Kuir ve feminist eserleri odağına alan Umami Kitap yayın macerasın başladı. Umami Kitap’ın yaratıcıları yola çıkma hikâyelerini ve kitaplarını anlatıyor.
Umami Kitap’ın ilk yayınladığı kitap, yazar Rita Mae Brown’un 1973’te bağımsız yayınevi Daughters Inc. tarafından yayımlanan ve 2015’te Lee Lynch Klasik Kitap Ödülü alan klasikleşmiş romanı ‘Yakup Orman’ oldu.
Yakut Orman, 48 yıl sonra ilk defa Seçil Epik, Bike Su Öner ve Büşra Mutlu editörlüğünde ve Dılşa Ritsa Eşli çevirmenliğinde Türkçeyle buluştu.
Roman, özünde ana karakter Molly Bolt’un çocukluğundan başlayıp genç bir kadına evrilişini ve dünyadaki yerini keşfetmeye çalışmasını merkeze alan bir büyüme hikayesi. Kendini tanımladığı üzere: “Farklı olmak ve bunu sevmekle ilgili bir roman.”
Yayın programına müzisyen Jenny Hval’ın yazarlık kariyerini başlatan ‘Paradise Rot’, Caleb Azumah Nelson’ın çıkış romanı ‘Open Water’ ve Torrey Peters’ın Women’s Prize for Fiction listesine girmeye hak kazanan romanı ‘Detransition, Baby’ ile devam etmeyi planlayan Umami Kitap’ın yaratıcıları Bantmag’e yola çıkma hikayelerini, kitaplarını ve Yakut Orman’ı anlattı.
Bağımsız bir yayınevi kurma fikri nasıl ortaya çıktı ve ne zamandır sizinle?
Seçil Epik: Bir yayınevi kurma fikri Bike’yle benim arkadaşlığımızın ilk yıllarından beri bizimle aslında. Bike Amerika’da yaşadığı için hep oradaki kuir, feminist yazını önden takip etme fırsatı oldu. İlişkimizde onun bana önerdiği kitapların her zaman önemli bir yeri vardı, yayınevi fikri Büşra’nın pandeminin ilk aylarında “hadi o zaman neden olmasın” demesiyle gerçek bir fikre dönüşene kadar benim Bike’ye sürekli bana önerdiği kitaplar için“biz bassak bu kitapları keşke” demenin ötesine geçti.
Bike Su Öner: Evet Seçil sanırım 2017’den beri beni ikna etmeye çalışıyordu ama onu ciddiye almıyordum. Aramızda hep konuştuğumuz bir hayal olmaktan öteye gitmiyordu.
Büşra Mutlu: Evet aslında bir yayınevi Seçil ve Bike’nin uzun zamandır hayaliydi ve sürekli de konuşulan bir hayaldi. Geçtiğimiz yaz artık pandemiden ve hayattan iyice bıktığımız bir noktada şimdi değilse ne zaman diye düşünüp arkadaşlarımıza söylemeye başladık, böyle bir fikir var ne dersiniz diye. Sonra Metropolis Yayınları’ndan Onur ve Cansen’le tanıştık, onlar sağolsunlar üşenmeden saatlerce anlattılar bize her şeyi. İlk buluşmada kendilerinden aldığımız destek ve gazla gerçek anlamda başladık.
Yakut Orman’la kişisel karşılaşma hikâyelerinizi paylaşabilir misiniz?
Bike Su Öner: Bir ayrılık sonrası yalnızlık ile başa çıkmaya çalıştığım bir dönemdi. Ayda bir buluşan kuir bir kitap kulübüne üye olmuştum, Yakut Orman onların seçtiği bir kitaptı. Maggie Nelson’ı da mesela onlarla birlikte okumuştum ilk defa. O kitap kulübünde ne okusak Seçil’e yetiştirdiğim bir dönemdi diyebiliriz.
Seçil Epik: Evet Bike bana kitabın ilk kez basıldığı bağımsız feminist yayınevi Daughter Press’ten çıkan bir kopyasını getirmişti, daha doğrusu okumam için ödünç vermişti. Kitap bir kuir klasikti ve Türkçede yoktu, benim de mutlaka okumamı istemişti. Sonra ben o kitabı Bike’ye hiç geri vermedim. Aradan zaman geçti, Umami kuruldu, Dılşa’yla karşılaşmamız sonrası kitap tekrar gündemimize girdi ve aslında ilk kitabımız olacak Rubyfruit Jungle’ın yıllardır kitaplığımda olduğunu fark ettik. Yine bizi de şaşırtan bir diğer tesadüften de söz etmeden olmaz; kitapta karar kıldığımız an kapağının Şafak Şule Kemancı tarafından yapılmasını hayal etmeye başladık. Tasarım teklifiyle Şafak’a gittiğimizde ise heyecanımızı katlayan bir evet cevabı aldık çünkü Rubyfruit Jungle onun için de İngilizce okuduğu ilk kitap olmasıyla özel bir yere sahipti.
Büşra Mutlu: Açıkçası benim pek heyecan verici bir hikâyem yok, Yakut Orman’la yıllar önce beni bir araya getiren Google. En iyi lezbiyen kitapları, en iyi queer kitaplar, LGBTİ+ klasikleri gibi aramaların sonuçlarında tekrar tekrar karşısına çıkıyor insanın. Benim de kendimi anlamaya çalıştığım, reddit sayfalarında saatler geçirip yeni arkadaşlar edindiğim bir dönemdi. Tabii ki hemen atlayıp okudum o dönem.
Kuir ve feminist eserleri odağına alan bir yayınevi olarak, bu alandaki eserlerin Türkçeye kazandırılmasına dair (bugüne kadarki) ortamı nasıl değelendirirsiniz?
Seçil: Bugüne kadar çok değerli kuir ve feminist metinlerin Türkçede yayımlanmadığını söylemek hem yanlış hem de haksızlık olur. Bu kitapların Türkçeye kazandırılmasında feminist ve LGBTİ+ editörlerin, çevirmenlerin kişisel çabasının ve ısrarının da ayrıca altını çizmek gerek. Sırf bu kitapları, içinde kuir karakterler olan hikâyeleri yayın programına alabilmek için yayın yönetmeniyle ya da yayınevi patronuyla ters düşen, hatta işinden edilen yayınevi emekçileri olduğunu biliyoruz. Ya da kuir, feminist yayınların sesi olarak gördüğümüz bir yayınevinin meğer hem maddi hem etik anlamda sömürüye devam edebildiğini. Bu anlamda yayıncılık da iyisiyle kötüsüyle bir sektör aslına bakarsanız, her sektör gibi. Bundan sonra da elbette bu kitapları en iyi şekilde Türkçe okuruyla buluşturmaya çalışacak yayıncılar olacak, biz de sektörün iyi örneklerinden olmak, çeviri edebiyata yeni eserler kazandırmak için doğrudan ve sadece bu alanda çalışabilmeyi hayal ediyoruz.