
İsrail-Hamas savaşı durmak bilmiyor ve zarar görenlerin sayısı şiddetli bir şekilde artmaya devam ediyor. Çok yakınlarımızda büyük bir trajedi yaşanırken, medyada ve özellikle de sosyal medyada gördüğümüz içerikler, manipüle ediliyor.
İsrail’in telefon ve internet bağlantılarını kesmesinin ardından bölgeden haber alınamamasının yanında, algoritmaların Filistinli kullanıcıların içeriklerini öne çıkarmaması gibi aksaklıkların da savaşa dair gördüklerimizi şekillendirdiği anlatılıyor.
Asmin Ayçe İdil Kaya’nın katkılarıyla, özellikle sosyal medyadaki ayrımcı algoritmaların algımızı nasıl etkilediği üzerinde konuştuk bu hafta.
Yayınımıza dair yorum ve önerilerinizi bize SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu sosyal medya hesaplarından iletmeyi unutmayın!
Bölümü YouTube’da dinlemek için:
Yükselt SESini podcast’ten herkese merhaba. Bugün 3 Kasım Cuma, İstanbul’da sonbaharı artık iyice hissetmeye başladığımız günlerdeyiz. SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin dijital platformu olan SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu’nu artık biliyor, takip ediyorsunuz; platform ekibiyle bu hafta da oturduk, haftanın önemli gündem başlıklarını gözden geçirdik ve her zamanki gibi, toplumsal cinsiyet bakış açısını gözeterek, haftanın kadın gündemini hazırladık.
Gündemdeki en belirgin başlık elbette İsrail-Hamas savaşı, günden güne kötü haberler almaya devam ettiğimiz yetmezmiş gibi, bir de İsrail’in telefon ve internet hatlarına müdahale etmesiyle bölgeden haber alamamaya başladık. Medyadaki bilgi kirliliğinden söz etmiştik geçtiğimiz haftalarda, özellikle seçim zamanında yoğun bir şekilde üzerinde durmuştuk bu konunun; bu hafta da medyadaki dezenformasyonun savaş zamanlarında nasıl etkili olduğu üzerinde biraz kafa yoracağız. Ekibimizden Asmin’in de katkısıyla, özellikle sosyal medyadaki dezenformasyonun gerçekleri algılama biçimimizi nasıl etkilediğini konuşacağız.
SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu’nda bu hafta yayınladığımız diğer haberlere de kısa kısa değineceğim, Ben Duygu İslamoğlu, Yükselt SESini podcast’tesiniz, haftanın kadın gündemi başlamak üzere.
Savaş bölgesinden haberler
Savaş bölgesinden haberlerle başlayalım, eğer bu haftaki gelişmeleri takip edemediyseniz, ya da yine de bir özet duymak isterseniz, İsrail-Gazze savaşında bu hafta neler oldu, hızlıca gözden geçirelim.
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, İsrail’in saldırılarında ölenlerin sayısının 24 saat içerisinde 271 artarak 8 bin 796’ya yükseldiğini açıklamıştı Çarşamba günü. Bu hafta ayrıca 20 bin kadar İsrail askerinin Gazze sınırına girdiğini öğrendik, Lübnan ve Yemen sınırlarında da hareketlilik sürüyor.
Özellikle Salı günü Gazze’deki Cebaliye mülteci kampına yapılan bombalı saldırı çok büyük tepki topladı, ABD’li oyuncu ve eski Birleşmiş Milletler (BM) İyi Niyet Elçisi Angelina Jolie de, İsrail’in bu saldırısına tepki göstererek ateşkes çağrısında bulundu.
Angelina Jolie, kişisel Instagram hesabında mülteci kampının saldırı sonrası görüntülerini paylaşarak, “Bu yapılan, kaçacak hiçbir yeri olmayan hapsolmuş bir topluluğa yönelik kasıtlı bir saldırıdır” dedi.
