Menekşe Tokyay, Duvar’daki doğal afetler sırasında çocukların önceliklendirildiği bir sistemin yokluğunda, çocukların güvenliği için yapılması gerekenler konusunda uzmanların görüşlerini paylaştı.
“Afet anlarında çocuk korumanın her zaman birinci öncelikler arasında yer alması ve bu konuda net çizgilerle belirlenmiş bir yol haritasının hayata geçirilip içselleştirilmesi gerekiyor.”

Menekşe Tokyay / Duvar
Pazartesi sabaha karşı Kahramanmaraş merkezli korkunç depremin ardından hastanelerde ismi ve ailesinin bilinmediği ve bulunamadığı çocukların yaralı görüntülerine giderek daha sık rastlar olduk.
Hatay Barosu’na kayıtlı avukat Tuncay Alpaslan’ın deprem sırasında kaybolan ancak yaralanmayan oğlu Süleyman da, annesinin ve Baro’nun yoğun sosyal medya çağrılarının ardından Salı akşam saatlerinde ailesine kavuştu. Hepimizin yüreği, elinde ekmeği kavramış Süleyman bebeğin güzel bakışları ve annesinin mutluluğuyla ısındı.
Dünya çapında yaşanan birçok depremde –Endonezya’da 2018 yılında yaşanan depremden 2010 yılında Haiti depremine dek- refakatsiz kalan çocuklardan çok azı ailelerine geri dönebilirken, bazıları kaçırılıyor, istismara uğruyor, organ mafyasının eline düşüyor, yurtdışı bağlantılı evlat edindirme ağlarına satılıyor.
Çocukların afet sonrasında kaybolması ve tüm arama çabalarına rağmen sırra kadem basması ise, Türkiye’de 17 Ağustos depreminden sonra zirve noktalarından birine ulaştı.
Prosedür gereği; deprem bölgesinde çocuğunu kaybedenler ve kayıp çocuk bulanlar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı 183 nolu hattı aramalılar. Sağlık Bakanlığı da Pazartesi günkü depremin ardından il sağlık müdürlüklerini bu konuda daha tedbirli olmaları konusunda uyaracağını açıkladı. Sosyal medya da bu süreçte ailelerin umudunu diri tutmada ve farkındalık doğurmada önemli bir araç halini aldı.
Adana Şehir Hastanesi’nden ailelerini arayan yaralı çocukların görselleri gelmeye devam ediyor.
Çocuk hakları alanında çalışan avukat Seda Akço’nun bu konuda önemli uyarıları var. Öncelikle, acil servise gelen çocukların kabulü, sağlık koşullarının ivediliği sebebiyle, kanuni temsilci aranmaksızın yapılabilir, ancak taburcu edilmeleri yasal olarak mümkün değil.
Akço, kanuni temsilcisi yanında olmadan çocukların taburcu edilmesinin geçmişte oldukça büyük riskler doğurduğunu anımsatıyor. Dolayısıyla, hekimlere de hastane yönetimlerine de sağlık hizmeti uzmanlarına da bu süreçte yaşamsal bir rol düşüyor.
Böyle bir güvenlik açığının organ mafyası ve çocuk kaçakçılığı başta olmak üzere birçok riski, hem de göz göre göre beraberinde getirdiği herkesin malumu. Özellikle afet bölgesinin tanımı gereği içinde bulunduğu kaos düşünüldüğünde, çocukların bu süreçlerdeki güvenliğinin azami düzeyde gözetilmesi gerekiyor.
“Deprem gibi durumlar hem çocuklara yönelik riskleri arttırıyor hem de onları bu risklerden koruyacak kurumları zayıflatıyor,” diyor Akço.
Dünya Sağlık Örgütü, 2015 yılında yaptığı bir açıklamada da, göçükten çıkarılma anlarında çocukların ebeveyn kontrolü ve kimlikleri olmadan hastaneye götürülmelerinin çocuklar için güvenlik sorunu yaratabildiğine dikkat çekmişti.
Salgın ve doğal afetler gibi olağanüstü durumlar sırasında çocukların korunması konusunda, Çocuk Koruma Merkezlerini Destekleme Derneği iki yıl boyunca kapsamlı bir çalışma ortaya koydu.
Etkiniz AB Programı tarafından desteklenen “Salgın ve Doğal Afetler Sırasında Çocukların Korunması Projesi”, deprem başta olmak üzere doğal afetler sırasında çocukların önceliklendirildiği bir sistem inşasında, çocuk koruma sisteminde yapılması gerekenler konusunda politika yapıcılar için öneriler getirdi.
Proje sonucu hazırlanan rapora göre, bu konuda doğal afetler için bir plan hazırlanması, afet alanından hastaneye sevk sürecine ve hastanelerin içlerine dek çocuklar için güvenli bir ortam yaratılması ve çocuğun bir yakınıyla en hızlı şekilde iletişime geçilmesi için mekanizma kurulması gerekiyor.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.