Haziran ayında ENKA Sanat sponsorluğunda prömiyerini yapacak olan Yıldız Kenter belgeselinin yaratıcılarından Dikmen Gürün, Selçuk Metin ve Zeynep Miraç, Türkiye tiyatro tarihinin yapı taşlarını oluşturan isimlerden Yıldız Kenter’i anlattı.

Bundan üç yıl önce 91 yaşında aramızdan ayrılan Türkiye tiyatrosunun önemli isimlerinden Yıldız Kenter‘in hayatını genç kuşaklara da aktarabilmek ve geçmişten geleceğe ışık tutmak amacıyla hazırlanan belgeselin çekimleri devam ediyor.
Ajandakolik’ten Nilüfer Türkoğlu, bu özel belgesele emek veren isimlerden ENKA Kültür Sanat Direktörü Gül Mimaroğlu, belgeselin danışmanlığını üstlenen Dikmen Gürün, yönetmen Selçuk Metin ve senarist Zeynep Miraç ile Yıldız Kenter’i konuştu.
Türkoğlu’nun röportajından öne çıkan noktalar şöyle:
Dikmen Gürün anlatıyor:
“1960’lar özel tiyatro hareketinin başladığı yıllar. 1961 Anayasa’sının getirdiği özgürlük ortamında pek çok özel tiyatro kuruluyor. Yıldız ve Müşfik Kenter’in kurduğu Kent Oyuncuları da bunlardan biri. Ama, yerleşik bir mekanları yok. Karaca Tiyatro’dan başlayan ve Site Tiyatrosu, Ses Tiyatrosu’na (Dormen Tiyatrosu) uzanan bir trafik söz konusu. İşte bu süreçte karar veriyor Yıldız Kenter kendilerine ait bir tiyatro binasına sahip olmaları gerektiğine. Düşünün ki bir devlet desteği, herhangi bir fon yok yararlanabilecekleri. Ama, Yıldız Hanım inatla uğraşıyor, didiniyor bu düşüncesini hayata geçirmek için. Kolay bir iş değil onca borç altına girmek, koltuk satmağa çalışmak, sıklıkla turnelere çıkmak… Sıfırdan ve büyük uğraşlarla ortaya çıkıyor o güzelim Kenter Tiyatrosu. Müşfik Kenter, Şükran Güngör ve Kamran Yüce elbette sanatçının yanında duruyorlar. Ama, gözünü karartarak doğrudan elini taşın altına koyan kişi Yıldız hanımdır.
“Ben, kadın olarak yalnız kaldığını veya yalnız bırakıldığını düşünmüyorum. Çünkü, o yıllar, bugün olduğu gibi kadının ötekileştirildiği yıllar değil. Yönetici kadroların tiyatroya, sanata bakışları da bugünlerden farklı.
“Saygı, sevgi ve neşe doluydu. Okumayı severdi. Sadece tiyatroya dair gelişmeler değil, dünya halleri onun ilgi odağındaydı. Hoşsohbet bir insandı. Hemen her buluşmamızın sonunda akşamüstü Boğaz’a karşı şarap yudumlamak ikimizin de keyif aldığı bir olaydı. İyi ki yakından tanıdım Yıldız Kenter’i ve iyi ki benim onu sevdiğim kadar o da beni sevdi. Bana inandı, güvendi.
Selçuk Metin anlatıyor:
“Elbette kişiliği çok etkileyici! Hayatındaki kırılma anları ve sürekli mücadeleyle geçmiş bir yaşam. Ben kendisini üç ya da dört kez izleyebildim ancak güçlü oyunculuğu tüm katılanların birleştiği ortak nokta. Haldun Dormen “Ben O’nun gibisini izlemedim!” diyor örneğin. Tabii her şeyin üstünde hocalığı var elbette. Türkiye şartlarında bir tiyatro kurmak, onu ayakta tutmak bile başlı başına bir belgesel konusu aslında.
“Aslında ortaya çıkan eserler bu değerli isimlere bir şükran niteliğinde. Bunun yanı sıra tiyatroyu gelecekleri olarak seçen gençlere de bir kılavuz olması en büyük isteğimiz. Tiyatronun mihenk taşları olan bu isimler geçmişte neler yaşamış, alkışları hak etmek için nasıl zorlu günler geçirmişler. Bunların bilinmesi gerekli. Günümüz popüler kültürüyle yoğrulan sanatçı adaylarının bu yaşamlardan feyz alması bizim de sorumluluğumuzu arttırıyor elbette. Ama en başında her şeyin doğru aktarılması önceliğim.”
Zeynep Miraç anlatıyor:
“Herkesin hayatında bir Yıldız Kenter dokunuşu var, bazen bundan kendisinin haberi bile olmasa da… Öğrencileri için çok önemli, hayatlarını değiştiren, bir ömür boyu onlara eşlik eden bir figür. Bana kalırsa biz seyircileri için de öyle…
“Bugünün gençlerinin dilinden düşmeyen bir sözcük varsa o da umut. Umudu, devam etme gücünü arıyor herkes. Yıldız Kenter’in yaşam öyküsü, umudun öyküsü bence. Ama romantik, tozpembe bir öykü değil. Zorluklarla, engellerle dolu. Tam da bu nedenle umut veriyor bana göre; “Yapabilirsin” diyor, “Ben bu topraklarda yeşerdim, sen de o tohumu ekmekten vazgeçme” diyor. “Çok çalış, çok sev, çok iste ve tadını çıkar” diyor. Bunlar seyirciye geçerse, ne mutlu bize…
“Değişim kaçınılmaz ancak tarihin hep ileri doğru hareket ettiğini düşünürsek olumlu bir değişim beklemek daha akılcı. Lakin işler pek öyle yürümemiş buralarda. Geçmişe kuru güzellemeler yapmanın faydası yok, ancak yine de 70 yıl öncesinin “muasır medeniyet” yolunda yürüyen ülkesini görünce nelerden vazgeçildiği daha da belirginleşiyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında doğmuş Yıldız Kenter. Bir inşa dönemi bu ve “insan kazanmak” üzerine çalışan bir sistem var. Şimdi, -bu sözcüğü kullanmaktan çekinmeyeceğim- bir yıkım döneminden geçerken o günleri hatırlamanın bize güç vermesini dilerim.
Röportajın tamamına ulaşmak için tıklayın.