“Fobik ve cinsiyetçi gündeme salça olmaya geliyoruz!” sloganıyla 17 Haziran’da yayın hayatına başlayan Salçalı Gündem’i Onur Haftası’nda daha yakından tanımak istedik. SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği İletişim Koordinatörü Ufuk Yeşil, proje sahibi ve gazeteci Çiçek Tahaoğlu ile konuştu.

“Fobik ve cinsiyetçi gündeme salça olmaya geliyoruz!” sloganıyla 17 Haziran’da yayın hayatına başlayan Salçalı Gündem’i Onur Haftası’nda daha yakından tanımak istedik. SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği İletişim Koordinatörü Ufuk Yeşil, proje sahibi ve gazeteci Çiçek Tahaoğlu ile konuştu.
Salçalı Gündem nedir, neyi amaçlar?
Salçalı Gündem bir haber bülteni. Kuir ve feminist gündeme odaklanan, Türkiye’de kuir ve feminist mücadele tarihini odağına alan bir haber bülteni olarak özetleyebiliriz. Son birkaç senedir çok fazla hissediyorum, hem gazeteci olarak mesleki açıdan hem de özel hayatımda da etrafımdaki arkadaşlarımdan duyuyorum, insanlar haber okumaktan, haber izlemekten bıktı. Türkiye’de artık haberle, gündemle ilişkilenmekten bıktı insanlar. Çünkü çok fazla iç içe yaşıyoruz dünyanın geri kalanına göre. O yüzden haberden uzaklaşma var ama bir yandan da konuşmamız, tartışmamız hatta öğrenmemiz gereken çok önemli meseleler var. Eğlenceli bir formatla aslında kadın ve LGBTİ+ mücadele tarihini, sadece tarihi de değil, bu konuyla ilgili merak edilenleri, bir sürü şeyi derleyip arşiv niteliğinde, ansiklopedi gibi hep orada, YouTube’da kalacak bir çeşit belgeleme, haber-belgesel gibi bir şey yapmak istedik.
Peki böylesine renkli bir projenin gelişimi nasıl oldu, sen Florans ile nasıl bir araya geldin, Salçalı Gündem fikri nasıl ortaya çıktı?
Bu arada Salçalı Gündem’de artık ismi Florans, ama normalde Florence Konstantina Delight. Ama ben kendisine 2 senedir Florans diye diye, -nefret eder isminin yanlış söylenmesinden- artık Salçalı Gündem’deki personası Florans oldu. Biz Florans ile 2 sene önce tanıştık. Ben bir röportaj yapmıştım +90 için, bir “Drag Queen Olmak” diye bir video hazırlamıştık ekiple. O zamanda Florans’la da röportaj yapmıştık. Pandemi dönemiydi iki sene önce, çok zor koşullarda bir video-haber yaptık, çok vakit geçirmiş olduk, birlikte şehir dışına gittik o belgesele devam edebilmek için. Bir şekilde o haber sayesinde birlikteliğimiz arkadaşlığa dönüştü. Okuyucu haberdar olmaktan nasıl sıkıldıysa, ben de gazeteci olarak aynı şeyleri, aynı döngüyü yaşamaktan fazlaca sıkıldım açıkçası. Ben biraz farklı nasıl bir şeyler yapabilirim diye düşünüyordum, Florans da drag sanatının sadece gece hayatına sıkışmasından şikayetçiydi. Bunları konuşurken aslında böyle bir fikir doğdu, sonuçta çok da bariz bir şey, o drag queen, ben gazeteciyim, birleştirince Salçalı Gündem gibi bir proje çıkıyor.

Geceye, gece hayatına sıkışma hali konusunda çok haklısın. Salçalı Gündem’de kamuya dahil olma, kendine yeni ifade alanları açma biçimlerini görüyoruz.
Ben çocukken Huysuz Virjin’le büyüdüm televizyonda sonuçta, benim için hayatımın o kadar normal, doğal bir parçasıydı ki salonumuzdaki televizyonda sürekli bir drag queen görmek. Bütün o dili, madilikleri, insanlara sataşması, insanların korka korka onu izlemeye gitmesi, “ay bize sataşır” korkusu, hem istiyorlar sataşmasını ama hem de o satışınca rezil mi olacağız, eğlenecek miyiz gibi çok farklı hislere götürüp getiriyordu. Ve benim aklımda o kültür kaldı ve o kültür artık yok. Biz şunu da fark ettik bu +90’daki drag queen videosunu yaparken, Huysuz Virjin’in nasıl silindiği. Seyfi Dursunoğlu’nun çok sayıda fotoğrafları var, haber ajansları bile Huysuz Virjin’in fotoğraflarını arşivden kaldırmışlar. Kültürel bir savaş dönmüş orada, o da bizim sinirimizi bozmuştu. Hepsi birleşti ve neden böyle bir şeyi geri getirmeyelim, bunu şimdi günümüze uyarlayalım, kendi dinamiklerimizi katalım istedik. Uyarlayalım dediğim şu sonuçta, o hissi, toplumda bunun bir karşılığı olduğunu hatırlıyorum’u anlatmaya çalıştım aslında. Toplumda bunun bir karşılığı vardı geçmişte, artık bu unutuldu ve birkaç formatı birleştirip böyle ortaya karışık, kendimizce bir şey yaptık.
