Koronavirüs salgını, dünyadaki siyasi süreçleri aksatmaya devam ediyor. Yetmiş üç seçim ertelendi. Birçok parlamento faaliyetlerini askıya aldı veya sınırlandırdı ve yüzden fazla ülke halk sağlığı adına vatandaşların toplanma ve ifade özgürlüğünü kısıtladı. Otoriter ve otoriter eğilimli liderler, gücü yürütmede toplamak için acil durumdan faydalandı.
Bu durumun cinsiyete dayalı sonuçlarını araştıran çok az analiz var. Medyada, toplumsal cinsiyet ve salgın siyaseti hakkındaki ana anlatı, Almanya Başkanı Angela Merkel ve Yeni Zelanda Başbakan Jacinda Ardern dahil olmak üzere, kadın politikacıların krize yanıt veren etkili yönetim anlayışlarına odaklanıyor. Öte tarafta, bu olumlu manşetler daha endişe verici bir küresel tabloyu gizliyor: Pandeminin derin siyasi ve sosyoekonomik etkileri, kadınların siyasate katılımında kaydedilen ilerlemeleri durdurabilir veya tersine çevirebilir.
Pandemi, dünyanın dört bir yanındaki feminist savunucuların 1995 Pekin Eylem Platformu’nun yirmi beşinci yıldönümünü kutlamaya ve ilerici taahhütlerini gerçekleştirmek için yeni bir adım atmaya hazırlandığı bir zamanda ortaya çıktı. Son iki buçuk yılda kadınların siyasete katılımında önemli bir ilerleme sağlasa da, genel değişim hızı yavaş ve düzensiz oldu. Pek çok yerde, kamusal yaşamda cinsiyet eşitliğine yönelik ilerleme, geçmiş kazanımları geri almak isteyen liberal olmayan ve otoriter aktörler tarafından tehdit edildi.
Saskia Brechenmacher ve Caroline Hubbard, Carnegie Endowment’da yayınladıkları makalede, on ülke ve beş bölgedeki kadın hakları savunucuları, seçim uzmanları ve kadın politikacılarla röportajlar yaptı ve pandeminin kadınların siyasete katılımını tehdit eden dört yeni riski ve kadın politikacıların ve savunucuların bu kriz anının sağladığı dört fırsatı ortaya koydu.
Kadınların siyasete katılımını tehdit eden 4 risk faktörü:
1) Ekonomik güvencesizliğin artması ve geleneksel cinsiyet rollerine dönüş
Brechenmacher ve Hubbard’a göre, kriz kadınların ekonomik güvenliğini azaltıyor ve ücretsiz ev ve bakım işlerini artırıyor. Dünyanın dört bir yanındaki kadınlar orantısız bir şekilde kayıt dışı ekonomide ve daha az sosyal korumaya sahip işlerde istihdam ediliyor. Sonuç olarak, tüketimi ve hareketi kısıtlayan halk sağlığı tedbirlerinden ciddi şekilde etkilendiler.
Buna ek olarak, birçok kadın, birincil olarak okul ve çocuk bakımındaki aksamalar nedeniyle ek bakım görevleri üstlendi. Kadınlar, pandemiden önce erkeklerden üç kat daha fazla ücretsiz ev işi yapıyorlardı; çoğu toplumda geleneksel sosyal normlar bakım vermeyi hâlâ esas olarak kadının sorumluluğu olarak gördüğü için bu yük daha da arttı.
Bunlar, finansal güç ve zaman yönetimindeki mevcut cinsiyet eşitsizliklerini daha da derinleştiriyor ve bu da genellikle kadınların siyasetle uğraşmasını engelliyor. Siyasi kampanyalar genellikle maliyeti yüksek oluyor: Adayların, partilerin seçim listelerinde yer almasının mali bedeli bile çok yüksek. Çoğu siyasi parti, genellikle gece geç saatlerde yapılan toplantılarla bakıma destek sağlamada başarısız oluyor. Pandemi, bu engelleri güçlendiriyor.