Angelina Jolie, Gazze’nin son 20 senedir açık hapishane olduğunu da söylemiş ve bugün hızlı bir şekilde toplu mezara dönüştüğünün altını çizmiş, “Dünya olup bitenleri izlerken ve birçok devletin aktif desteğiyle, milyonlarca Filistinli sivil, uluslararası hukuka aykırı olarak gıda, ilaç ve insani yardımdan mahrum bırakılırken toplu halde cezalandırılıyor ve insanlıktan çıkarılıyor.” ifadelerini kullanmış.
Bölgede şu anda insanların, çocukların ölüyor olmasının yanı sıra, yardımların ulaşamaması ve iletişim hatlarının kesilmesi gibi sorunlar da var. Geçtiğimiz hafta İsrail-Gazze sınırındaki bölgelerde internet ve telefon hatlarının kesilmesinin ardından başlayan karışıklık, hala devam ediyor. Bölgeden haber almak neredeyse imkansız, İsrail tarafındaki muhabirlerin aktardıklarından öğrenebiliyoruz bölgede gerçekten de neler olduğunu.
Savaş bölgesinde internet erişiminin kesilmesinin ardından ilginç bir gelişme daha olmuştu, konuya esitlikadaletkadin.org platformumuzda da yer verdik; Elon Musk, uydudan internet bağlantısı sağlayan SpaceX’e ait Starlink teknolojisini Gazze için kullanıma açacağını söyledi. Bu gelişme önemli, çünkü Starlink uydularının Gazze’ye internet sağlaması, bilgi ve iletişim çağında bir savaştan haber almakta zorlanırken, mevcut teknolojinin devreye sokulacak olması demek oluyor ve bu da oyunun gidişatını değiştirebilecek bir etkiye sahip.
Gazze’de internet bağlantısı ve telefon hatları bu hafta yeniden kesildi, Elon Musk tarafında herhangi bir gelişme henüz yok ancak bölgeden aldığımız bilgilere göre, bu kesintilerin etkileri büyük.
CNN Türk muhabiri Hasret Kaya, Gazze sınırından şunları aktarmıştı:
Savaş ve sosyal medya
Sadece iletişim olanaklarının kısıtlanması değil, sosyal medyadaki dezenformasyon ve algoritmalara bağlı yaşanan ayrımcılık da, savaşa dair gördüğümüz, algıladığımız gerçekliği etkiliyor.
İngiltere merkezli Uluslararası Af Örgütü, bu hafta yaptığı açıklamada, “Filistinliler ve Filistin haklarını savunanlar tarafından paylaşılan içeriklerin, sosyal medya platformları tarafından potansiyel olarak ayrımcı içerik denetimine tabi tutulduğuna dair endişe verici bildirimler bulunmaktadır” dedi.
Örgüt, açıklamasında ayrıca “Filistin haklarını savunanların içeriklerinin ‘gölge yasaklama’ olarak bilinen kısmi engelleme ve kaldırma bildirimlerinden endişe duyuyoruz” ifadelerini kullandı.
Son zamanlarda adını gitgide daha fazla duymaya başladığımız şu meşhur algoritmalar, sosyal medyada neyi daha fazla, neyi daha az göreceğimizi ya da göremeyeceğimizi belirliyor.
Şimdi tam da burada, sözü ekip arkadaşım Asmin Ayçe İdil Kaya’ya devredeceğim. Asmin Yükselt SESini podcast’in prodüksiyon sorumlusu, aynı zamanda yüksek lisansında algoritmalar ve yapay zeka modellerinde yaşanan ayrımcılık durumları üzerinde çalışıyor. Özellikle azınlık seslerin sosyal medyada nasıl olur da duyulamadığına dair Asmin’in söyleyecekleri var, merhaba Asmin.
Asmin: Merhaba Duygu, çok uzun ve karmaşık bir konuyu ele alıyoruz aslında bu bölümde, yani algoritmalar ve algoritmaların tarafllılığı. Ancak tam da konuşulması gereken bir zaman olduğunu düşünüyorum. Çünkü algoritmaların hayatımızda kapladığı alanı tam olarak idrak etmek bir o kadar zorken, bir yandan da bizi “taraf tutmak” zorunda bırakan bir savaş dönemindeyiz, yani bu dönemde neyi duyup neyi duymadığımız aslında çok çok önemli. O yüzden burda kısaca neden algoritmalar bazı seslere yer vermiyor hatırlayalım.
