SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Elif Vatanoğlu Lutz’u konuk ettiği Sevgililer Günü haftası etkinliğinde sevgi bağı hormonu olarak bilinen “oksitosin”in umutlu dünyasına yolculuk yaptı.
Etkinlikte oksitosin farkındalığının artmasının daha iyi bir dünya mücadelesine olası katkıları masaya yatırıldı.

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Elif Vatanoğlu Lutz’u konuk ettiği Sevgililer Günü haftası etkinliğinde sevgi bağı hormonu olarak bilinen “oksitosin”in umutlu dünyasına yolculuk yaptı.
Oksitosin farkındalığı ile daha iyi bir dünya mücadelesinin olası kesişimlerinin masaya yatırıldığı çevrimiçi etkinliğin açılış konuşmasını SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği Kurucu Başkanı Gülseren Onanç yaptı. Rusya-Ukrayna krizinin barışı daha yüksek sesle savunma görevini hatırlattığını söyleyen Onanç, Vatanoğlu’nun Asya’nın Nobel’i olarak bilinen ve dünya barışına katkıda bulunan kişilere verilen Gusi Barış Ödülü’nü Türkiye’den alan ilk kadın olduğunu hatırlattı. Onanç, “Elif’in çalışmaları bizim hayal ettiğimiz dünyaya ulaşmada büyük önem arz ediyor” diyerek, oksitosin farkındalığının kadın hareketinin yol haritasında önemli bir merhale olabileceğini kaydetti.
Oksitosin hormonunun bilimsel analizine yönelişinin ardında kişisel hayat hikayesi ve kişisel ilgi alanları olduğunu anlatan Vatanoğlu, “Aklım aslında sosyal bilimlerdeydi. Felsefe, sanat, edebiyatı çok severdim. Tıp ile bunları nasıl birleştirebileceğimi düşünürken karşıma tıp ve sanatı birleştirebileceğim ‘tıp etiği’ alanı çıktı” dedi.
Vatanoğlu, ilgi alanı doğrultusunda tıp ve sanatı birleştiren dersler açtığını aktararak 2019 yılında Tıp ve Sanat Platformu’nu kurduğunu; bu platformun çalışmalarında sıklıkla oksitosine verdiği referanslarla ise bu hormona yönelik bilimsel ilgisinin arttığını söyledi. Bir süre sonra Tıp ve Sanat Platformu‘nun başına “oksitosin” hormonunun da ismini veren Vatanoğlu, o günden bu yana “Oksitosin dünyaya ne söyleyebilir?” sorusuna yanıt aradığını ifade etti.
Şifa verme tarihinde kadınlar
Sağaltıcılıkta kadınların önemine ve Antik Dönem’den itibaren karşımıza çıkan tıp tanrıçalarından Panacea ve Hygeia’ya değinen Vatanoğlu, “Şifa verme tarihinde kadınların yeri çok önemli. Ancak kadınların hekimlik yapmaları hiç de kolay olmamış. M.Ö 300 yılında derslere erkek kılığında giren Agnodice fark edilince öldürülüyor örneğin” diye konuştu. Vatanoğlu, Osmanlı’daki ebelik kurumu ve Türkiye’nin ilk kadın hekimi Safiye Ali‘den de bahsederek, “Bütün bunlardan bahsetmeden edemedim. Bilim kadınlarının önünü açan İffet Naim, Müfide Kazım, Suat Rasim gibi Türkiye’nin ilk kadın hekimlerinin önünde saygıyla eğilmek istedim” dedi.

Neden oksitosin?
Sunumuna “oksitosin” kelimesinin etimolojisi ile başlayan Vatanoğlu, hormona dair şunları anlattı: “‘Hızlı doğum’ anlamına gelen oxys ve tokos kelimelerinden türetilmiştir. Aslında beyinde nöromodülatör olarak görev yapan bir memeli hormonunda söz ediyoruz. Beyinde hipotalamusta sentez edilir ve arka hipofizden salınır. En fazla doğum esnasında ve hemen sonrasındaki rolü ile bilinir. Doğum esnasında serviks ve uterusun gerilemesi ile çok miktarlarda salınır. Rahim kaslarının kasılmasını uyarır ve doğumu kolaylaştırır. Doğumdan sonra ise meme başı uyarısı ile sütün salınımını sağlayarak emzirmeye yardımcı olur.”
Vatanoğlu, son zamanlarda yapılan çalışmaların oksitosin hormonunun davranışlar üzerine etkisini ortaya koyduğunu ifade ederek, “Rahatlama ve kan basıncını düşürmeye yardımcı olan anti-anksiyete etkileri biliniyor; ağrı eşiğini yükseltir büyümeyi ve iyileşmeyi teşvik eder. Sosyal etkileşim ve iletişimde güven duygusu sağlar. Dokunma, koku ve ses ile aktifleşerek salgılanır” dedi.
“Sevdiğiniz birinin kazağını koklamak, sesini duymak, insanlara dokunmak ve temas etmek oksitosini arttır” diyen Vatanoğlu, başkalarına iyilik yapmak gibi psikolojik faktörlerin de oksitosin seviyesini arttırdığı yönünde bilimsel çalışmalar olduğunu aktardı.
