20’li ve 30’lu yaşlarının ortasındaki kadınlardan sıkça duyduğumuz bir cümle: “Zaman daralıyor.”
Birçokları da ebeveyn olma deneyimini kaçırma korkusu yaşıyor: Çocuk sahibi olma konusunda kararsız olsalar bile bir gün pişmanlık yaşayacaklarına dair endişe ediyorlar. Peki ‘kaçırma korkusu’ yaşayan kadınlar ne yapmalı? Psikologlar anlatıyor.

Psikoterapist Eunice Cheung’un 20’li ve 30’lu yaşlarının ortasındaki kadın danışanlarından şu ya da bu şekilde sık sık duyduğu bir cümle: “Zaman daralıyor.”
Birçoğu da ebeveyn olma deneyimini kaçırma korkusu yaşıyor: Çocuk sahibi olma konusunda kararsızlar, ancak bir gün hayatın vazgeçilmez bir parçasını kaçırmış hissedeceklerinde de endişe ediyorlar.
“Bu durum genellikle insanların, toplumun belirli bir yaşa kadar öngördüğü ‘zaman çizelgesine’ uymak için kendilerine ve eşlerine baskı yapmalarına yol açıyor: Bir ev satın almak, evlenmek, çocuk sahibi olmak,” diyor Cheung.
“Hiç kimse bize kadınlar olarak sorgulamanın, yavaşlamanın, kendimize istediğimiz şeyin bu mu, yoksa bize ‘istediğimiz söylenen’ şeyin mi bu olduğunu sormanın sorun olmadığını öğretmedi.”
Nihayetinde, hiç kimse çocuklarla daha memnun mu yoksa daha az mı memnun olacağını bilemez – Michigan Eyalet Üniversitesi’ndeki araştırmacıların 2022 yılında yaptığı bir çalışma, ebeveynler ile çocuk sahibi olmayan insanlar arasında “yaşam memnuniyeti açısından bir fark olmadığını” ortaya koymuştur.
Cheung, “Kendimiz için yapabileceğimiz en iyi şey, kim olduğunuza sadık kalmak” diyor. “Bu, hayatta neye değer verdiğiniz ve yaşam seçimlerinizin değerlerinizle uyumlu olup olmadığı konusunda net olmak anlamında gelir, böylece hak ettiğiniz hayatı yaşayabilirsiniz.”
Cheung ve diğer bazı terapistler kafası hala karışık olanlar için şu önerileri paylaşıyor:
Bu konudaki kaygınızı normalleştirin.
San Francisco’daki Connective Therapy Collective’de lisanslı bir klinik sosyal hizmet uzmanı olan Kim Strong, bir danışanı çocuk sahibi olmak için acele ettiğini söylediğinde, her zaman o kişinin endişesini normalleştirmeye çalışır.
Strong, “Hayatı kalıcı bir şekilde değiştirecek kararlar alma konusunda endişeli olmak tamamen normaldir” diyor. “Bizim yaptığımız şey ise kaygının kararı vermenin önüne geçmesini engellemek.”
Belirsizlik, büyük kararlar almanın duygusal bir bileşeni olabilir. Strong, danışanlarına bu şekilde hissetmek için doğru ya da yanlış bir zaman olmadığını söylüyor.
“Bu duyguyu kabul etmek ve bu konuda meraklı olmak önemlidir” dedi. “Kendinizi ‘yapmalıyım’ ya da ‘yapmamalıyım’ derken bulduğunuzda, şu soruyu sorun: Hayatımdaki ‘yapmalıyım’lara kim karar veriyor? Bu karar arkadaşlarımdan, ailemden ya da toplumdan mı geliyor? Yoksa gerçekten kendi değerlerim, arzularım ve ihtiyaçlarımdan mı besleniyor?”
Bilinçli bir karar vermek için adım atın.