Öncelikle bilmemiz gerekiyor ki algoritmalar da insanlar tarafından üretiliyor; yani algoritmalar oluşturulurken üreten kişi veya kurum onu belli normlara göre şekillendiriyor. Bu normlar eğer ayrımcıysa, algoritma da ayrımcı olacak anlamına geliyor. Örneğin eğer algoritmayı üreten mühendis ya da teknoloji firması aa ben suriyeli kadınlar hakkında söylenen ayrımcı söylemleri banlayayım ya da öne çıkarmayayım demezse, sosyal medya kullanıcıları kendi sosyal medya hesaplarını kullanırken, artık normalleşmiş olan bu ayrımcı dili rahatlıkla kullanabilecekler ve popüler olan dil de maalesef bu nefret söylemi dili olduğu için algoritmada öne çıkacak. Yani bu içerikleri daha da çok göreceğiz. Ve algoritmalar çoğunlukla çok fazla tekrar eden içerikleri öne çıkarıyor, bu sebeple de o fikir ayrımcı olsun ya da olmasın, o algoritmayı besliyor. Yani algoritmaya yaygın-kabul edilmiş bir veri olarak sunuluyor bu nefret söylemleri ve algoritma da onun sorunsuz olduğuna karar veriyor, böylece algoritma ayrımcı içerikleri daha çok yayıyor. Yani konunun özneleri olan mülteci kadınların sözleri yerine, onlar hakkındaki nefret söylemi her tarafı sarıyor. (Onlar hakkındaki nefret söylemleri daha fazla duyulur hale geliyor)
Görüştüğüm uzmanlardan Sinem Görücü, bana direkt algoritmik sansür ya da gölgeleme dediğimiz shadowing durumundan bahsetmişti. Seçim döneminde Hüdapar’la ilgili olan tweetlerin Twitter algoritması tarafından direkt sansürlendiğini söylemişti. Yani Twitter’da Hüdapar’ın parti linkini kesinlikle paylaşamıyorduk, Twitter direkt blockluyordu linki. Ayrıca bir de Hüdaparla ilgili olan birçok tweet 3-5 görüntülemeyi geçemiyordu, çünkü biz de biliyoruz ki iktidar ve Elon Musk’ın ilişkileri gayet iyi. Yani burda teknoloji şirketlerinin politik ve ekonomik olarak da algoritmalarla oynayabildiğini anlıyoruz. Bazı tweetleri sansürlüyor ve bazı tweetleri daha az öne çıkarıyor. Ne kadar tehlikeli değil mi? Bu algoritmalarda yapılan sansürlerden haberimiz yok ve aslında bu sansürler, çok hayati konularda kararlarımızı etkileyebiliyor. Çünkü istedikleri bilgiyi yayıp istediklerini yaymıyorlar.
Duygu: Teşekkürler Asmin, gerçekten de doğru bilgiyi mumla aradığımız yere geri geliyoruz. Peki bu konuyu yaklaşık bir aydır süren savaş bağlamında da değerlendirebilir miyiz? Bugün yaşananlar sosyal medya algoritmalarında nasıl yer alıyor?
Daha da önemlisi, dünyada kanlı canlı bir savaş yaşanıyorken, dijital algoritmalar bizi gerçeklikten nasıl uzak tutuyor olabilir, biraz açıklayabilir misin?
Asmin: Şöyle, taraf tutarak. Algoritmaların insan eliyle yönlendirildiğinden ve büyük teknoloji şirketlerinin META ve Twitter yani yeni adıyla X gibi şirketlerin bir tarafı olduğunu hatırlamamız gerek. Çünkü ekonomik olarak çıkarları ve beklentileri var. Örneğin şu an Gazze’da yaşanan savaşı ve Ukranya Savaşı’nı karşılaştırırsak, sosyal medyada karşımıza çıkan içeriklerin bizi ne kadar farklı yönlere çektiğini anlayabiliriz. Uluslararası Af Örgütü’nün raporundan bahsettin sen de, rapor açıkça sosyal medya platformlarının keyfi bir şekilde Filistin’i savunan hesapları askıya aldığını veya içeriklerini sansürlediğini söylüyor. Durumun bu kadar feci olduğu bir savaşta, gerçek bilgiye erişmek de zorlaşıyor. Ki Gazze’deki internet kesintisini de hesaba katarsak, gerçek bilgiye erişimin böyle bir ayrımcı algoritmik temelde ne kadar imkansızlaştığını anlayabiliriz.
