2016 Rio Paralimpik Oyunları’na katılma başarısı göstererek kendi branşında paralimpik oyunlarda mücadele eden Türkiye’den ilk kadın sporcu olan Büşra Ün, toplumdaki engelli ve spordaki cinsiyet ayrımcılığını anlatıyor:
“Kadın sporcular sadece bizim toplumumuzda değil dünya genelinde bir sıkıntı çekiyor. Kadın sporcuların tam anlamıyla yeterince güçlü olmadıkları, spor konusunda kas kitlesi açısından yetersiz oldukları gibi şeyler duyuyoruz ama ben bir kadın olarak yaptığım sporla ve bu sporu yapış şeklimle gurur duyuyorum.”
Büşra Ün’ün, Alan Savunması’dan Ali Safa Korkut gerçekleştirdiği, kadın ve paralimpik sporcu olmak, Türkiye’de engelli olmak ve spordaki cinsiyetçilik üzerine gerçekleştirdiği röportajdan:
Türkiye’de bireysel sporlarla uğraşan kadın sporcular iki büyük zorlukla karşılaşıyor: Bunlardan ilki sponsor bulmak, ikincisi de maruz kalınan cinsiyet temelli ayrımcılıklar. Sen de bireysel bir sporla uğraşan bir kadın ve de sponsor bulmak konusunda zorluk yaşayan bir sporcusun. Yaşanan bu zorlukları neye bağlıyorsun? Popülerlik veya cinsiyet bunda etkili mi sence? Futbol gibi çok popüler bir sporla uğraşsan veya kadın olmasan şartların senin için daha kolay olacağını düşünüyor musun?
Bireysel olarak mücadele eden sporcular olduğumuz için sponsor bulmakta zorlanıyoruz. Takım sporlarında bu biraz daha kolay olabiliyor. Kadın sporcular sadece bizim toplumumuzda değil dünya genelinde bir sıkıntı çekiyor. Kadın sporcuların tam anlamıyla yeterince güçlü olmadıkları, spor konusunda kas kitlesi açısından yetersiz oldukları gibi şeyler duyuyoruz ama ben bir kadın olarak yaptığım sporla ve bu sporu yapış şeklimle gurur duyuyorum ve hayali ve ideali olan her sporcu gibi elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Popülerlik ve cinsiyet bu konuda maalesef çok etkili. Özellikle futbol gibi bir branşta oynasaydım belki bu zorlukları yaşamayabilirdim.
“Erkek egemenliğini savunan hemcinslerimiz, bir kadın olarak olumsuzluklarla karşılaşmamıza neden oluyor”
Bir diğer zorluk da kadın sporcuların maruz kaldıkları ayrımcılıklar. Kadın sporcular aleyhine neredeyse tüm spor branşlarında cinsiyet eşitsizlikleri mevcut. Gelir olarak en düşük ücretleri kazanmakla birlikte antrenman koşullarınız da erkek sporculara oranla daha zor ve kötü. Bunun gibi pek çok örnek sıralanabilir ama ben şunu sormak istiyorum. Senin bu gibi bir ayrımcılığa maruz kaldığın oldu mu? Bu ayrımcılığı en çok hissettiğin bir an var mı? Varsa anlatabilir misin?
Bizim hissettiğimiz ayrımcılık, kadın tenisçilerin yeterince güçlü olamadıklarından ve bu sebeple maçların çok daha temposuz ve sakin geçtiği yönündeki eleştiriler oluyor. Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta rakibimizle hemen hemen yakın bir güce sahibiz ve baktığınızda aslında kadın tenisçilerin çoğunun çok güçlü olduğunu ve erkek sporculara göre daha akıllı bir oyun oynadığını da görebiliyoruz. O yüzden ben bu işin tamamen cinsiyetle alakalı olduğunu düşünmüyorum. Evet, güç önemli bir faktör ama gücü en iyi şekilde yönetebilmek daha önemli. Ben de bu şekilde, “Evet Büşra güçsüz ama tenis zekası çok yüksek olan bir sporcu” dendiğini de duyabiliyorum. Evet, belki de ayrımcılığa maruz kalıyoruz ama günümüzde en azından bazı yerlerde bunun yavaş yavaş değiştiğini söyleyebilirim. Özellikle sosyal medyanın bu değişimde etkili olduğunu düşünüyorum.
Peki sence bu ayrımcılıklar neden kaynaklanıyor? Spor dışında, genel olarak erkek egemen bir toplum oluşumuz bunda etkili mi ve medyanın da bu gibi ayrımcılıklara zemin hazırladığını, etkili olduğunu düşünüyor musun?
Erkek egemen toplumların bunda kesinlikle etkili olduğunu düşünüyorum. Sadece bizim toplumumuz değil, turnuvalar için gittiğim yurt dışında görebildiğim kadarıyla dünyada böyle bir şey var. Bir sporda yönetim kurulu üyelerine bakıyorsunuz, çoğu erkek, çoğunda kadın bir yönetici bile yok. Kaç tane “kadın” futbol kulübü başkanımız var mesela? Ben bir tane biliyorum sadece. Benim şu anda hazırlamaya çalıştığım tez konumdan bir tanesi de bu. Yönetim alanında çeşitlilik üzerine odaklanmak istiyorum.
Malesef sadece cinsiyetinden dolayı kendini daha güçlü gören, daha üstte gören ve gerçekten onların üstte olması gerektiğini düşünen hemcinslerim de olduğu için zaman zaman çok olumsuz şeylerle karşılaşabiliyoruz ama bu ayrımcılıklar, insanların kendi gibi olmayan kişileri kabullenemeyişinden kaynaklanıyor. Farklılıkları kabullenip daha çok saygı duymamız gerekiyor.
“İnsanlar, engellilerin önündeki engelleri, yine engellilerin kaldırmasını bekliyor”

Engelliler, ülkemizde sadece sporda değil, ne yazık ki genel olarak günlük yaşamın her aşamasında pek çok zorlukla karşılaşıyor ve engellilerin büyük zorluklar yaşaması sürekli gündeme gelmesine rağmen bir türlü bu zorlukların giderilmesi için çalışmalar yapılmıyor. Sen, insanların bu zorlukları gidermek için hiçbir çaba göstermemesi hakkında ne düşünüyorsun?
Ben insanların illa da empati kurarak bir şeyler yapmasını beklemiyorum. Birisi için bir şey yapmak bu kadar zor olmamalı. İnsanlar illa bir yere engelli rampası yapıyorsa “yarın bir gün belki tekerlekli sandalyeye mahkum olabilirim”, ya da “yaşlanırım dizlerimde ağrılarım olur” diye yapmamalı. Daha geçen gün, antrenörümle yaz dönemi antrenmanını yapmak için Çeşme’de uygun bir yer bulmaya çalışıyorduk ve hiçbirinde rampa yoktu. Bir kuruma bunu söylediğimizde, kurumun işletmecisinin bana söylediği şey rampa için de ekstra para ödememiz gerektiği oldu. Belki ben gitmeyeceğim ama illa ki engelli müşterileri olacak oranın. İnsanların, o sorunun engelliler tarafından giderilmesini beklemeleri beni çok şaşırttı. Şu an kelimelere dökemiyorum. Bana “Kusura bakma sen engellisin, problemini kendin çöz. Daha fazla para öde, rampanı yapalım” dendi. Bu beni gerçekten yıktı. Böyle şeyler her zaman var. İnsanların tam anlamıyla beni anlamasını da beklemiyorum ama ben de olabildiğince dillendirmeye çalışıyorum ki “bakın böyle sorunlar var ve değiştirilmesi gereken şeyler var” diyorum. Duyarlarsa çok güzel olur, duymazlarsa da artık bu, onların engelliler karşısındaki zihniyetlerini gösterir.
“İnsanların, kendi vicdanlarını bizim üzerimizden yaptıkları iyiliklerle tatmin etmelerini istemiyorum”
İnsanların pek çoğu engellilere ‘acınacak insanlar’ olarak bakıyor. Bu herkes gibi sizi de üzüyor mu? Engelliler olarak ikinci sınıf insan, ikinci plana atılmış bir vatandaş olduğunuzu düşünüyor musun?
Evet, insanlar gerçekten bizlere acınacak insanlar olarak bakıyor. Dönem dönem ikinci plana atılmış bir vatandaş olduğumu düşünüyorum. Dediğim gibi her kesimin bir bağnazı var. Bir yere girdiğimde hemen çekilerek arkadaşlarına “lütfen yol verin” diyip bize destek olanlar da var, asansöre geçtiğimizde bizim önümüze atlayan insanlar da. Bazı şeyleri değiştirmek gerçekten çok zor ama yine de şu dönemde geliştiğimizi düşünsem de hala o acıma kısmını atlatamıyoruz.
