardan da çok şey öğrendiklerini ve daha sonra da onlarla yarışır hale gelebildiklerini belirtiyor:
“Yabancı oyuncularla birlikte artan antrenman kalitesi Türk oyuncuların, yabancı oyuncularla kafa tutmaya başlamasını beraberinde getirdi. Gözde Kırdar, Neslihan Demir, Eda, Esra gibi isimler, kendi takımlarına inanılmaz paralara transfer olmuş yabancı oyuncular yerine kadroya girip, sorumluluk aldılar. Bu sorumlulukla da bütün sezonu geçirdiler ve başarılarını milli takıma yansıttılar. Türk oyuncusu sorumluluk ala ala milli takımı da bir yere getirdi.”
Socrates Dergi’den Yazıcıol da “İstikrarlı bir şekilde oyuncu yetiştiren, voleybolun sevildiği ve voleybola yatırım yapıldığı ülkede başarıyı bekleyebilirsiniz” diyor ve şöyle devam ediyor: “Kolektif bilincin gelişmesiyle birlikte arkadan gelenlerin yol açan oyuncuları takip etmesiyle birlikte başarının kanıksanması ve daha iyisini yapma çabasının olduğu bir gerçek. Bu herhangi bir sporda başarı yakalayan ülkelerde de böyle ilerler.”
Abla-kardeş ilişkisi
Takımlarda oluşan ekip ruhunun sadece takımdaşlıktan ibaret olmadığını, “abla-kardeş” ilişkisinin geliştiğini anlatan Hakyemez, “Ablalarımıza olan saygımız, küçüklerimize olan sevgimiz çok önemli. Ablaların yol göstermesi ve küçüklerin bunları ciddiye alması başarının en büyük sebeplerinden birisi” diyor.
Açık Radyo’dan Burcu Biçer’e göre, diğer spor dallarında kadınlara yönelik bir inançsızlık söz konusu. Ama bu voleybol için geçerli değil, aksine genç kızlar için bir fırsat alanı. Spora ilgi duyan kız çocuklarının küçük yaştan itibaren voleybola yönlendirildiğini ifade eden Biçer, ülkede hala voleybol dendiğinde akla ilk gelen kadın sporcular olduğunu söylüyor:
“Kadınlar da bu sporu en iyi şekilde yapabildiklerini gösteriyorlar.”
Kaynak: BBC Türkçe
Filenin Muhteşem Kadınları’nın Yeni Hedefi: Olimpiyat Altını