Örneğin Twitter’da karşılaştığım hesaptan bahsedeyim. Propoagandaadnco isimli bir hesap şu anki savaş sürecinde algoritmaların Filistinlilere karşı uyguladığı ayrımcı politikayı örneklendiriyor. Yani Filistin’e yönelik yapılan anti propagandayı öne çıkarıyor şu an. Bir örnek paylaşmış. Instagram’da Gaza’dan ayrılan yaşlı bir amca videosu vardı viral olmuştu. Videoyu Instagram nefret söylemi sayarak yayından kaldırdı. Bu hesapta bunun gibi birçok örneği paylaşmış. Girip inceleyebilirsiniz. Bizim de Platformumuzun yaşadığı bir durum oldu algoritmik sansürle ilgili. Zaten Türkiye’deki politik bir konuyla ilgili herhangi bir içerik paylaştığımızda Tiktokta sürekli banlanıyordu içerikler ya da paylaşımdan kaldırılıyordu “topluluk kurallarına aykırı” olduğu için. En sonda Gaza’da hastaneye yapılan saldırıyla ilgili bir içerik çıkarmıştık. Tiktok yayınlandıktan hemen sonra kaldırdı videoyu. Ve itiraz ettiğimde de asla bir geri dönüş, açıklama alamıyorum. Tiktok gerçekten sansürün çok yüksek olduğu bir platform ve anlamak mümkün değil. Ben oldukça keyfi ve taraflı olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca algoritmaların yanıltıcılığını şurdan da görmeliyiz bence; ana akım içeriklerin daha karmaşık olan gerçek bilgiden çok daha kolay yayıldığını hatırlayarak. Çünkü algoritmalar en çok ilgi gören içerikleri öne çıkarıyor. Gerçek bilgi ise bizi daha çok düşünmeye zorlayan, arka planında tarihsel, politik, ekonomik birçok faktörü barındıran bilgidir diyebiliriz. Ancak sosyal medya daha yüzeysel bilgilerin kolaylıkla çok daha kolay yayılabildiği bir alan. Çünkü hızlı ve kolay anlaşılır bilgi ilgi çekiyor, daha çok ilgi çeken fikirler de daha kolay yayılabiliyor. Aslında savaş perspektifinden baktığımızda da insanların kolaylıkla taraf tutma eğilimini belki burdan da görebiliriz.
En başta da dediğim gibi algoritmalarla ilgili konuşacak çok şey var, çok karmaşık ve taraflı bir iletişim modeli. Ancak bence unutmamamız gereken en önemli tarafı da bu.
Duygu: Sosyal medya platformlarının, kullandığımız dijital araçların ve medya kanallarının birer kurumsal şirket olduğunu ve taraf tutabileceğini aklımızda bulundurmamız gerekiyor o halde. Peki sence bu bilgiyle, kendimizi medyadaki yalan yanlış bilgilerden korumak için neler yapabiliriz, kısaca bundan da bahsedelim biraz.