Psikolog ve yazar Jenny Wang, bilinçli bir karar vermek için harekete geçmeniz gerektiğine inanıyor. Bu durumda ilk adım, jinekoloğunuzla doğurganlığınız hakkında daha fazla bilgi vermesi için konuşmak olabilir.
Wang, danışanlarını genellikle zamanlarını nereye harcadıklarına, kaynaklarını nereye yatırdıklarına ve eylemlerini nereye odakladıklarına bakmaya teşvik ediyor. Eğer eylemlerinizin ebeveynliğe doğru yöneldiğini fark ederseniz, belki de bu sizi daha bilinçli bir şekilde bu yönde hareket etmeye itebilir.
“Bununla birlikte, mevcut eylemleriniz arkadaşlıklar veya kariyere odaklanmışsa, bir çocuk için alan yaratmaya hazır olup olmadığınızı değerlendirmek yararlı olabilir.”
Daha önce kendinizden emin bir şekilde aldığınız kararları düşünün.
Dallas’taki Millennial Life Counseling’in kurucusu ve terapist Liz Higgins, çocuk yapmakla ilgili endişeleriniz üzerine kafa yormak ya da varsayımsal bir bebeğe odaklanmak yerine, daha önce kendinizden emin bir şekilde aldığınız kararları düşünmenizi öneriyor. Belki de hangi üniversiteye gittiğinize, hangi arkadaşlıklarınızı kestiğinize ya da ya da hangi iş teklifini kabul ettiğinize dair bir karardı.
Higgins, “Böyle bir karar dürtüsel bir karar olmamalı, bu nedenle önce bir durun ve geçmişte aldığınız kararlar konusunda neden emin olduğunuzu hatırlamaya çalışın” dedi. “Buna yönelik hislerinizi ve düşüncelerinizi göz önünde bulundurun. Çocuk sahibi olmak için de ‘nedenlerinizi’ bilmek istersiniz.”
Çocuklu ya da çocuksuz hayatınızın nasıl olacağını kontrol edemeyeceğinizi unutmamak da önemli.
“En kötü durum senaryosu” ile nasıl başa çıkacağınıza dair bir plan yapın
Maryland’deki Empowered Connections’ın kurucusu ve psikoterapist Deborah Duley, belirsizliğin çoğu insanda, özellikle de plan yapmayı seven biriyseniz, kaygıyı tetiklediğini söylüyor.
Bir eylem planı yapmak, bir terapistin ya da iyi bir arkadaşın sizinle birlikte yapabileceği bir şey. Tüm kötü durum senaryolarını ve her birini nasıl ele alacağınızı hayal edin.
Duley, “Bu, yumurtalarınızı dondurmak ya da taşıyıcı annelik veya evlat edinme konusunda araştırma yapmak ve okumak olabilir” diyor. “Bilgi güç verir. Olasılıklardan herhangi biri hakkında ne kadar çok şey bilirseniz, o kadar az endişe duyarsınız, çünkü herşey için için olabildiğince hazırlıklı olursunuz.”
Yargılardan kurtulun.
Aile planlamasıyla ilgili kaygıyı artıran şeylerden biri de, korku tellallığı yapan, yargılayıcı türden (“Yaşlandığında sana kim bakacak?” “Çocuk sahibi olana kadar gerçek aşkı hiç tatmadın”) ya da daha sempatik ama yine de ebeveynlik yanlısı görüşler (“İşin sırrı, kimse gerçekten hazır değildir, sadece yaparsın!”).
Cheung’a göre, burada hatırlanması gereken en önemli şey, herkesin kendi hayatının, deneyimlerinin, inançlarının ve değerlerinin perspektifinden konuşuyor olması.
“Birinin ‘Kimse çocuk yapmaya hazır değildir ama yine de yapar’ demesi, bu düşünce size aitmiş gibi kabul etmeniz gerektiği anlamına gelmez” diyor. “Nihayetinde en önemli şey, bu tavsiyenin sizinle ve hayatta sizin için önemli olan değerlerle uyumlu olup olmadığıdır.”
Kaynak: HuffPost