Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın (BAYETAV) yürüttüğü “Türkiye’de Bir Arada Yaşarız” araştırmasına göre, kadınlar ve gençler en çok yan yana gelebilen grupları oluşturuyor. Kimlik olarak cinsiyete vurgu yapan kadınlar geleneksel, kültürel kimliklerin üzerine çıkıyor.

Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın (BAYETAV) yürüttüğü “Türkiye’de Bir Arada Yaşarız” araştırması İzmir’de kamuoyuna açıklandı.
Bir arada yaşamı zorlaştıran ve toplumu kutuplaştıran sebepleri açığa çıkarmayı amaçlayan araştırma aynı zamanda bu atmosferin aşılıp birlikte yaşama dair potansiyellerin de ön plana çıkmasını amaçlıyor.
“Bir Arada Yaşarız” araştırmasının nicel verileri KONDA tarafından Temmuz 2021’de 2 bin 132 kişiyle yapılan görüşmeler, nitel verileri ise Haziran-Temmuz 2021 tarihleri arasında SAM Araştırma Danışmanlık tarafından 62 derinlemesine görüşme ve 12 odak grup toplantısı sonucunda ortaya çıktı.
Toplumda yara haline gelen farklar radikal kimlikleri besliyor
Araştırmanın sonuçlarına göre kutuplaşmış bir toplumsal atmosferde, toplumdaki çoğulluk haliyle gerilim içerisinde “bir yere ait olmak” söylemi hakim hale geliyor. Tatmin olmayan özellikler kişinin kimliğini oluşturuyor. Yara haline gelen farklar ise radikal kimlikleri besliyor:
“Toplumda güven tesis edilir ve farklı kimlikler tanışma ortamı bulursa önyargılar büyük ölçüde yıkılabilir ve bir arada yaşama potansiyeli yükselebilir.”
Toplumsal talepler ve çeşitlilik karşısındaki kutuplaştırıcı zihniyetin toplumsal meseleleri “vatan-ihanet”, “onur-gurur” gibi duygulara dair unsurlarla ele aldığının belirtildiği araştırmada, buna rağmen birbirlerinden çok farklı katılımcıların toplumu bir bütün olarak gördüğü ve diğer insanların da toplumun bir parçası olduğunu kabul ettiği sonucu da dikkat çekiyor.
Özellikle bir arada yaşama potansiyellerinin de incelendiği araştırmanın sonuçlarına göre, en çok sınıf ve sosyal adalet alanındaki karşılaşmalarda kültürel ve siyasi kimlikleşme ve kutuplaşma zihniyetinin dışına çıkılabiliyor. Kadınlar ve gençler ise en çok yan yana gelebilen grupları oluşturuyor.
Kadınlar kendilerini daha az kategorize ediyor

Araştırmaya göre, kamusal alanın kurguları ve gerekleri ile çok daha iç içe olan erkeklere kıyasla, kadınlar kendilerini verili kimliklerle tanımlamakta daha çok zorlanıyorlar. Kadınlar (ve gençler) orta yaş üzeri erkeklere kıyasla kendilerini ve başkalarını “daha az kategorize” ederek ifade ediyorlar.
Yine araştırmaya göre, etnik ve dinsel kimliklerde olduğu gibi, cinsiyet (ya da toplumsal cinsiyet) kimliği de toplum içindeki ilişkilerden, yaşanan ayrımcılıklardan, bu ayrımcılık karşısında gösterilen performanslarla doğrudan ilişkili.
Kimlik olarak cinsiyete vurgu yapan kadınlar geleneksel, kültürel kimliklerin üzerine çıkıyor.
Birçok kadın “dezavantajlı” özelliğini (kadın olmak) öne çıkarıyor ve etnik olarak (örneğin) çoğunluğa dahil olmasına rağmen bu hususu önemsizleştiriyor.
En önemli sorun ekonomiden sonra kutuplaşma
Bekir Ağırdır araştırma sonuçlarını şöyle yorumladı: “Şu andaki en önemli problemlerden birisi toplumsal planda ekonomiden sonra kutuplaşma meselesi. Benim kutuplaşmadan kastettiğim şu: Herhangi bir problemi kendi dinamikleri, aktörleri üzerinden zamanı bağlamını dikkate almadan kategorik pozisyon almak. Doğru ve yanlış şimdi hepimiz biliyoruz ki bazı büyüklerimiz bugün ne söylese hepimiz zaten yalan diyeceğiz ya da bazı büyüklerimiz ne söylese bazılarımız zaten ona yalan diyecek yani kutuplaşma dediğim şey bu. Muhakememizi emanet etmek, kilitli kasaların altına, içine saklamak.”