Asmin :Yani açıkçası bu soruyu sorarken biraz da cevabını soruda bulabiliyoruz bence. Bu platformların insan eliyle ve taraflı olarak yönetildiğini unutmamak gerek. Özgürce içerik yaydığımız ve bulduğumuz platformlar kesinlikle değil. Neyi ne kadar görüp neyi ne kadar görmeyeceğimiz birileri tarafından belirleniyor veya cinsiyetçi, ırkçı birçok toplumsal problemle de savaşmayarak tam aksine onları yeniden üreterek aslında toplumun radikalleşmesini sağlayan birer ayna oluyorlar. Toplumun yapabilecekleri de bunların farkında olarak toplumsal baskı yapmak. Ya da bizim gibi içerik üretenlerin teknolojinin ne kadar taraflı olduğunu topluma hatırlatması ve bu alanda okur yazarlık yaratması. Bu belki 10 günde olacak bir çözüm değil ancak bu toplumsal okur yazarlık, toplumsal baskıyı da beraberinde getirebilir ve kanun koyucular da bu toplumsal baskıyla beraber ister istemez belli yasal çerçeveler çizebilirler. Ki nihayi çözümde bu olabilir diye düşünüyorum. Bunları söyleyebilirim sanırım, bana söz verdiğin için teşekkürler Duygu…
Biz teşekkür ederiz Asmin katkıların için, görüşmek üzere…
Yalan Haberlerle Mücadele Bülteni
Dezenformasyon konusu hem SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu’nda hem de burada, Yükselt SESini podcast’te sık sık ele aldığımız konular arasında, geçtiğimiz haftalarda Teyit.org’un da sesine yer verip bu konuya değinmiştik. Bize sunulan, maruz kaldığımız o kurgulanmış gerçekliğin karşısında, “şüphe kası”mızı nasıl çalıştıracağımızı konuşmuştuk.
Bu hafta da karşımıza çıkan ve dezenformasyon konusuna kafa yoran içeriklerden biri, “Yalan Haberlerle Mücadele Bülteni” oldu.
Yalan Haberlerle Mücadele Bülteni, yayınladıkları videolarla gündemdeki dezenformasyona dair önemli ipuçları sunuyor, hala karşılaşmadıysanız bir göz atmanızı öneririz.
Elon Musk’ın Starlink uyduları Gazze’ye internet sağlayacak mı, bizler medyada gördüklerimizi, bize gösterileni izlemeye daha ne kadar, ne şekilde devam edeceğiz, göreceğiz.
Sırada haftanın diğer gündem başlıkları var, Yükselt SESini podcast’tesiniz, haftanın kadın gündemi devam ediyor.
Antakya Kadın Kooperatifleriyle Ayağa Kalkıyor
Depremden sonra Antakya’da kurulan kooperatiflerde kimileri tandır ve sac ekmeği yapıp dağıtıyor, kimileri Antakya’ya özgü nar ekşisi, salça üretip satıyor, kimileri terzilik yaparken, kimileri de depremzedeler için ahşap ev üretiminde çalışıyor. Dayanışma içinde üretime katılan kadınlar, hem artı değer yarattıkları için memnun, hem de çalışırken bir anlığına olsa da depremin acısını unuttuklarını anlatıyorlar.
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin deprem bölgesindeki kadın gazetecileri desteklemek üzere başlattığı projesi “Haber Var, Ses Ver” kapsamında, bir gazetecinin daha kapsamlı haberine yer verdik bu hafta platformumuzda. Hataylı gazeteci Burcu Özkaya, Antakya’da depremden sonra kurulan kooperatifleri konu aldığı haberinde, yaşanan afetin ardından emekle, dayanışmayla bir araya gelen kadınları anlatıyor.
Çin’de boşanma oranları ve boşanma partisi
Bu hafta ilgimizi çeken ve SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu’nda yayınladığımız haberlerden biri de, boşanmaya karşı yeni bir bakış açısı ortaya koyuyor.
Guardian’ın haberine göre, Çin’de evlilik ve boşanma oranlarında dikkat çekici bir değişim yaşanıyor, rapora göre, 2000 yılında her 1.000 kişi için boşanma oranı 0,96 iken, bu oran 2020 yılında 3,10’a yükselmiş. Aynı zaman diliminde evlilik oranı ise 6,7’den 5,8’e düşmüş. Özellikle kadınlar, boşanma davalarının büyük çoğunluğunu oluşturuyor ve davaların neredeyse %78’inde duygusal anlaşmazlık birincil neden olarak gösteriliyor.
