Anne Branigin, The Lily’de yer alan yazısında, pandemiyle birlikte aniden hayatımızın bir parçası haline gelen görüntülü konuşma pratiğinin, kendimize bakışımız ve karakterimiz üzerindeki etkilerini irdeliyor.
Anne Branigin
Obreanna McReynolds, pandeminin ilk haftalarında Zoom’un hayatına yenilik getirdiğini hatırlıyor.
İlk başta, McReynolds küçük, pikselli görüntüsünde, makyaj özelliği de dahil olmak üzere farklı filtrelerle oynamaktan keyif alıyordu.
Ancak yaz geldiğinde, McReynolds görüntülü görüşmelerde kendi görüntüsünü gizlemeye başladı.
Toplantılar esnasında gözlerinin altında koyu halkalar veya şişkinlik fark etmeye, saçlarının dağınık olmasına takmaya başladı. Dikkati dağılmaya başladı ama videosunu kapatabilecekmiş gibi hissetmiyordu.
Zoom, “kesinlikle kendime daha fazla odaklanmama sebep oluyor ki bu iyi bir şey değil” diyor McReynolds. “Düzeltmeye veya optimize etmeye takıntılı hale gelmek için kolay ve kaygan bir zemin.” Pandemide geçen bir yılda, Zoom ve diğer video konferans hizmetleri, evden çalışan birçok insanın hayatını ve rutinlerini şekillendirdi ve toplu olarak deneyimlediğimiz şeyi açıklamak için yeni bir kelime dağarcığı bile türedi. Örneğin, “Zoom dismorphia” (Zoom algı bozukluğu) görüntülü görüşmelerde, insanların kendilerine bakarak saatler geçirmesi sonucu görünüşlerinden endişe duymaya başlamalarını ifade ediyor.
Bir de, kesintisiz video toplantı akışından kaynaklandığına inanılan kozmetik cerrahi konsültasyonlarındaki ani artış için kullanılan “Zoom boom” (Zoom patlaması) tabiri var. Amerikan Plastik Cerrahi Derneği’nin rakamlarına atıfta bulunan yakın tarihli bir Guardian makalesi, pandeminin başlangıcından bu yana kozmetik prosedürler için çevrimiçi konsültasyonların yüzde 64 arttığını söylüyor.
Stanford Üniversitesi Sanal İnsan Etkileşim Laboratuvarı’nın kurucu direktörü Jeremy Bailenson, video konferans araçlarıyla birdenbire kurduğumuz bu yakın ilişkiyi, tüm iş gününü elimizde bir ayna ile geçirmeye benzetiyor.
Bailenson, “Zoom fatigue” (Zoom yorgunluğu) üzerine yakın tarihli bir makalesinde, “Zoom kullanıcıları, medya tarihinde ve muhtemelen insanlık tarihinde daha önce görülmemiş bir sıklıkta ve sürede kendi yansımalarını görüyor” dedi.
31 yaşındaki McReynolds, sürekli girdiği görüntülü görüşmelerin onu yaşlanma belirtilerine karşı daha duyarlı hale getirdiğini söylüyor.
Pandemi öncesi makyaj rutinini beş ila altı aşamalı bir cilt bakımı rutini ile ikame eden McReynolds, daha “düzgün ve alımlı” hissetmesine yardımcı olmak için takma tırnak kullanmaya başladığını anlatıyor.
Çevrimiçi eğitim şirketi Skillshare’de McReynolds ile çalışan Chantel Lucas, görüntülü görüşme yorgunluğu hissetmeye başladığı yaz aylarına kadar kendinisi utangaç hissetmediğini söylüyor.
Lucas, “Benim için en büyük işaret, fikirlerimi paylaşırken veya herhangi bir sunumu büyük bir gruba sunarken yaşadığım gerginlikti,” diyor. “Daha önce topluluk önünde daha önce hiç yaşamadığım bir şey oldu, yüzümün kızarmaya başladığını fark ettim.”
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.