‘Yalnızca anne ve yeni doğan arasındaki bağı imlemez’
Oksitosinin zannedilenin aksine sadece doğumu kolaylaştırma ve anne ile yeni doğan arasındaki bağı sağlamada değil başka pek çok şekilde de aktive olduğunu belirten Vatanoğlu, “Sosyal ilişkilerde ve partnerlerle olan bağı da sağlayan oksitosindir. Kişinin içindeki güven ve cömertlik duygusunu açığa çıkarır. Oysa Yakın zamana kadar bu hormonun sadece annelik içgüdüsü, bağlılık ve aşk ile bağlantılı olduğu düşünülüyordu” dedi.
‘En umulmadık zamanlarda bizimle’
Vatanoğlu, oksitosinin birlikte çalıştığı diğer hormonlara dair şunları kaydetti: “Oksitosinin birlikte çalıştığı hormonlardan biri de dopamin hormonudur. Bu iki hormon esneme ve uyuma sırasında sinerjist bir aktivite gösterir. Oksitosin vücuttaki kortizol seviyelerini düşürerek rahatlamamıza ve uyumamıza yardımcı olurken dopamin esneme sırasında devreye girer.”
Oksitosinin hayatımızda tahmin edemeyeceğimiz kadar çok alanda yer aldığını söyleyen Vatanoğlu, “Evrimimizden en umulmadık davranışımıza kadar bizimle. Bu hormonu çevremizdekilere sarılarak ve iyilik yaparak arttırmak mümkün.
Koronavirüs tedavisindeki potansiyeli
Vatanoğlu, ABD’deki Ohio Üniversitesi’nden bir grup araştırmacının oksitosin hormonunun koronavirüs tedavisindeki potansiyeline dair çalışmalarından da bahsetti. “Oksitosin koronavirüs tedavisinde araştırılmaya değer” diyen Vatanoğlu hızlı iyileşen vakalarda oksitosin seviyesinin yüksek olduğunun artık bilinen bir gerçek haline geldiğini söyledi.
Oksitosin farkındalığı başka hangi alanları destekleyebilir?
Oksitosin farkındalığının ilk bakışta doğrudan ilişkili görünmeyen üç temel alanı destekleyebileceğini belirten Vatanoğlu bu alanları şöyle sıraladı: Hızlı gelişen teknoloji ve yetişemeyen değerlerimiz, akademide artan mobbing vakaları ve ırkçılıkla mücadele.
“Teknoloji çok hızlı gelişiyor ama bu bizi aynı derecede mutluluğa götürmüyor. İnsanların mutluluğu ile teknolojinin artış seyri arasında doğrudan bir ilişki yok. İnsanlık değerleri teknolojiye yetişemiyor yani. Yine keza benim akademide gözlemlediğim ama hemen her yerde olan mobbing vakaları da oksitosin farkındalığı ile önlenebilir. ‘Bu ırkçılık’ dendiğinde çözüm alınamıyor çoğu kez, oysa bunun oksitosin hormonu ile arasındaki ilişkiden bahsedildiğinde çözüme yaklaşılabilir.”
Prof. Dr. Elif Vatanoğlu Lutz Kimdir?
Prof. Dr. E. Elif Vatanoğlu Lutz, 1999 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 2007 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Tıp Tarihi ve Etik alanındaki doktorasını tamamladı. 2008-2014yılları arasında Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, 2014-2020 arasında Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2008-2011 yılları arasında Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Sağlık Hukuku doktora programında ders verdi. Bütün sosyal bilim disiplinlerinin tıp ile ilişkisine duyduğu ilgi neticesinde ‘tıpta insan bilimleri’ alanında, özellikle ‘tıp ve sanat’ disiplini ile ilgili verdiği birçok farklı başlıkta ders ve araştırmalarından sonra 2019 yılında Oksitosin Tıp ve Sanat Platformu’nu kurdu. Halen Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı öğretim üyesidir.
Asya’nın Nobel’i olarak bilinen ve dünya barışına katkıda bulunan kişilere verilen Gusi Barış Ödülü’nü Türkiye’den alan ilk kadın olan Prof. Dr. Elif Vatanoğlu Lutz, “sevgi bağı hormonu” olarak bilinen oksitosin hormonuyla ilgili farkındalığın artması ve bu farkındalığın ırkçılıkla mücadelede toplumsal terapi amaçlı kullanılmasına yönelik çalışmalarıyla biliniyor.
Vatanoğlu Lutz’un kurucusu olduğu ve 2019 yılından bu yana tıp ve sanatın kesişim noktası olarak yolculuğuna devam eden Oksitosin Platformu, ismini doğumu kolaylaştıran hormondan alıyor. Son zamanlardaki çalışmalar ise oksitosin hormonunun davranışlar üzerine etkisini de ortaya koyuyor. Rahatlamanın yanı sıra kan basıncını düşürmeye de yardımcı olurken anti-anksiyete etkileri de olan oksitosin, ağrı eşiğini yükseltiyor, büyümeyi ve iyileşmeyi teşvik ediyor. Sosyal etkileşim ve iletişimde güven duygusu sağlayan oksitosin hormonu; birçok dokunma, koku ve ses ile aktifleşerek salgılanıyor. Ayrıca başkalarına iyilik yapmak gibi psikolojik faktörler de oksitosin seviyelerini artırıyor.