Yaşlanmayı önleyici teknikler sonunda başarılı olsa bile, yaşlılığı kelimenin tam anlamıyla patolojikleştirmenin sosyal ve kültürel sonuçları ne olurdu? Çok daha uzun yaşasaydık, sonsuza kadar çalışmamız mı beklenirdi?
John Harris / Guardian
Ölümsüzler çağına hoş geldiniz: Bilim adamları, hayalperestler ve – en önemlisi – milyarderler, bizden yaşlanmayı tedavi edilebilir bir hastalık ve nihai sonun süresiz olarak ertelenebilecek bir şey olarak düşünmemizi istiyorlar. Bir araştırma tahminine göre, küresel yaşlanma karşıtı endüstrinin gelirleri 2030 yılına kadar yaklaşık 200 milyar dolardan 420 milyar dolara yükselecek. ABD’de internetten büyük servetler kazanmış yüksek profilli insanlar da bu ihtimali güçlendiriyor. Birçoğu vergiden kaçabiliyorsa, neden ölümden de kaçamasın ki?
Zadie Smith 2003’te, “Ölüm Amerikan yaşamına bir tür hakarettir” diye yazmıştı. Teknoloji çevrelerinde, ölümlülüğe karşı bu tür bir hoşnutsuzluk, genellikle transhümanizmin bir tezahürü olan “biyohacking” (aralıklı oruç tutmak, yaşamsal belirtilerinizi yakından takip etmek, atıştırmalık takviyeler ve “akıllı ilaçlar”) kültürüyle bulanıklaşıyor. Oxford Sözlüğü’nde ise şöyle tanımlanıyor: “İnsan ırkının, özellikle bilim ve teknolojinin yardımıyla mevcut sınırlarının ötesine geçebileceğine dair inancı.”
Google’ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin ve Trump’ı destekleyen risk sermayedarı Peter Thiel gibi teknoloji aktörleri tarafından yaşlanma karşıtı araştırmalara yatırılan meblağlar, bu tür fikirler büyük paralarla buluştuğunda neler olduğunu gösteriyor. Aynı şey, tahmin edilebileceği gibi, daha önce Unity Biotechnology adlı bir yaşlanma karşıtı kurulumu finanse eden ve kişisel yatırım aracı Bezos Expeditions aracılığıyla Altos Labs adlı yeni kurulan bir California girişimine bağışta bulunan Amazon’un kurucusu ve hevesli astronot adayı Jeff Bezos’un faaliyetleri için de geçerli. Şirket görünüşe göre ABD, İngiltere ve Japonya’da “enstitüler” kurmayı planlıyor ve bunun için çok yüksek maaşlar teklif ederek bilim insanlarını işe alıyor. İçeriden gelen bilgiye göre, şirketin ilk amacı “gençleşmeyi anlamak” ve odak noktası, hücrelerin manipülasyonuna odaklanan bir tür “biyolojik yeniden programlama teknolojisi.”
BioViva, Youthereum Genetics, the Longevity Fund ve AgeX Therapeutics gibi isimleri olan birçok başka şirket de yaşlanmayı bir şekilde durdurmaya çalışıyor. Yaşlanma karşıtı araştırmaların artık uzun bir geçmişi var, ancak, bu alanda çalışan hiçbir şirket henüz herhangi bir tedaviyi klinik deneme aşamasına getirmeyi başaramadı. 2012 yılında, Japon bilim adamı Shinya Yamanaka, tek hücrelerin dört proteinle yıkanmasının onları gençleştirebileceğini, ancak tekniğin fareler üzerinde kullanılmasının bazı kanserli tümörlerin gelişmesine yol açtığını keşfettiği için Nobel ödülü kazandı.
Yaşlanmayı önleyici teknikler sonunda başarılı olsa bile, yaşlılığı kelimenin tam anlamıyla patolojikleştirmenin sosyal ve kültürel sonuçları ne olurdu? Çok daha uzun yaşasaydık, sonsuza kadar çalışmamız mı beklenirdi? Gezegen, artan nüfusla nasıl başa çıkardı ve öncelik kimlerin olurdu? Sanırım son iki sorunun cevabı açık. Glasgow’da şu anda devam eden müzakereler ve orada toplanan bazı insanların yaşam tarzlarıyla daha da anlam kazanıyor. George Monbiot’un yakın zamanda işaret ettiği gibi, küresel sıcaklıklardaki ortalama artışı 1.5C’de tutmak, her birimizin yılda iki tondan fazla CO2’den sorumlu olmamasını gerektirirken, dünya nüfusunun en zengin yüzde 1’i kafa başına ortalama 70 tondan fazla üretiyor. Böyle insanların 140 ya da 200 yaşına kadar yaşadığını, hatta sonsuza kadar var olduğunu hayal edin.
Tüm bunlar, Bezos ve Elon Musk’ın uzay yolculuğu girişimlerine parelel olarak gelişiyor gibi gibi görünüyor ve bu projelerin gezegende iki adamın kaçmak istediği bazı acil sorunlara göreceli olarak dikkat kesilmemesini açıklıyor. Aynı şekilde, eninde sonunda ölümü alt etmek için yapılan büyük yatırımlar, bugün yaşlanmanın sonuçlarını ihmal etme riski taşır. Bunlardan bazıları, genellikle yaşlanmayla bağlantılı belirli hastalıklar ve durumlarla ilgilidir. (Adil olmak gerekirse, Bezos, kanser ve bunama üzerine özel çalışmalara da katkıda bulundu, ancak daha fazla yardımın memnuniyetle karşılanacağını söylemem gerekir) Ancak, insanların günlük yaşamlarını etkileyen daha acil sorunlar var ve hayırseverlerin yardımıyla kesinlikle daha fazlası yapılabilir.
(…)
Ünlü kapitalistlerin ölümsüzlüğü arzu ederken, gözden kaçırdıkları bir şey var. Daha iyi ve daha uzun yaşamanın en kısa yolu hücrelerimizi ‘hack’lemekten değil, insanların daha insani olmasına yardımcı olmaktan geçiyor.
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Çeviren: Gizem Evgin