LGBTİ+ gündemiyle ilgili haber yapan belli başlı siteler, ve haber sitelerinin kadın-LGBTİ kategorileri var. Ama siz bambaşka bir mecra üzerinden -YouTube’dan- Salçalı Gündem’i başlattınız. Bu noktada kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Salçalı Gündem nasıl bir eksiği dolduruyor?
Ben de çok uzun zamandır kadın-LGBTİ haberciliği yapıyorum. 2011’den beri ben de bu alanda çalışıyorum, senelerce Bianet’in kadın-LGBTİ haberleri editörüydüm. Salçalı Gündem’de aslında orada öğrendiklerimi, kadın-LGBTİ odaklı habercilik dediğimiz şeyi, YouTube projesine dönüştürdük. Haberler okunmuyor, kimse haberi açıp okumuyor artık. İnsanlar artık ya dinlemek ya izlemek istiyorlar. İlk bölüme baktım, hatta Bianet’te birlikte çalıştığım arkadaşlarım da söyledi, Onur Yürüyüşleri yasaklandığında ben hala oradaydım sonuçta. Orada şimdiye kadar yaptığımız gazetecilik çalışmalarını bir şekilde paket bölümlere dönüştürdük Salçalı Gündem’de. Her bölümde bir haber dosyası hazırlıyoruz. En başta dediğim gibi ansiklopedik, arşivlik bir bilgiye çevirdik. Güncel haber değil, anlık haber değil çünkü Salçalı Gündem, diğerlerinden farkı biraz bu. Bütün bir geçmişi de anlatıyor.
Yeni bölüm YouTube’da yayımlanmadan önce LGBTİ+ hareketinden birçok kişinin de yer aldığı bir gösterim düzenlediniz. Gösterimin size yansımaları nasıl oldu, izleyicilerin tepkileri ne oldu?
Yayından önce bir ön izleme yapmak istedik açıkçası. Hepimiz için çok iyi geçti çünkü ilk bölümde de bir sürü duygu var. Üzülüyorsun, mutlu oluyorsun, öfkeleniyorsun, sonra gaza geliyorsun, inişli çıkışlı. Çünkü tarih öyle bir tarih, bütün bunlar, anlattığımız şeyler yaşanmış. Her şeyi çok özenerek yaptık, her saniyesine dikkat ettik, bebeğimiz gibi büyüttük programı. İnsanların verdiğimiz, geçirmeye çalıştığımız duyguları hissettiklerini görmek beni çok mutlu etti. Kahkaha atmalarını istediğim yerde ya da biz kurgularken kahkaha attığımız yerde insanlar kahkaha attı, öfkelendiğimiz yerde kaşlar çatıldı, gaza getirmek istediğimiz yerde bir anda slogan atmaya başladı ön izlemede arkadaşlar, o yüzden bizi çok mutlu etti, iyi bir geri dönüştü. Unuttuğumuz, yeni jenerasyonun bilmediği, tanıklık etmediği, daha eski jenerasyonların da unutmaya başladığı ya da unuttuğu şeyleri hatırladık dedi insanlar. Arşiv çalışması yaptık ve insanlara neler yaşandı göstermeye çalıştık, karşılığı evet geldi diyebilirim.
Şu ana kadar bir bölüm yayınlandı ve bundan sonra iki haftada bir yayınlanacak Salçalı Gündem’de gelecekteki bölümler bize neler vadediyor? Seyirciler nelerle karşılacak?
İlk bölüm Onur Yürüyüşleri Nasıl Yasaklandı idi, 1993’ten bugüne anlattık. İkinci bölümümüz 1 Temmuz’da çıkıyor: LGBTİ 101. İkinci bölümümüzde bir sürü terim kullanıyoruz, yeni bir sürü terim çıkıyor, bilmiyoruz, ilk defa görüyoruz, öğreniyoruz ya da her kullandığımız terimin anlamını biliyor muyuz, bu kadar çok terim var, neden bunlara ihtiyacımız var gibi soruların cevaplarını verdiğimiz, bazı terimleri açıkladığımız, gerçekten 101, rehber niteliğinde bir bölüm hazırladık, ikinci bölümümüz bu olacak.