Geçenlerde de bir haber oldu, o haberle ilgili çok fazla konuşmak istemiyorum ama yani ben kimsenin bana acımasına ihtiyaç duymuyorum ya da insanların kendi merhamet duygularını, –çok ağır olacak, belki bu şekilde de söylemek doğru değil ama- kendi vicdanlarını bizim üzerimizden yaptıkları iyiliklerle tatmin etmelerini istemiyorum. Yardım ve destek farklı bir şey ama acımak gerçekten çok farklı bir şey. Benim belki de toplumda en çok karşılaştığım şey bu oluyor. “Bravo, helal olsun, milli sporcumuz, bizim gururumuz” demek yerine “Sen napıyorsun? Tenis oynuyorsun. Olsun, bak güzel bir şey bulmuşsun, uğraşıyorsun” gibi şeyler söylüyorlar.
Burada insanları suçlayıp ayrıştırmak değil amacım, sonuçta bu kötü niyetle yapılan bir şey değil ama yine de bize hoş hissettiren bir duygu değil. Düşünsenize insanların size gelip “Aa saçın siyah senin, vah vah” diye söylendiklerini (gülerek), ya da “Aaa yazık bu gün en azından taramışsın, ne yapacaksın” dediklerini. Bu bana çok saçma geliyor (gülerek).
Bu bakış açısı yine engelli sporcular için de geçerli ne yazık ki. İnsanlar, sporla uğraşan engellilere ‘Yazık, uğraşacak/oyalanacak bir şey bulmuş kendine, ne güzel’ düşüncesiyle yaklaşıyor. Yine spora katılımlarını sağlamak, engellilere bir lütufmuş gibi sunuluyor ve engelli sporcular bir sosyal sorumluluk projesi olarak görülüyor. Bunlar hakkında ne söylemek istersin?
Evet, bir sosyal sorumluluk projesi olarak görülüyoruz ama bunun tam tersini yapanlar da var. Benim şu anki sponsorum, bana sponsor olduğunda bunu duyurmak ve tanıtımını yapmak istemişti ve benim de çok hoşuma gitmişti. “Asıl yayınlamak istemezseniz benim için sorun olurdu. Siz profesyonel gördüğünüz bir sporcuya nasıl destek olacaksanız ve beni de o şekilde görüyorsanız lütfen beni de o şekilde görün” demiştim. O yüzden de hala 3. Yılımızda da devam edebiliyoruz sponsorumuzla.
Biz ne kadar takip etmeye çalışsak da, engelli sporcuların karşılaştığı ve bizim bilmediğimiz pek çok zorluk vardır. Ülkemizde paralimpik sporcuların karşılaştıkları zorluklar neler? Antrenman tesisleri mesela, erişilebilir tesisler mi?
Antrenman tesisleri konusunda bir sıkıntı yaşıyoruz. Bunu üzülerek söylüyorum ama Adnan Menderes Üniversitesi Spor Yöneticiliği bölümü mezunuyum ve 4 yıl olmasa da iki yıl orda okudum. Diğer yıllarda özel öğrenci olarak gidip gelmekte zorlandığım için Ege Üniversitesi’ne geçtim ve orada maalesef tenis kortlarında hiç antrenman yapamadım. Yani alt tarafı bir rampanın yapılmasını sağlamak (gülerek) çok uzun sürdü. Şu an yapılmış mıdır bilmiyorum ama hala çoğu yerde bu sıkıntıyı yaşıyoruz ama şimdi eskisine göre yine daha iyi durumda. İlk başladığımız zamanlarda “Sandalye kortları çizer mi”, “İz bırakır, kapılar geçerken çarpar” gibi tepkilerle karşılaşıyorduk ama bugün çoğu tenis kortlarının, tesislerin bize açılabildiğini görebiliyorum.
“Benim başarım, ‘kupa aldı geçti’ gitti şeklinde verilirken, futbolla ilgili haberler, ‘bilmem kaç milyon avroya bonservisini aldı’ gibi detaylı şekilde veriliyor”
Röportajın devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Alan Savunması