BM Kadın Birimi’nin “COVID-19, Kadınlar, Kız Çocukları ve Spor” başlıklı politika özetine göre, kadınlar son yıllarda spora katılım ve sporda liderlik, eşit ücret, koruyucu politikalar gibi konularda elde etmiş oldukları ivmeyi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Geçtiğimiz yıl boyunca, sporun farklı alanlarında kadınlar benzeri görülmemiş derecede dikkat çekti.
FIFA Kadınlar Dünya Kupası, Kriket T20 Dünya Kupası gibi spor etkinliklerine katılımın rekor düzeyde olması ve Tokyo Olimpiyat Oyunlarının toplumsal cinsiyet eşitliği sağlayacağına yönelik beklentiler; kadınların spora katılımı ve sporda liderliği, eşit ücret, koruyucu politikalar, medyada temsil edilme ve kız çocuklarının spora katılımının teşvik edilmesi gibi konularda farkındalığı ve birlikte eyleme geçme kapasitesini arttırdı.
Ancak, Covid-19 salgınıyla birlikte spor dünyasında etkinliklerin iptal edildiği ya da ertelendiği, okulların uzaktan eğitim sistemine geçildiği ve birçok bireyin evde daha fazla vakit geçirmek durumunda kaldığı şu günlerde kadınları spor alanında elde etmiş olduğu bu ivme kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Covid-19’un etkileri hayatın her alanında var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle kadınlar ve kız çocukları tarafından daha fazla hissediliyor. Bu durum spor için de geçerli.
2020 yılının Mart ayında BM Kadın Birimi (UN Women) ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından başlatılan ‘Nesiller Boyu Eşitlik için Spor’ insiyatifi çerçevesinde elde edilen bilgiler ışığında hazırlanana politika özeti, COVID-19’un spor açısından kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkilerini beş farklı alanda inceliyor: Liderlik, Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet, Ekonomik Fırsatlar, Medya Katılımı ve Medyada Temsil Edilme, Kız Çocuklarının Spora Katılımı. Ayrıca spor ekosisteminde yer alan farklı aktörlere temel tavsiyeler sunuyor.
Özette öne çıkan başlıklar şöyle:
Sporda Kadın Liderliği
Birleşmiş Milletler tarafından da belirtildiği üzere “Ekonomik planlama ve acil durum müdahaleleri de dahil olmak üzere tüm sektörel veriler, kadınlara danışılmadan hazırlanan ya da karar alma sürecinde kadınların yer almadığı politikaların daha etkisiz olduğunu ve hatta kimi zaman zarara yol açabildiğini göstermektedir.” Bu nedenle kadınların ve kız çocuklarının sesine kulak verilmediği, çözüm üretimine aktif katılımları sağlanmadığı sürece kadınların deneyim ve bakış açıları da kararlara dahil edilmeyecek, özel ihtiyaçları dikkate alınmayacaktır. Spor alanında, kadınların karar alma süreçlerine katılımının toplumsal cinsiyete daha duyarlı politikaların üretilmesini sağladığı kanıtlanmıştır.
Toplumsal Cinsiyete Dayalı Spor
Spor ve fiziksel aktiviteye katılan pek çok kadın ve kız çocuğu şiddetle mücadelede ihtiyaç duydukları desteği takım arkadaşları ve antrenörlerinden almaktadır. Örneğin, BM Kadın Birimi ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından yürütülen “Her Zafer Bir Yenisine Götürür” gibi bazı ‘Kalkınma için Spor’ programlarında kız çocuklarının ev içi şiddete maruz bırakıldıklarında ya da şahit olduklarında akranlarına, antrenörlerine ya da yaşam becerilerini geliştiren diğer mentorlara başvurduğu bilinmektedir.