Bu dinamikler, Çin’de toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda farkındalığın artmasının bir göstergesi olarak yorumlanmış. Örneğin, toplumsal cinsiyet eşitliği aktivisti Yaya Chen toplumda boşanmaya olan tutumun değiştiğini gösteren şeylerden biri olarak, boşanma partileri konseptinin yaygınlaşmaya başlamasını örnek veriyor.
Çin’de durumun enteresan olmasının sebeplerinden biri de, aynı zamanda toplumda bir demografik krizin yaşanıyor olması. Hükümet evliliği teşvik etmeye çalışıyor, boşanma oranlarını düşürmek için ilginç uygulamalar getiriyor ve eleştirilen bu tip uygulamalar, özellikle kadınlar için duygusal ve fiziksel bir yük oluşturabiliyor.
Çinli bir video paylaşım uygulamasında ‘Sushi’ adıyla paylaşımlarda bulunan bir kadın, dört yıllık evliliğini yeni bitirmiş.
Boşanmayı utanç ya da başarısızlıkla bir tutan toplumsal kalıplardan sıyrılarak kadın arkadaşlarıyla birlikte bir parti düzenlemeye karar veren Sushi “Boşanmanın bu kadar iyi geleceğini bilseydim, çok daha önce boşanırdım!” demiş.
Evlilik, start-up
Bu hafta editörümüz, Atlantic’te yayınlanan bir yazıyı da çevirdi, yazıda Arthur C. Brooks, evliliklerin yapısını şirketlerin yapılarıyla kıyaslıyor ve bunun üzerinden farklı bir bakış açısı öneriyor.
Brooks şöyle diyor: “Kalıcı bir romantik ortaklık için en uygun nokta, yerleşik şirketler gibi davranacak kadar kendi yollarını belirlememiş iki olgun kurucu ortak arasındaki yeni bir girişimdir.” Bu aşamada iyi bir evliliğin yapısını bir start-up’a, yeni bir girişime benzeterek, iki şirketin birleşmesi benzetmesinden uzaklaşıp, evliliği yeni bir girişim olarak görmeye davet ediyor.
Yazının tamamını estilikadaletkadin.org’ta okuyabilirsiniz.
LGBTİ+ 101 Atölyesi
Son olarak, önümüzdeki haftalarda düzenlenecek bir atölyeden bahsedeceğim, 17 Mayıs Derneği’nin organize ettiği “LGBTİ+ 101 Kolaylaştırıcı Atölyeleri”, LGBTİ+ ve toplumsal cinsiyet alanlarında aktiviteler yürüten kişilere atölye kolaylaştırıcılığı ile ilgili bilgiler sunacak.
Atölyede, katılımcıların bulundukları yerlerde LGBTİ+ ve Toplumsal Cinsiyet alanlarında atölye verebilecek bilgiyle donatılmasına odaklanacak. Program boyunca her biri alanında uzman kişilerin yürütücülük yapacağı belirtilmiş. Hem teorik hem pratiğe yönelik bilgilerin yer aldığı atölyede, katılımcı yöntemler ile uygulamaya yönelik egzersizler de yer alacak.
Toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki teoriler ve uygulamalar hakkında farkındalık kazanmak ve atölyeler düzenlemek isteyen herkes, 17 Mayıs Derneği’nin düzenlediği “LGBTİ+ 101 Kolaylaştırıcı Atölyeleri” eğitimine başvurabilir. Online ve yüz yüze buluşmalarla 15 Kasım-17 Aralık tarihlerinde gerçekleşecek atölyelerde, yüz yüze buluşmalar için katılımcıların ulaşım ve konaklaması da karşılanacak.
Atölyeye başvurmayı düşünenler için, konuyla ilgili detaylı bilgi içeren haberimizin linkini açıklama kısmında paylaşıyoruz.
Yükselt SESini podcast’te bu haftanın kadın gündemini dinlediniz.
Eşitliğe, adalete ve kadına dair haberleri, gündemi biz esitlikadaletkadin.org web platformumuzda takip etmeye ve yayınlamaya devam edeceğiz, siz de bizi sosyal medya hesaplarımızda takip etmeyi unutmayın.
Haftaya Cuma yeni bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın.