Anayasa Mahkemesi (AYM), “dezenformasyon yasası” olarak bilinen halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçuna ilişkin düzenlemenin iptal istemini reddetti. Bu karar, basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti açısından yeni bir tartışmanın önünü açıyor.

İSTANBUL – Dezenformasyon yasası, gazeteci Tolga Şardan’ın geçtiğimiz hafta tutuklanmasıyla daha sık gündeme gelen bir konu olmuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), “Dezenformasyon Yasası” olarak bilinen ve Türk Ceza Kanunu’na eklenen bu düzenlemenin iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştu. Ancak AYM 8 Kasım’da bu talebi oy çokluğuyla reddederek, düzenlemenin yasalara uygun olduğuna karar verdi.
Düzenleme, “halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak amacıyla gerçeğe aykırı bilgi yayma” suçunu tanımlıyor ve bu suçu işleyenlere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörüyor.
AYM’nin kararı basın özgürlüğünü nasıl etkileyecek?
Basın meslek örgütleri ve insan hakları savunucuları, bu düzenlemenin basın özgürlüğüne ve ifade hürriyetine ciddi bir tehdit oluşturduğunu savunuyor. Avukat Ülkü Şahin, “Bu düzenlemenin içeriği belirsiz ve muğlak. Kanunilik vasfından yoksun” diyerek düzenlemenin öngörülemezliğine ve keyfi yaptırımlara yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Basın meslek örgütleri, düzenlemenin “sansür” anlamına geldiğini ve gazetecilik faaliyetlerini baskı altına alacağını belirtiyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası’na göre, bu düzenleme kapsamında son bir yılda en az 33 gazeteci hakkında soruşturma açıldı, 6’sı gözaltına alındı ve 4’ü tutuklandı.
Tutuklanan gazetecilerden Tolga Şardan’ın yakın zamanda yaşadıkları, tutuklanması ve serbest bırakılması, bu yasanın uygulanmasıyla ilgili önemli bir örnek teşkil ediyor.
Halk TV’ye konuşan Gazeteci Tolga Şardan, “En büyük miras bu yasanın iptali olacaktır,” demişti:
Tolga Şardan neden tutuklandı?
T24 yazarı gazeteci Tolga Şardan, “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazısı sonrası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın re’sen başlattığı soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Ankara Adliyesi’nde Sulh Ceza Hakimliği’nce Ankara Adliyesi’nde SEGBİS aracılığıyla savcılık ifadesi alınan Şardan, tutuklama talebiyle sulh ceza mahkemesine sevk edildi. Şardan, hakimlik sorgusu sonrası tutuklandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulan ve yargıdaki yolsuzluk iddiaları konusunda tespitler içeren MİT raporuna ilişkin yazı, T24’te 31 Ekim’de yayımlanmıştı.
Yazıda özellikle uyuşturucu kaçakçılığı yaptıkları gerekçesiyle haklarında adli soruşturma başlatılanların ikametlerini, iş yerlerini, şirketlerini İstanbul’da Bakırköy Adliyesi’nin sorumluluk bölgelerine taşıdıkları; böylelikle adli süreçlerde Bakırköy Adliyesi’nde gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamalarında daha kolay karar alma olanağı yaratıldığı iddia ediliyordu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, yazı içeriğinde “5237 sayılı TCK’nın 217/A maddesinde düzenlenen ‘Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma’ suçunun unsurlarını oluşturacak nitelikte söz ve beyanlar”ın bulunduğu değerlendirmesiyle soruşturma başlatıldığı belirtilmişti.
Şardan’ın gözaltına alınmasına gerekçe olarak gösterilen Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesi şöyle:
“Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
Polis ekipleri soruşturma kapsamında Tolga Şardan’ın evine giderek arama yapmış, bir saate yakın süren arama sonrası gözaltına alınan Şardan “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla tutuklanmıştı.
T24’ün haberine göre Tolga Şardan savcılık ifadesinde, “Sadece halkı bilgilendirmek için gazetecilik yaptım” demiş; 35 yıldır gazetecilik yaptığını, bu sürede Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı ve güvenlik bürokrasisini yakından takip eden bir gazeteci olarak hangi konuların suç teşkil edeceğini, hangi konuların suç teşkil etmeyeceğini bilecek tecrübeye sahip olduğunu belirterek suçlamaları reddetti.
Anayasa Mahkemesi’nin “Dezenformasyon Yasası” olarak bilinen düzenlemeye onay vermesi, Türkiye’de basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti konularında ciddi soru işaretleri yaratıyor. Basın meslek örgütlerinin ve insan hakları savunucularının endişeleri, yasanın gazetecilik üzerindeki baskıcı etkisini ve ifade özgürlüğüne olan olası zararlarını vurguluyor.
Artık 165. Sırada: Türkiye, Basın Özgürlüğünde 16 Basamak Geriledi
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye bu yıl 16 basamak gerileyerek 180 ülke arasında 165’nci sıraya yerleşti. Rapora göre, Türkiye, ‘sorunlu’ kategoriden ‘vahim’ olana gerileyerek en sert düşüş gösteren ülkeler arasında yer alıyor.