Pandemiyle mücadele sürerken, ekonomik kriz, bakım yükü ve kısıtlamalar en çok kadınları etkiledi. Psikoterapist Zerrin Peker’e göre, “Kadınlar tükenmişlik sendromu yaşıyor.”
Fotoğraf: Pixabay
Ücretli çalışma alanında yaygın kadın işsizliğine, kapanmayla katlanan ücretiz bakım ve emek yükü eklenince, pek çok kadın psikolojik olarak zorlanmaya başladı.
Kadinisci.org’dan Gülay Fırat’a konuşan uzman klinik psikolog, psikoterapist Zerrin Peker, ruhsal sağlığın önemine vurgu yaparak, sosyal bağların güçlendirilmesine ihtiyaç olduğunu ifade ediyor:
“Tek çalışanlı ailelerde erkeklerin çalışması artık evi geçindirmeye yetmiyor. Alım gücü azaldığı için evde ev işleri yapan kadınlardan maddi katkı bekleniyor. Zaten ekonomik durum ve yalnızlık insanların psikolojisini bozan temel sebepler. Bunlar çevresel faktörler tabii. Bir de insanların genetik geçişleri vardır. Fiziksel koşullar da psikolojiyi etkiler. Sosyal bağların güçlü olması psikolojik olarak insanı daha sağlam yapar. İnsanlara tavsiyem, bu bağları kuvvetlendirmeleri olacaktır. Ayrıca hayat şartları karşısında zorlandıklarında, şöyle düşünsünler, ‘Ben de insanım, gücüm bu kadar. Her şeye yetişemeyebilirim, bu kadar yapabiliyorum.’ Ve bunu kendilerine ara sıra hatırlatsınlar.”
“Kadının 50 liraya bir hafta evi idare etmesi bekleniyor”
Peker, çevresel baskılar ve olumsuz hayat şartları yüzünden ortaya çıkan tükenmişlik sendromunun kadınların yaşamını çekilmez hale getirdiğinin altını çiziyor:
“Hastaneye gelen hastalar arasında ekonomik güçsüzlük yüzünden zorlanan kadınlar var. Mesela kocanın ücreti düşmüş ekonomik durumu kötü ve adam eşine 50 veya 100 lira gibi bir para veriyor ve ‘Al bu parayı, ne yaparsan yap’ diyerek evin sorumluluğunu olduğu gibi kadının omuzlarına atıyor. Kadın bu şartlarda ne alabilir? Hem alışveriş yapmak zorunda hem de bir hafta bu parayla idare etmek durumunda! Böylesi zor geçim dertleri var kadınların. Bazen hastaneye gelecek yol parası olmayan kadınlar oluyor, yardımcı olmak için elimizden geleni yapıyoruz elbet ama bizlere ulaşamayanlar da mutlaka var. Tüm bu stresler kadını psikolojik olarak hayli yoruyor. Bu da tükenmişlik sendromuna neden oluyor.”
Tükenmişlik sendromunun belirtilerini ise şöyle anlatıyor Peker: “Tükenmişlik sendromu yaşayan kadınlarda her zaman bir ağrı vardır. Psikolojik anlamda yaşadığı problemler bedensel tepkilerle ortaya çıkar çünkü. Hep bir ağrısı vardır ama onun yanı sıra sürekli yorgundur, yataktan yorgun kalkar, canı bir şey yapmak istemez, keyifsizdir. Psikolojik yorgunluğu artan insanlarda duygular bedenselleşir, fiziksel ağrılar olarak ortaya çıkmaya başlar. Bu düşük duygu durumu ise mutsuzluk sebebi yaratır. Tükenmişlik sendromu yaşayan kadınlar yaşanan olayların her zaman olumsuz yanlarını görür. Böyle durumlarda bilişsel davranışçı yaklaşım tekniklerini uygularım, çözüm odaklı çalışıyor olmak önemlidir. Böyle vakalarda ağrı arkasındaki sebepleri bulmaya çalışırız.”
Günümüzde kadınların fiziksel, duygusal ve ekonomik şiddete daha fazla maruz kaldıklarına da dikkat çeken Peker, kadınların daha çok travma yaşadığını belirtiyor: “Kadınların travma yaşama olasılıkları erkeklere göre daha fazladır. Çevresel koşulları, aile içinde uğradığı ayrımcılık ve eğitim olanaklarına ulaşmadaki güçlük kadınlarda birer travma sebebidir. Kaldı ki dünya genelinde, savaşların, afetlerin ve göçlerin sarsıcı etkisini kadın ve çocuklar daha yoğun yaşayan dezavantajlı gruptur. İşte tüm bu travmalar neticesi depresyondur ve en sık görülen bir psikiyatrik hastalıktır.”
“Sosyal medya kullanımına dikkat edilmeli”
Ekonomik kaygıların yanı sıra hızlı hareket etme dürtüsü ve sosyal medyanın pompaladığı “Her şeyi başarabilirsin, yapabilirsin” dayatmasının insanların kendisine odaklanmasına yol açtığını belirten Peker, herkesin sosyal medyayı nasıl kullandığına dikkat etmesi gerektiğini söylüyor.
“Haber ve bilgi edinmek için mi sosyal medyada, yoksa başkalarının hayatlarını merak ettiği için mi? Bunun bilincinde olmak çok önemli, bunu ayıralım, fark edelim! Neye ihtiyacımız var, bunu bilir ve ona göre davranırsak, kendimizi olumsuzluklardan korumayı da başarmış oluruz, daha az etkileniriz. Bir de sosyal medyaya fazla düşkünlük, etrafı görmenizi engeller. Hayatta hızlı olan detayları kaçırır, sonucu bencilliktir. Çünkü insanların uğraşması gereken o kadar detay var ki sadece kendi derdine düşer.”