Gülseren Onanç
Karşıdakinin gözünün içine bakmak cesaret ister. Gözler ele verir insanı. Korkunuzu, öfkenizi, utancınızı, isyanınızı, aşkınızı, hayranlığınızı tüm çıplaklığıyla yansıtır. Tek bir bakış size ilişkin çok şey anlatır.
Otoriter iktidarların temsilcileri ülkelerinin vatandaşları ile göz göze gelmekten kaçınır. Onların gözündeki öfkeyi de isyanı da görmek istemez. Otoriter iktidarlar vatandaşları ile aralarına mesafe koyarak zulmüne devam edebilir, onlar için tek bir makbul vatandaş vardır: koşulsuz itaat eden, sözünün üstüne söz söylemeyen. Bunları yapmayanlar ise vatandaş değil bölücü teröristtir.
Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyım rektörü reddeden üniversite öğrencileri ve öğretim üyeleri tarafından “Kayyım Rektör İstemiyoruz” diyerek yapılan barışçıl ve renkli gösterileri ve bu direnişte kadın öğrencilerin ve öğretim üyelerinin neler istediğini daha önce ele almıştık. Geçen hafta, Boğaziçi Üniversitesinde devam eden eylemler polis şiddeti ile bastırılmaya çalışıldı. Yüzlerce öğrenci göz altına alındı. Bu sefer otoriter iktidarın sözcüsü bir polis oldu ve bir öğrenciye emretti: “Aşağı bak!” O akşam öğrenciler hep bir ağızdan cevap verdi: “Aşağı bakmayacağız!”
Kadın hareketinin temsilcileri polislerin bu üstten bakışını ve acımasız zulmünü iyi bilirler. Şili de başlayan Las Tesis dansını Kadıköy’de yapan kadınlar da, İstanbul Sözleşmesi’ni savunan üniversite kadın kolektifleri de aşağı bakmadıkları için polis şiddetine maruz kaldılar.
LGBTİ+ hak savunucuları da her daim polislerin, erkek egemen patriyarkal düzenin hedefindedir. Nitekim Boğaziçi eylemlerinde de hedefe konuldular. LGBTİ+ derneklerinden şahane bir açıklama geldi: “Aşağı Bakmayacağız çünkü yukarıda hepimizin özgürleşmesinin olmazsa olmazı gökkuşağı var! Hep beraber, toplumsal barış içerisinde yaşamak için göğe bakalım, gökkuşağına bakalım!
LGBTİ+ anneleri de çocuklarına destek verdi: “Biz anneler ve babalar ve kardeşler ve akrabalar her zaman çocuklarımızın yanındayız.”
Öte taraftan İstanbul Sözleşmesi’ni Saadet Partisi ile pazarlık unsuru haline getirerek kadın seçmeni hiçe sayan Cumhur İttifakı’na tepkiler büyüyor.
Yeniden tekrar edelim. Türkiye’nin feminist bilince sahip lider kadınlara ihtiyacı var. Angela Davis, “feminizm bizden kapsayıcı olmamızı istiyor,” diyor.
Kadınların liderlik mücadelesinin ne kadar zorlu bir mücadele olduğunu biliyoruz. Avustralya eski başbakanı Julia Gillard ve Dünya Bankası eski başkan yardımcısı Ngozi Okonjo-Iweala’nın birlikte yazdıkları “Women and Leadership: Real Lives, Real Lessons” (Kadın ve Liderlik: Gerçek Hayatlar, Gerçek Dersler), kadınların liderliğe giden yolculuklarında karşılaştıkları engelleri irdeliyor.
Biz Eşitlik, Adalet Kadın Platformu olarak soru soran, soruna çözüm üreten aktif vatandaşların örgütlü mücadelesinin toplumu güçlendireceğine inanıyoruz ve onların cesaret veren hikayelerini sizinle paylaşıyoruz.
16 yaşındaki bir iklim aktivisti Greta Thurnberg’in de içinde bulunduğu genç iklim aktivistleri büyük bir özgüvenle dünya liderlerine açık bir mektup yayınlayarak şunu söylediler: “Siz iklim krizini görmezden gelme seçeneğine sahip olsanız bile, bu –sizin çocuklarınız olan– bizler için bir seçenek değil. An itibariyle dünyada çocukların güvenli bir çevrede geleceği karşılayabileceği bir yer yok. İklim acil durumuyla yüzleşmenizi talep ediyoruz.”
Bu genç kadınların özgüveni ve bilgeliğine dünyamızın ihtiyacı var.
Cinsel tercihi, cinsiyeti, inancı, etnik kökeni ne olursa olsun her birey bu memleketin eşit vatandaşıdır ve onurlu bir şekilde yaşama hakkına sahiptir. Vatandaşının aşağıya bakmasını direten iktidara karşı Türkiye’nin “Aşağı Bakmayanların Ülkesi” olması için mücadele veren genç öğrenci arkadaşlarımız ile gurur duyuyoruz.
Direniş, Dayanışma ve Değişim için hazırladığımız SES Kadın Bülteni’nin sizlere cesaret ve umut vereceğine inanıyoruz.
Gülseren Onanç
SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu Kurucusu