Bir kadın, çocuk sahibi olmak istemiyorsa, o zaman kariyer yapmalıydı. Ya da hem çocuk hem de kariyer yapabilecek kadar güçlü olmalıydı. Peki üçüncü bir seçenek yok muydu gerçekten? O da ikisini de yapmamak…

*Çeviri: SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu
Marianne Eloise / VICE
Bu daha önce aklıma gelmedi ama 26. yaşımla beraber “hiçbir şey yapmama” fikrini ciddi ciddi düşünmeye başladım. Küçüklüğümden beri çocuk istemediğimi biliyordum, o yüzden onun yerine yüksek lisans ve kariyer peşinde koştum. Bu benim tek seçeneğim gibi duruyordu, ama bir noktada hayatımı olduğu gibi sevmeye başladım – yeterli para kazanmak için çalıştığım, sevdiğim insanlarla takılıp, ara sıra tatillere gittiğim bir hayat. Hayatımı seviyorum ve ilk defa daha yüce bir amaç için çabalamak istemiyorum.
Ama tabii ki kendimi suçlu hissediyorum. Sadece haftada 60 saat barmenlik yaparak yüksek lisans programını parasını ödeyen başarı takıntılı, azimli bir genci değil, tüm bir ‘patron kadınlar’ neslini hayal kırıklığına uğratıyormuşum gibi. Çok eski zamanlardan beri kadınlar, kendi tutkularını bir kenara bırakıp aile kurumunun hizmetinde çalışarak çocuk sahibi olmaya zorlandılar. Savaş sonrası, ikinci dalga feminizm bunların bir kısmını ortadan kaldırdı: Kadınlar çalışabilir, çocuk doğurabilir, her şeye sahip olabilirdi. Son yıllarda ise, sadece kariyer peşinde koşabileceğimize, çok çalışıp tasarım iş kıyafetleri giyebileceğimize inanmaya başladık.
Bu gelişmeler birçok kadın için önemli ve olumluydu, ancak belki de daha radikal olanı, ikisini de yapmayı tercih etmeyebileceğimiz fikridir. Şu anda, kariyer peşinde koşmuyorsak veya bir ailemiz yoksa, başarısız olduğumuzu hissedebiliriz. Ancak, bu alanlardan en az birinde ya da sonra zamanlarda ikisinde de başarılı olma baskısı sonucu sadece işimizi yapıp eve döndüğümüz bir hayatla yetinmememiz gerektiğini hissediyoruz. İş, boş zamanımızın tadını çıkarmak için yaptığımız bir şey olabilir; bunun ömür boyu ilerletilmesi gereken bir kariyer olması veya patron olmak için her zaman zorlamamız gerekmez. “Her şeye” sahip olmayı unutun – neden kadınların sadece “birazına” sahip olmasına ve onunla mutlu olmasına izin verilmiyor?
Feminizm ve kapitalizmin el ele vermesinden rahatsızlık duymaya başlayan tek kadın ben değilim. Jia Tolentino, son kitabı Trick Mirror’da, optimizasyon ve mükemmellik için verdiğimiz bu sonsuz çabayı anlatıyor. İdeal kadın, diye yazıyor, “piyasanın kendisinden ne talep ettiğiyle içtenlikle ilgileniyor” ve “piyasanın ona sunduğu her şeyle eşit derecede ilgileniyor.” Bu optimizasyonu egzersiz dersleri ve iş yeri perspektifinden tartışıyor ve hayatımızı “daha iyi” hale getirmek için sürekli olarak çabalamamız gerektiğine inanmamıza yol açan dinamikleri tartışmaya açıyor. Öz bakım bile bize iyi ya da kötü olabileceğimiz bir şey olarak pazarlandı. Artık kandırıldığımızı görüyoruz, optimize edilmiş yaşam tarzı tuzağına düşerek aslında hak ettiğimiz hayatı kaçırıyoruz.
30 yaşındaki Siobhán, “Bir aile kurmadığım için işimi hayatımın çok daha büyük ve belirleyici bir bileşeni haline getirme ihtiyacı hissediyorum” diyor. “Görünür bir şekilde üretken olma yönünde toplumsal bir beklenti olduğunu hissediyorum. Ve eğer ‘küçük insanlar’ üretmiyorsanız, o zaman tüketen bir şey yapsanız iyi olur.” Bu düşüncenin ardında cinsiyet ayrımcılığı olduğuna inanıyor. “Bence iyi bir kariyere sahip bekar, çocuksuz bir adam toplumsal olarak kabul edilebilir bir bekar statüsü kazanırken, kariyeri olan bekar, çocuksuz bir kadın ‘fedakarlıklar yapmıştır’ veya doğası gereği ‘yalnız’dır ya da belki de sadece ‘şıllığın teki’dir.”
28 yaşındaki Danielle de benzer hisleri paylaşıyor. Aile kurmadım ama kariyer yapmakla da ilgilenmiyorum, bu da yeterince hırslı olup olmadığımı veya “Bende bir sorun mu var, yoksa sadece tembel miyim?” diye düşünmeme neden oluyor” diyor. “Kariyer odaklı bir insan olmadığımı yakın zamana kadar kabul etmedim. İşi işte bırakabileceğim, bana iş dışında hayattan ve zamandan zevk almam için yeterli parayı veren bir işim olsun istiyorum.”
Modern kadınların çalışmadığı zamanları yan koşuşturmalar veya “öz bakım” etkinlikleriyle doldurması gerektiği yönünde bir beklenti var. Danielle, “Bir kadın olarak, boş zamanımı bile bir tür kişisel gelişim süreci olarak görmem gerektiğini hissediyorum: Kaygıyı yatıştırmak için meditasyon yap, zihinsel sağlığına yardımcı olması için günlük tut, egzersiz yap!” dedi. 24 yaşındaki Maddie de aynı fikirde. “Bence erkekler hobiler söz konusu olduğunda daha fazla esnekliğe sahipler. Hobilerimle uğraşarak rahatlamak daha çok zaman kaybı olarak görülüyor, ama aynısını bir erkek yapınca “üretken” oluyor. Boş zamanlarımda suçluluk duygusuyla boğuşuyorum. Zamanımın tadını çıkarmak yerine sürekli kazanabileceğim parayı düşünüyorum.”
Kadınlar için yaşam koçluğu yapan Hueina Su, “Koşullandırıldık ve herkesin bakıcısı olmamız bekleniyor” diyor. “Günümüzde kadınlardan, erkek meslektaşları gibi işte iyi performans göstermeleri ve başarılı olmaları beklenirken, aynı zamanda evde kocalarına, çocuklarına ve yaşlanan ebeveynlerine bakmaya devam etmeleri bekleniyor. Her şeye sahip olabileceğimiz ve olmamız gerektiğine inandırıldık. Aksi takdirde kendimizi başarısız hissediyoruz.”
Su, kadınların genellikle yanlış motivasyonlarla hareket ettiğine inanıyor. “Neden iyi performans göstermeye, mükemmel olmaya ve her şeyde üstün olmaya bu kadar hevesli olduklarını incelersek, altında yatan motivasyonun genellikle kendi değerini kanıtlama ihtiyacından geldiğini görürüz, çünkü kendilerini yeterince iyi veya değerli hissetmiyorlar.”
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: VICE