Nazilerin kültürel hafızadan silmeye çalıştığı kitapları 37 yıl boyunca toplayan Georg Paul Salzmann’ın “Yanmış Kitaplar Kütüphanesi”, Augsburg Üniversitesi’nin dijital arşivinde dünyaya açıldı.

Nazilerin kültürel hayat ve hafızadan silmeye çalıştığı kitapları 37 yıl boyunca toplayan Georg Paul Salzmann’ın “Yanmış Kitaplar Kütüphanesi”, Augsburg Üniversitesi’nin dijital arşivi aracılığıyla dünyaya açıldı.
Duvar’dan Semra Pelek’in derlemesine göre, Nazilerin var olma hakkı tanımadığı yazarların eserlerinin yer aldığı 12 bin ciltlik eşsiz koleksiyon, Augsburg Üniversitesi ve bağışçılar tarafından 2009 yılında Georg Paul Salzmann’dan satın alındı.
Salzmann, bu kitapları 1976’dan 2013’teki ölümüne kadar geçen sürede antika pazarlarını, kıyıda köşede kalmış kitapçıları gezerek tek tek aramış, bulmuş ve satın almıştı. Bütün evi romanlar, şiirler ve oyunlarla dolu yüzlerce metrelik raflarla çevrilmişti. Bu onun ‘Yakılan Kitaplar Kütüphanesi’ydi.
Salzmann, inşaat sektöründe çalışan bir mali müşavirdi. Kendi anlatımına göre, “bir tesadüf eseri”, Nazilerin yaktığı, yasaklayarak kültürel hafızadan silmeye çalıştığı yazarların kitaplarını toplamaya başlamıştı. Ama hayatta hiçbir şey tesadüf değildir, derler. Yaşadığımız her olay, bizi bir sonrakine taşır. Salzmann’ın koleksiyonun ilk kitabını satın aldığı ‘o an’dan filmi geriye sardığımızda, karşımıza Nasyonal Sosyalist bir ailede büyümüş küçük bir çocuk ve savaşın neden olduğu acılar çıkıyor.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Doğu Almanya topraklarında kalacak Thüringen’de, 1929 yılında doğan Salzmann, kitapların yakıldığı 10 Mayıs gecesinde sadece dört yaşındaydı. Ailesi tarafından küçük yaşlarda Hitler Gençliği’nin toplantılarına yollandı. Babası “ilk andan itibaren” ateşli bir Nazi’ydi, öyle ki 1945 yılının Mayıs ayında kesin yenilgi anlaşıldığında intihar etti. O sırada 17 yaşında olan Georg bir Nazi askeriydi, akciğer enfeksiyonu sebebiyle hastanede yatıyordu.
1945 yılı onun da hayatında önemli kırılma anlarının yaşandığı bir zaman dilimi oldu. Berlin Harekâtı’nın üzerinden henüz bir ay geçmişti. Ülkedeki toplama ve ölüm kamplarında sağ kalan Yahudiler kurtarılmaya başlanmıştı. Bir Haziran günü ABD’li bir asker, Salzmann’ı Almanya’nın en büyük toplama kamplarından biri olan Buchenwald’a götürdü. Salzmann’ın kampta tanıştığı bir Yahudi, ona yaşadıklarını anlattı; artık nerede yaşayacağını, nereye gideceğini bilmiyordu, yakınlarının nerede olduğuysa koca bir muammaydı. Ama bu karşılaşma Salzmann’ın söz ettiği ‘o tesadüf’ değildi, bu kısa sohbette o ana kadar bildikleri ve inandıkları tepetaklak olmuştu. Sonraki kırılma anını savaşın ardından gittiği bir kitapçıda yaşadı.
Koca bir raf dolusu kitabın sırtında yazan isimler ona hiç tanıdık gelmiyordu. Lion Feuchwangers, Stefan Zweig, Max Brod, Jakob Wassermann, Kurt Tucholsky, Sigmund Freud da kimdi? Bu isimleri ne ailesinde ne de okulda duymuştu. Kitapçı, hikâyeyi anlattı: Hepsi Nazilerin kara listesinde yer alan yasaklı yazarlardı, 1933 yılından beri bu kitapları büyük bir dikkatle saklamıştı.
Hikayenin tamamına ulaşmak için tıklayın.