Humanrights.gc’den Kübra Köklü, kürtaj yaptırmak isteyen kadınların karşılaştıkları sorunları, merdiven altı yerlere yönelmelerinin nedenlerini uzmanlarla konuştu.

Türkiye’de isteğe bağlı kürtaj belli bir haftaya kadar yasal ancak son 10 yıldır kadınların kürtaj yaptırmak için hastanelere ve kadın doğum uzmanlarına ulaşmakta zorluk yaşadığı belirtiliyor.
Humanrights.gc’den Kübra Köklü, kürtaj yaptırmak isteyen kadınların karşılaştıkları sorunları, merdiven altı yerlere yönelmelerinin nedenlerini Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Prof. Dr. Ayşe Akın, TTB Onur Kurulu Üyesi Dr. Irmak Saraç, TTB Merkez Konseyi Üyesi Meltem Günbeği, Avukat Tuba Torun ve Kürtaj: AKP ve Biyopolitika isimli kitabın yazarı Dr. Sedef Erkmen ile konuştu .
“Seçenekleri yok”
Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Fincancı, kamu hastanelerinde görev yapan hekimlerin kürtaj yapmama gibi bir seçeneklerinin olmadığını ifade ederek, şunları söyledi:
‘’İlk gün hapları dünyada yaygın bir şekilde kullanılırken, Türkiye’de bu hapa da ruhsat verilmiyor. Son 10 yıl içinde gebelik sonlandırma girişimine dair tıp fakültesi öğrencilerinde bir vicdani ret kavramı ortaya çıktı. Tıp fakültesi eğitimlerinde kürtajın vicdani ret kapsamında değerlendirilebileceği, bu uygulamadan kaçınabileceklerine dair müfredata bazı bilgiler yerleştirildi. Bu vicdani ret değildir. Kamu hastanelerinde çalışan doktorlar kürtaj yapmaktan kaçmak gibi bir seçenekleri yok.”
“Devletin baskısı nedeniyle yapılamıyor”
Filiz S., 2019 yılında 6 haftalık gebeliğini merdiven altı bir yerde sonlandırdıktan sonra solunumu durdu ve iki hafta sonra da hastanede yaşamını yitirdi.
Bu olayı anımsatan TTB Onur Kurulu Üyesi Dr. Irmak Saraç, maddi durumu iyi olan kişilerin kürtaja ulaşabildiğini, parası olmayan kadınların ise canlarını tehlikeye atan yöntemlere başvurduğunu vurguladı.
‘’Kürtaj Türkiye’nin her yerinde kolay bir şekilde erişebilir bir hizmet hiç olmadı’’ diyen Saraç sözlerini şöyle sürdürdü:
‘’Son yıllarda da devletin yaptığı baskı nedeniyle kamu hastanelerinde kürtaj yapılmıyor. Geçen sene Erzurum’da yaşayan bir kadın bize ulaştı. Kadın, 6 haftalık hamile, eşinin rızası var ve devlet hastanesine gidiyor ancak devlet hastaneleri pandemi hastanesi olduğu için kürtaj yapılamıyor. Kadın özel hastaneye gidiyor oradaki hekim de kürtaj yapmayı kabul etmiyor. Şehir kısıtlaması olduğu için de başka bir şehre gidemiyor. Daha sonra bizler araya girerek bu sorunu çözdük. Hiçbir kadının yaşam hakkı engellenmemeli. Bir kadının gebeliği sonlandırmak için şehir şehir dolaşması, hatta özel bir hastaneye gitmesi çok ciddi bir sorun. Çünkü maddi durumu olmayabilir. Parası olan hizmete ulaşabiliyor. Parası olmayan kadınlar da canlarını tehlikeye atan yöntemlere başvuruyor.’
“Kadınlar elimizde ölüyordu”
Prof. Dr. Ayşe Akın, kürtajın yasal olmadığı yıllarda binlerce kadının yaşamını yitirdiğini vurgulayarak, yaşanan süreci şöyle anlattı:
“Kadınlar elimizde ölüyordu. Kadını ölümden korumak için Aile Planlaması Yasası hazırlandı. Bu yasa istenmeyen gebelikten kaynaklı kadın ölümlerini önleyemedi. 1970’lerde yapılan araştırmalara göre yılda yaklaşık 400 bin kadın isteyerek düşük yapıyordu. Ve bu kadınların 50 bininin düşüğü kendi yöntemleri ile yaptığı ortaya çıktı. Bunun adı ölümdür.”
Akın, kürtajın yasal olmamasının kadınları merdiven altı yöntemlere iteceğini belirterek, “Kürtajı hangi ülke yasaklarsa orada anne ölümleri artar. Kürtaj yasasından önce yapılan bir araştırmada anne ölümlerinin içinde yasa dışı düşüğe bağlı ölüm payı yüzde 53. Yani bütün anne ölümlerinin yüzde 53’ü yasa dışı düşüğe bağlı. Kürtajın yasal olmasıyla beraber bu sayı yüzde 2 düştü’’ dedi.
Türkiye’de kürtaj yasasının geçerli olduğunu ancak uygulanmadığını belirterek, buna sağlık personelinin de neden olabildiğini belirtiyor.
Akın şunları söyledi:
“Hekimlerin vicdani ret hakkı var. Eğer hekim yapmak istemiyorsa, bu hizmeti isteyen kişiye bir hekim bulmalı, ücreti karşılamalı işte o zaman vicdanı ret hakkı olur. Öbür türlü hizmeti almak için gelen yurttaşa hekimin ‘ben kürtaj yapmıyorum’ deme hakkı yok. Bu vicdanilik değil, keyfilik oluyor. Kürtaj yasal ancak parası olan ulaşabiliyor.”
“‘Biat edin ya da ölün diyorlar”
“Sağlık hizmetlerine erişimin zor olduğu yerlerde insanlar kendi çözümlerini bulmaya çalışır’’ diyen Meltem Günbeği ise şunları söyledi:
“Ortopediste ulaşamayan birinin kırığını kendi tedavi etmesi ya da çıkıkçıya gitmesi gibi kürtaj hizmetine erişemiyorsa bir kadın erişebildiği yere başvurur. Burada erişebildiği de merdiven altı kürtaj yapanlar oluyor ya da etrafından duyduğu, internetten okuduğu yöntemlerle kendi kendine kürtajın yöntemlerini arıyor. Kadınların ne zaman, nasıl ve kaç çocuk sahibi olacağının kararını almayı kendinde hak gören eril iktidarın, kadın bedenine müdahaleleri sonucudur.”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Sezaryenle doğuma karşıyım. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum’ sözlerinin bu politikaların itirafı olduğunu savunan Günbeği, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kadınlara açıkça ya bizim nüfus politikalarımıza biat edin ya da ölün diyorlar. Biat etmeyen kadınların bir hak ihlali olmasına rağmen sağlık hakkına erişimini adeta çetevari yöntemlerle engelliyorlar. Siz kürtajı toplum önünde cinayet olarak tariflerseniz, kadınları kayıt dışı kürtajlara sürüklersiniz. Dolayısıyla fiilen kürtaj yasağı uygulamanın yanı sıra toplumsal bir müdahale ile de bu hakka erişim engelleniyor. Özellikle pandemi sonrası istenmeyen gebelik oranlarına yönelik korkutucu artış öngörüleri var. İstenmeyen gebelikler sonrası kadınlar ya intihara ya da merdiven altı yöntemlerle ölüme sürükleniyor.’’
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.