Popüler kültürle ilgili bölümlerimiz var, sırf LGBTİ değil; feminist ve queer gündem demiştik. İki bölüm kadın mücadelesiyle ilgili olacak. Magazin bölümlerimiz var, örneğin gey ikonları bölümümüz var. Madonna’dan Lady Gaga’ya.. Çok da spoiler vermeyeyim, o yüzden düşünerek söylüyorum. Pinkwashing nedir diye bir bölümümüz var, dizi-sinema sektörü ve savunuculuk bölümümüz var. Her alandan bir konuya girmeye çalıştık. Sezon boyunca sekiz tane dosya haber konusu ve her bölümde heyecanlandıracak sürpriz konuklarımız var.
Onur Haftası’ndayız. Geçtiğimiz pazar Trans Onur Yürüyüşü yapılmaya çalışıldı, ve yine polis müdahalesi oldu. Bu hafta da bundan çok farklı bir şey beklemesek de yine de umut doluyuz, yine de mücadele halini koruyoruz. Sen neler söylemek istersin?
Birkaç aylık süreçte programı hazırlarken beni en çok etkileyen bu oldu aslında: çünkü bir arşiv taraması yaptım o bölümü hazırlamak için ve büyük bir kısmına kendi gözlerimle şahit oldum, bir kısmını dinledim. Elli bin kişinin katıldığı yürüyüşte kendi çektiğim fotoğraflara bakmak, o videoları izlemek biraz tüylerimi ürpertti çünkü “nereden nereye” gibi bir şey oluyor. Ama bir taraftan da şunu hiç unutmamak gerekiyor, ben gazeteciliğe ilk başladığımda, 2008’de de LGBT örgütlerini kapatmaya çalışıyorlardı, ben bunların haberlerini yaparak başlamıştım gazeteciliğe. Lambda’yı kapatmaya çalışıyorlardı, onu bunu kapatmaya çalışıyorlardı. Onur Yürüyüşleri yapılmaya başlanmıştı ama 2008’de biz LGBTİ örgütlerinin kapatılmaya çalışılmasının haberlerini yaparken üç sene sonra 20.000 kişi yürüdü Onur Yürüyüşü’nde. 2010’da Trans Onur Yürüyüşleri düzenlenmeye başladı. Türkiye biraz değişik bir ülke bu açıdan ve mücadele de böyle bir şey. Bir şeyler kötü oluyor, geriye gidiyor ama mücadele zaten onu geri kazanmak için. İlla ki bir noktadan sonra her şeyin eskisi gibi olacağına inanıyorum açıkçası içten. Çok moral bozmamak gerektiğini, zorlu geçen senelerin de toplumsal hafıza açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şu ana tanıklık etmek bile heyecanlandırıyor beni. Çünkü biliyorum birkaç sene sonra diyeceğiz ki “Ya hatırlıyor musunuz, 2023’te de ne zor olmuştu, şöyle olmuştu, 2022’de 300 küsür kişi gözaltına alınmıştı, aa şaka gibi” falan. İnanıyorum ki bunlara da böyle bakacağız çünkü şu anda şunu konuşuyoruz: “2013’te elli bin kişi mi yürümüştü, yüz bin kişi mi yürümüştü?”, birkaç sene sonra da “o kadar kişi gözaltına alınmıştı” diye kahkaha atacağımıza inanıyorum diyebilirim.
Olumsuzluklar her ne kadar içinde bulunduğun zamanlarda insanı sarssa da sonradan baktığında, geldiğin nokta, umarım bizim noktamız iyi nokta olur, daha kötüsü olmaz. O zamana bu dediklerini bu mücadelenin meyveleri olarak göreceğimizden dolayı bu anı iyi geçirmek gerekiyor.

Son sözlerini hem de programa dair temennilerini öğrenmek isteriz.
Salçalı Gündem’de sunucumuz Florans Keskinkalem her bölümü şöyle kapatıyor, ben de öyle kapatayım: “Her nerde direniyor ya da diretiyorsanız.” Dolayısıyla Onur Haftası’na da uygun bir mesaj diye düşünüyorum. O yüzden tüm kadınlara ve lubunyalara her nerde direniyor ya da diretiyorlarsa iyi mücadeleler diliyorum.