Siyaset bilimci, feminist Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Express dergisinin kış sayısında, 2021’e damgasını vuran, 2022’de de gündemin başköşesinde olacağı görünen kadın hareketini ve ittifakların yapısını değerlendirdi.
“Kadın hareketinin muhalefet partileriyle yaptığı görüşmelerin ortaklaştırılması ve Boğaziçi direnişi çok önemli ve kadın hareketiyle en azından düşünsel bağları olduğunu görüyorum. Umudu ayakta tutan gelişmeler. Umut ve zaman…”

Siyaset bilimci, feminist Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Express dergisinin kış sayısında, 2021’e damgasını vuran, 2022’de de gündemin başköşesinde olacağı görünen kadın hareketini, ittifakların yapısını ve madun kesimler arasındaki çapraz bağları anlattı.
2021’de öne çıkan üç gelişme neydi?
Fatmagül Berktay: Tabii ki Trump’ın iktidardan düşüşü ve Capitol baskını. Sağ milliyetçi popülist iktidarların zamanının dolmakta olduğunu gösteren bir gelişmeydi. İkincisi, Türkiye’de iktidarın toplumla, toplumsal realiteyle ilişkisinin kopuşu. Bu kopuşun çok emaresi var. En somutu İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıydı. Toplumun sadece yüzde 2’sinin desteklediği bir eylemde bulundu cumhurbaşkanı. Üçüncüsüyse farklı bir politika anlayışının gelmekte olması. Bunun da emareleri var. Millet İttifakı’nın ve başka ittifak arayışlarının ötesinde, kadın hareketinin siyaset sahnesine çıktığını görüyoruz. Tabii kısa sürede sonuç verecek gelişmeler değil bunlar. Ancak, toplumda temel siyasal konular etrafında farklı kesimlerin, anlayışların, tavırların yan yana gelmesi 2022’ye aktarılacak belirleyici bir gelişme olabilir. Bu noktada, kadın hareketinin hedeflerinin sadece toplumsal cinsiyetten doğan talepler olmadığını, çok daha geniş bir kulvara oturduğunu söylemek gerek. Toplumsal cinsiyet tarafından derinlemesine yapılandırılmış bir toplumda kadınlar sadece cinsiyet üzerinden değil, çeşitli kamusal sorunlar etrafında talepler oluşturuyor. Tüm muhalif cephenin ortak hedefler etrafında birleşmesi gerektiğini savunan ve hem cinsiyet hem de sınıfsal olarak altta kalanların, farklı etnik kimliklerin taleplerinin ortaklaştığı bir hareket kadın hareketi. Kesişimsel siyaset sayesinde kimlik siyasetinden vazgeçiliyor gibi görülüyor, ki bu da çok önemli bir gelişme.
Kadın hareketi eril merkezi siyaseti etkileyebilir mi?
Bunun kimi göstergeleri var. Kadın hareketinin muhalefet partileriyle yaptığı görüşmelerin ortaklaştırılması ve kamusallaştırılması gerekiyor. Gelecekte yeni bir siyasi uzlaşma olacaksa, kadınların talepleri mutabakat metinlerine girmeli. Bunun için çaba harcanıyor ve sonuç alınacak diye düşünüyorum. Çünkü bugün beliren farklı politika anlayışının ipuçlarını kadın hareketi ortaya koydu. Çeşitli kesimlerden kadınları bir araya getirerek, ortak hareket ederek kurulan platformlar var. Kadın hareketini bu açılardan başarılı buluyorum. Bir de tabii kamusal alanın bu kadar kapatılmaya çalışıldığı, toplumun siyasetten bu kadar koparılmaya çalışıldığı bir dönemde kadınlar sokağa çıktı, çıkıyor. Bu noktada gençlere umudumu da sürdürüyorum. Boğaziçi direnişi çok önemli ve kadın hareketiyle en azından düşünsel bağları olduğunu görüyorum. Hocalarla öğrencilerin bir araya gelmesi, öğrencilerin bütün kesimleri kapsayacak şekilde hareket etmesi, dayanışması yeni bir politika yapma biçimine işaret ediyor ve umudu ayakta tutan gelişmeler. Umut ve zaman…
Kadın hareketinin hedeflerinin sadece toplumsal cinsiyetten doğan talepler olmadığını, çok daha geniş bir kulvara oturduğunu söylemek gerek. Toplumsal cinsiyet tarafından derinlemesine yapılandırılmış bir toplumda kadınlar sadece cinsiyet üzerinden değil, çeşitli kamusal sorunlar etrafında talepler oluşturuyor.
2022 için tayin edici gelişmeler var mı?
“Sosyal bilimciler doğru öngörülerde bulunur, ama bunu genellikle yanlış zamanda yaparlar” diye bir söz vardır. (gülüyor) 2022 açısından tayin edici olan, başladığını gördüğümüz ittifakların, yan yana gelişlerin sürdürülmesi. “Helâlleşme” çağrısı bu açıdan önemli. Bu çağrı farklı bir politika yapma anlayışına, hatırlamak ve hatırladıklarımızla, hoşumuza gitmeyenlerle yüzleşebilmek isteğine işaret ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrısını bu açıdan cesur ve önemli buluyorum. Bu tabii işlenen suçlarla ilgili hukuksal yollara başvurulmasını ve faillerin mahkemelerde hesap vermesini dışlayan bir şey değil, olmamalı. Ne var ki, bir uzlaşma kültürünün yaratılması önemli ve uzlaşma da geçmişle yüzleşmeden olmuyor. 6-7 Eylül’ü, Ermeni katliamını, Dersim’i, Diyarbakır hapishanesini hatırlamazsanız, toplumun bütün açık yaralarıyla yüzleşmezseniz, geleceği adil bir şekilde yaratamazsınız. Yaraları sarabilmek için önce onları görmek ve dürüstçe hesaplaşmak gerekir.
Bir erken seçim bekliyor musunuz?
Siyaset olumsaldır. Hiç tahmin edemeyeceğimiz gelişmelere gebedir, dolayısıyla bunu söylemek kolay değil, ama gidişatın dünyada da, Türkiye’de de sağ milliyetçi popülizmden uzaklaşma yönünde olduğunu düşünüyorum. Ancak, ataerkil ideolojinin egemen olduğu toplumda demokrasi tam anlamıyla üretilemez. Bu anlamda kadınlar ve erkekler bir yol ayrımında.
Nasıl bir yol ayrımı?
Her kesimden kadınlar bir yol ayrımında, çünkü gelecek onların uyanık davranarak haklarına, hayatlarına ve kazanımlarına sahip çıkıp çıkmayacaklarına göre şekillenecek. Seküler ve demokrat erkekler de bir yol ayrımında. Türk modernleşmesinin bu yeni dönemecinde kiminle ittifakı seçecekler? Ataerkil önyargıları ve yapıları sürdüren bir “nafile biraderliği” seçip “mağdur babalar” yahut “nafaka mağduru erkekler”le mi ittifaka girecekler? İstanbul Sözleşmesi’ni siyasi pazarlık konusu yapan, kadının yoksulluk nafakasına göz diken, boşanmayı zorlaştırmak, kız çocuklarının evlilik yaşını 12’ye çekmek isteyenlerle birlikte Türk modernleşmesinin cinsiyetçi niteliğinin derinleşmesine göz yumacaklar mı, yoksa kadınlarla ve LGBTİ+’larla dayanışmaya girip demokrasi ve özgürlüğü mü savunacaklar?
Söyleşinin devamına buradan ulaşabilirsiniz.