Orman yangınları ve kuraklık, Yerli kadınlar ile yaşadıkları topraklar arasındaki ilişkiyi temelden değiştiriyor: “Bütün bu orman yangınları ve iklim değişikliğinin sonuçları yaptığımız ve olduğumuz her şeyi etkiliyor. Çevre, kimliğimizin bir parçasını oluşturur bizim.”
Çok eski zamanlardan beri, şu anda ABD olarak bilinen, Avrupa kolonizasyonundan önce, Pit River Nation kabileleri, Kuzey California’daki Medicine Lake’e her yıl hac ziyareti yapıyorlardı. Pit River’in yaratılış hikayesi, Yaratıcı’nın ve oğlunun, Dünya’yı yarattıktan sonra gölde yıkandıklarını anlatıyor. Her yıl temmuz ayı sonlarında Pit River kabileleri, şifa ve tören pratikleri için kutsal bölgeye akın ediyorlar. Ancak iklim değişikliğinden kaynaklanan iki sebepten ötürü bu yıl mümkün olmadı: Orman yangınları ve kuraklık.
Pit River Kabilesinin Ajumawi topluluğunun bir üyesi olan Morning Star Gali, 330 bin dönümden fazla alanın yanmasıyla sonuçlanan Dixie, Fly, Lava ve Beckwourth Kompleksi dahil çevre bölgelerdeki yangınların, kabilesini ve kutsal alanları doğrudan etkilediğini söylüyor. Temmuz ayında Medicine Lake’e doğru yola çıkan Gali, tehlikeli ve hızla yayılan orman yangınlarını tetikleyen kuraklığı gözlemledi.
Gali ve ailesi yaylalara ulaştığında, gölün su seviyesinin 1000 yıldan fazla bir süredir ilk kez bu kadar düşük olduğunu gördü. California’da yaşanan kuraklık krizinin bir yansımasıydı bu. Göldeki su seviyesinin düşük olması, Gali’nin gölde mümkün olduğunca uzaklara yüzerek bir yudum su içtiği geleneksel tören pratiğini gerçekleştirememesine neden oldu. Gali, muhtemelen turistlerin motorlu teknelerinden ötürü suyun yağ gibi bir tadı olduğunu söylüyor. Orman yangınlarından çıkan dumanlar, motorlu teknelerden sızan yağlar ve tehlikeli derecede düşük su seviyelerinin arasında, “bunların hepsi durumu daha da zorlaştıran faktörlerdir. Topraklara sorumluluk, geri dönme, geleneksel pratikler söz konusu olduğunda, bunların tümü “kültürel engellerdir” diyor Gali.
Batı eyaletlerinde gerçeklesen orman yangınları tüm yapıları yerle bir etti, vatandaşları evlerinden etti ve hava kalitesini değiştirdi. Ve Yerli kadınlar ile tarihsel olarak korudukları topraklar arasındaki ilişkiyi temelden değiştirdi. Tahliye emri veya evlerini terk etme zorunluluğuyla karşı karşıya olan Yerli kadınlar, yakın ve uzun vadede kutsal alanlara erişimlerini kaybettiklerini söylüyorlar. Onlar için toprak demek, kültürel pratiklerin ayrılmaz bir parçası demek.
Siletz Kızılderilileri Konfedere Kabilelerinin üyesi, Oregon İklim Değişikliği Araştırma Enstitüsü’nde araştırma görevlisi Samantha Chisholm Hatfield, “Toprak temelli insanlar olduğumuz için bizim anavatanımız gerçekten bağlı olduğumuz ve kök saldığımız yer” diyor. “Biz öylece kalkıp başka bir sinagog ya da ibadet edecek başka bir tapınak bulamayız; ibadetimiz burada, yerinde, yani törenler olduğu gibi yer değiştiremez.”
Hatfield, “Bütün bu orman yangınları ve iklim değişikliğinin sonuçları yaptığımız ve olduğumuz her şeyi etkiliyor. Çevre, kimliğimizin bir parçasını oluşturur bizim” diye de ekliyor.
Ulusal Kurumlar Arası İtfaiye Merkezinin verilerine göre, bu yıl gerçeklesen 85 büyük yangın, 13 eyalette 1,6 milyon dönümden fazla araziyi yaktı ve bu yangınlardan sadece dördü kontrol altına alındı. Uzmanlar, yangınların büyümeye ve yayılmaya devam edeceğini ve daha aylarca devam edecek olan yangın mevsimi sebebiyle, orman yangınlarının iklim değişikliğinin etkilerinin önemli bir göstergesi haline geldiğini söylüyor.
Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.
Çeviren: Gizem Evgin