Kadın ve çocuk hakları örgütleri torba yasadaki yeni infaz düzenlemesini değerlendirdi: “Bunların tümü sivil hukukun bir yana konup dini hukukun hayata geçirilmesinin adımları. Siyasi partilerin ve toplumun kayıtsızlığı tehlikeli bir döneme geçtiğimizi gösteriyor.”

14 Temmuz Cuma günü Meclis’te kabul edilen yeni infaz düzenlemesine göre, Covid-19 iznindeki hükümlülerden, denetimli serbestliğe ayrılmalarına beş yıl veya daha az süre kalanlar 31 Temmuz itibarıyla cezaevine dönmeyecek ve kalan cezaları denetimli serbestlik altında infaz edilecek. Kadın ve çocuk dernekleri bu uygulamaya, “Şiddet ve istismar uygulanmaya devam ediyor” diyerek karşı çıkıyor.
Evrensel’e konuşan İstanbul Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Barış Işık, her ne kadar Adalet Bakanı “Bu bir af değil” dese de getirilen düzenlemenin fiili bir af olduğunu vurguluyor.
Denetimli serbeslik uygulamasıyla pandemi döneminde cezaevinden çıkarılan kişilerin tekrar cezaevlerine girmemesini sağlayan düzenlenmeye ilişkin Medyascope’a değerlendirmede bulunan TKDF Başkanı Canan Güllü, “COVID-19 döneminde infaz affıyla çıkan mahkumların evlerine tekrar döndüklerini hatırlatarak “Evdekilerin hiç haberi olmamıştı. Aile Bakanlığı bu konuda yetersiz kalmıştı. Bu karar şimdi o sürecin devamlılığını sağlıyor. Devlet eliyle diyor ki, ‘Geldiğin yerde kal. Şiddet uyguluyorsan uygulamana devam et. İstismar yapıyorsan istismarına devam et.’ Açıkçası COVID -19 döneminde çıkanlar da hâlâ dışarıda şiddet ve istismar uyguluyorlardı, yanlış bir karar” dedi
Yeni düzenlemeyi kadınlar ve çocuklar açısından bianet’e değerlendiren Eşitlik İçin Kadın Platformu- EŞİK üyesi, hak savunucusu ve avukat Hülya Gülbahar ise iktidarın “paralel bir hukuk sistemi uygulandığı” vurgulayarak şunları söyledi:
“Ceza Hukukunun ve Medeni Hukukun hatta bir bütün olarak evrensel hukuk sistemine bağlı olan hukukun yürürlükten kaldırılarak, yerine hali hazırda paralel bir hukuk olarak fiilen uyguladıkları dini hukuku geçirmeye çalışıyorlar.
Bu Diyanet devletinin tarikatlarla birlikte yürürlüğe koyduğu ve tarikatlarla birlikte esaslarını ve zamanlamasını saptadığı paralel bir hukuk sistemi var.
Bu hukuk sistemini, altı yaşındaki kız çocuklarının tarikat çevrelerinde evlilik adı altında sistematik cinsel istismarının meşrulaştırılması şeklinde de görebiliyoruz. Erkek çok eşliliğinin yaygınlaştırılması örneğinde de görebiliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Bursa Karaağız Muhtarlığı’nın düğün, sünnet kına gibi kutlamalarda, davetiye yerine yazma, çorap, gömlek gönderilmesini, kadın ve erkeğin bir arada bulunmasını yasaklayan, kadınların eğlenmesini düğün sahibi addedilen erkeklerin takdirine bırakan yazısında da görüyoruz.”
“Dini hukuku hayata geçiriyorlar”
“Bu Anayasayı ve temel haklarla ilgili yasaları ayaklar altına alan girişim, sadece bir köye özgü değil” diyerek somut örneklerine devam eden Gülbahar, 7 Temmuz tarihli Diyanet İşleri Başkanlığı Fetvası’nın da düğünlerde israfa eleştiri adı altında her türlü eğlenceyi yasaklayan fetvanın tüm ülkeye yayılması girişimi olduğunu söyledi:
“Bunların tümü sivil hukukun bir yana konup dini hukukun hayata geçirilmesinin adımları. Bütün bu af girişimleri ile uyuşturucu satıcılığından kadın cinayetlerine kadar toplumu tehdit eden adli suçların tamamı suç olmaktan çıkarılıyor ve bunun yerine linç benzeri, “kıyas” “kısas” “hadım” benzeri ilkel cezalandırılma yöntemleri getirilmeye çalışılıyor.”
Nitekim kadına şiddet suçu işleyip de dokuz yıl hapis cezası alan birisinin kapalı cezaevinde bir ay yatıp açık cezaevine geçmesine bu suçları maruz görmek ve teşvik etmekten başka bir açıklaması olamaz.”
“Muhalefet sessiz”
Kamuoyunun ve Meclis’teki muhalefet partilerin de duruma sessiz kaldığının altını çizen Avukat Gülbahar, şunları söyledi:
“Ne yazık ki muhalefetin etkin bir muhalefet göstermediği son infaz değişikliği de bu paralel hukukun tüm topluma yaygınlaştırılmasının önemli adımlarından biri oldu.
Daha birkaç yıl öncesine kadar tecavüzcülere çocuk istismarcılarına af dendiği anda mağdurlar, mağdur yakınları, toplumun bütünü ve muhalefet partileri ayaklanırdı yeri göğü inletir bu girişimleri engellerdi.
Bugün siyasi partilerin ve toplumun kayıtsızlığı ülke olarak çocuk istismarcılarına af gibi kan dondurucu uygulamalara kayıtsız kalındığı tehlikeli bir döneme geçtiğimizi gösteriyor.”
Kaynak: Bianet, Evrensel