
Gülseren Onanç
Ağustos böceklerinin beni yan gelip yatmaya davet ettiği Bodrum’dayım. Bir tarafım yazmam, çalışmam gerektiğini söylerken öteki tarafım yazın yavaş akan zamanına kendimi bırakmamı söylüyor. Duygu ve düşünce ikileminde gidip geliyorum. Bir tarafımda bayram heyecanı, diğerinde dünyanın ve memleketin gelecek kaygısı var.
Bugün yaşantımızı esir alan kaygı ve endişe üzerine düşünüp, mutluluğu formülü üzerine yazmak istiyorum. Tadı hala damağımda olan bayram coşkusunu yeniden nasıl yakalayacağımız üzerine düşünmenin bana iyi geleceğini düşünüyorum.
Tüm dünyada kaygı ve endişe duygusunun hüküm sürdüğü zamanlardan geçiyoruz. Bu endişe hali toplumların gelişimini engelliyor. İnsanlarının geleceğine ilişkin endişe duyduğu toplumlar zayıflıyor. Demokrasinin yerleşik olduğu ülkelerde hükümetler katma değerlerini ölçmek üzere artık vatandaşlarının mutluluk seviyelerini takip etmek üzere araştırmalar yapıyorlar.
Gençlerin yaşam memnuniyeti düşüyor, endişe seviyesi artıyor
Dünyada 146 ülkede yapılan anketler aracılığıyla halkın kendi hayatlarını nasıl değerlendirdiğini ölçen Mutluluk Endeksi bu araştırmalardan biri. 2022’de onuncusu yayınlanan mutluluk endeksinde Dünya çapında mutluluk düzeyinin 10 üzerinden 5,6 puan olarak ölçüldü. Gençlerin yaşam memnuniyetinde bir önceki yıla oranla düşüş, atmış yaş üstündekilerde artış gözleniyor ama genelde geleceğe ilişkin endişe seviyesinde bir yıl öncesine göre artış var. Öte tarafta dünyanın genelinde iyilik kategorisinde ciddi bir artış olduğunu da saptandı. Toplumlarda yabancılara yardım etme, gönüllülük faaliyetleri ve bağışlar 2021 yılında dünyanın her tarafında arttı ve pandemi öncesi seviyelerin neredeyse yüzde 25 üzerine çıktı.
Devlete ve kurumlara olan güven artınca mutluluk da artıyor
COVID-19 pandemisinin hakim olduğu son iki yılda güvenin toplumların mutluluğunda hayati önemi olduğu gösterdi. 2020 ve 2021 yıllarında COVID-19 kaynaklı ölümler, kamu kurumlarına daha fazla güvenen ve eşitsizliğin daha düşük olduğu ülkelerde belirgin şekilde daha düşük oldu. Bireylerin devlete ve kurumlara olan güveni arttıkça mutluluk seviyeleri de artıyor. Mutluluk endeksinde İskandinav ülkelerin hakimiyeti var, Finlandiya beş yıldır dünyanın en mutlu ülkesi. Türkiye ise son bir yılda 104. sıradan 112. sıraya geriledi. Hal böyle olunca Türkiye’de devlete ve kurumlarına olan güvenin son bir yılda daha da gerilediğini söyleyebiliriz.
Mutluluk=Denge ve ahenk
Mutluluk arayışı bilimsel olarak sürekli olarak ortaya çıkan yeni fikirler ve yaklaşımlarla her geçen yıl ilerlemeye devam ediyor. On yıldır devam eden araştırmalar sonunda Dünya Mutluluk Endeksi raporunu yazan akademisyenler denge ve ahengin en önemli faktörler olarak öne çıktığını söylediler. Bireysel mutluluğun özünde iç barış, memnuniyet ve denge kavramlarını da içeren iç uyum (inner harmony) olduğu sonucuna vardılar. Bu bilgi bilimsel olarak yeni bir buluş gibi gözükmese de küresel verileri açısından değerli.
Yaşam karşıt kutupların birlikte var olduğu bir dengedir
Akademisyenler denge/ahenk kavramının daha çok doğu kültürleri ile özdeş olduğunu vurguluyor. Örneğin Çin’den çıkan ve Uzakdoğu’da yaygın, kainatı ve hareketini açıklamaya çalışan Taoism’in Yin Yang kuramına göre yaşam, karşıt kutupların sürekli birlikte var olduğu bir dengedir. Kutuplar birbirine bağımlıdır ve birbirine dönüşür. Karşıtların biri oluşurken aynı anda diğeri de oluşur. Biri yok olurken sonun da diğeri de yok olur. Kutuplar aslında kendi içinde diğerini de barındırır.
Mutluluk bireysel midir toplumsal mıdır?
Öte tarafta Batı kültürünün düşünce biçimini şekillendiren Aristo’nun ya/ya da mantığı tek gerçeklik tek doğruluk arayışını üzerine dayalıdır ve bu anlamda denge ve ahenk arayışını ıskalayabilir. Mutluluk araştırmacıları toplumsal uyumun Doğu kültürlerinde mutlulukla yakından ilişkili olduğunu ortaya koyarken Batılı kültürlerde mutluluğun daha bireysel olarak açıklandığını söylüyor. Doğu’da mutluluk “ötekilere bağımlı” bir olgu olarak algılanırken Batı toplumlarında “bireye bağımlı” olarak algılanıyor.
Bayram bize mutluluk üzerine düşünmek için bir fırsat sağlıyor
Beş yılı aşkın bir süredir tutuklu olan HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın öfkeye yenilmeden sürdürdüğü yaklaşımını toplumsal mutluluğu yakalamak açısından değerli bir örnek olarak görüyorum. “Mağdur kimliğimizin bizi ezilmişlik veya öfke psikolojisine sokmasına izin vermeden, özgüvenle tüm Türkiye’yi kucaklamak zorundayız” demesini değerli buluyorum.
Unutmamalıyız ki içinde yaşadığımız toplum mutluysa biz de mutlu oluruz. Özgüven ile siyasi tercih ne olursa olsun toplumun tümünü kucaklayabilme olgunluğuna eriştiğimiz zaman, kendi doğrumuzu dayatmadan, ötekini de anlamaya çalışarak, dengeli ve ahenk içinde yaşadığımız zaman mutlu bir memleket inşa edeceğiz.
Bu duygu ile hepinize mutlu bayramlar diliyorum.