Dünyanın yarısından fazlası sokağa çıkma kısıtı ile evlerinde kalmışken pek çok kadın ve kız çocuğu karantinada gerilimin kolaylıkla tırmanabildiği ve şiddetin patlak verebildiği evlerinde günde 24 saat, haftada 7 gün vakit geçirmek zorunda kalmaktadır. Bu durumdan kurtulmak için gidebilecekleri hiçbir yer bulunmamaktadır. Pek çoğu savunmasız bir konumda olan kadınlar ve kız çocukları, internete erişimleri dahi olmadan, arkadaşlarından ve güvendikleri yetişkinlerden tamamıyla kopuk bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedir. Ebola salgını vb. krizlerde de olduğu gibi cinsel şiddet ve zorla evlilik vakalarının artması nedeniyle istenmeyen gebelik oranları da artmaktadır.
3. COVID-19’un Spor Alanındaki Kadınlar Üzerindeki Ekonomik Etkileri
Spor ekosistemini ayakta tutan gelirlerin azaldığı şu dönemde; spor kulüpleri, takımlar ve diğer kuruluşlar mevcut kaynakları “geleneksel” sporların, yani erkeklerin ağırlıklı olarak yer aldığı sporların, geliştirilmesine ayırabilir. İzleyicilerin, medyada yer alma, sponsorluk vb. sebeplerle “geleneksel” spor türlerine yatırım yapmanın daha kârlı olacağına dair argümanları karar alma süreçlerinde etkili olabilir. Bu durum kadın sporcuların daha riskli sözleşmelere imza atmalarına, daha riskli antrenman koşullarına maruz kalmalarına, kadınlardan oluşan takımların ve kadın liglerinin kaldırılmasına yol açabilir. Maaş kesintileri, sözleşmelerin feshedilmesi ve kulüplerin kapanması kriz öncesinde de kadın sporcuların karşılaştığı durumlardı. Ayrıca, evde izolasyon sebebiyle spor dünyasında çalışan sayısının azalması nedeniyle kadın profesyoneller ile kadın destek personeli de işlerini yitirme riski ile karşı karşıya.
4. Kadınların Medyada Temsil Edilmesi
COVID-19’dan önce kadınlar spor medyasında çok az temsil edilmekteydi. 2018 Associated Press Spor Editörleri Irk ve Toplumsal Cinsiyet Karnesi’ne göre, spor editörlerinin %90’ı ve spor muhabirlerinin %88’i erkeklerden oluşmaktadır. COVID-19’la birlikte şampiyonaların, büyük liglerin ve Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunlarının da ertelenmesi sebebiyle spor medyasında çalışan profesyoneller işlerini kaybetme veya sözleşmelerinin askıya alınması riski ile karşı karşıyadır. Bir diğer konu da ağırlıklı olarak kadınların yaptığı sporlarının medyada daha az yer almasıdır. UNESCO’ya göre, tüm spor katılımcılarının %40’ı kadın olmasına rağmen kadınların gerçekleştirdiği spor faaliyetleri medyadaki sporla ilgili toplam yayınların yalnızca %4’ünü oluşturmaktadır.
5. Kız Çocuklarının Spor Etkinliklerine Katılımı
Sosyal izolasyon önlemleri kaldırıldığında pek çok kız çocuğunun spor faaliyetlerine geri dönmesi mümkün olmayacaktır. Geleneksel roller yerleşmiş olacak, kadınların ve kız çocuklarının ailelerin refahı ve hatta hayatta kalması için üstlendikleri ekonomik sorumluluk ile bakım görevleri karşısında spor yapmaları bir ‘lüks’ olarak görülecektir. Ayrıca ailelerin ve öğretmenlerin çocuk ve ergenlerin okuldan ayrı kaldıkları zamanı telafi edebilmek adına birtakım endişeler gütmeleri beklenmektedir. Spor ve beden eğitimi dersleri bu bağlamda bir öncelik olmayabilir. Tüm bu engellerin üstesinden gelinse dahi, özellikle de devlet kurumlarının ve bağışçıların mali yardımları kestiği ya da azalttığı bölgelerde taban örgütleri spor programlarını uygulamaya devam edememe riski ile karşı karşıyadır. Ebeveynlerinin gelir kaybından dolayı da kız çocukları spor faaliyetlerini bırakmak durumunda kalabilir. Çünkü, bundan böyle aileleri kız çocuklarının spor faaliyetlerine devam edebilmeleri için gerekli giderleri karşılayamayabilir.
Politika özetinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.