2) Erkeklerin siyasi hakimiyetini güçlendiren kayıt dışı uygulamalara yönelim
İkincisi, resmi siyasi süreçlerdeki mevcut aksaklıklar, kadın adaylar ve gerekli bağlantıları olmayan diğer siyasiler için genellikle daha az erişilebilir olan, gayri resmi siyasi uygulamalara geçişi hızlandırabilir. Krizler, gayri resmi kuralların ve kurumların gelişmesini sağlar ve bunlar hâlihazırda hâkim olan grubu destekleme eğiliminde olur. Örneğin, siyasi partiler içinde, parti ön seçimlerindeki aksaklıklar, erkeklerin resmi seçim kurallarına uymak yerine kendilerine benzeyen veya erkek egemen sosyal ağlarının parçası olan adayları seçmelerine neden olabilir.
3) Çevrimiçi platformalara erişimdeki adaletsizlikler
Çevrimiçi kampanyalara geçiş, kadın seçmenler ve adaylar için yeni zorluklar yaratır. Küresel olarak, kadınların çevrimiçi platformlara ve sosyal medya araçlarına daha az erişimi ve aşinalığı vardır. İnternet kullanımının zayıf olduğu yerlerde, özellikle varlıklı olmayan kadınlar, çevrimiçi olarak yayılan siyasi süreçler hakkında bilgi almakta zorlanabilir. Adaylar için, yüz yüze toplantılardan uzaktan kampanyaya geçiş, daha yerleşik profillere ve ağlara sahip olanlara fayda sağlar.
Çevrimiçi kampanyalara geçiş, kadınların çevrimiçi şiddete karşı savunmasızlığını da artırabilir. Pandeminin başlangıcından bu yana kadın hakları örgütleri, cinsiyete dayalı çevrim içi şiddette artış olduğunu bildiriyor.
4) Kadınların kamusal alandaki görünürlüğünün azalması
Pandemi, kadınları kamuoyunda daha az görünür hale getirdi ve kadın hakları konusundaki tartışmaları siyasi gündemden uzaklaştırdı. Dünyanın dört bir yanındaki siyasetçiler kriz yönetimi moduna geçtikçe, üst düzey erkek siyasetçiler siyasi tartışmalara, basın brifinglerine ve medya tartışmalarını domine etmeye başladı.
Kadınların siyasi liderliğini güçlendirebilecek 4 fırsat:
1) Kadın hakları aktivistleri, daha güçlü feminist dayanışma ağlarının doğuşuna tanık olduklarına dikkat çekiyorlar. Macaristan’dan Brezilya’ya kadar, kadınlar çevrimiçi ortamda geçmişe göre daha fazla seslerini çıkarıyor ve aktivistler, pandemiyle mücadele yöntemlerine yönelik feminist eleştiriler için daha geniş bir kamuoyu yaratabiliyorlar.
2) Batı demokrasilerinde, daha fazla kadının gelişen ekonomik ve sosyal krizi çözüm bulmak için aday olmaya motive edilebileceğine dair bazı kanıtlar var. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde, 2020’de siyah kadınlar, hem beyaz olmayan insanları orantısız bir şekilde etkileyen COVID-19 krizi hem de ırksal adalet üzerindeki ulusal hesaplaşma nedeniyle her zamankinden daha yüksek oranlarda siyasi makamlara aday oldu.
3) Pek çok kadın, COVID-19 krizi sırasında bakım ve acil serviste görev aldığı için doğrudan pandeminin yerele etkisi hakkında bilgi verebilecek bir konumdadır.
Mevcut araştırmalar, istisnai kriz ortamlarının kadınların siyasi temsiline daha fazla destek sağlayabileceğinin altını çiziyor: Empati ve bakım gibi genellikle kadınlarla ilişkilendirilen niteliklere olan talebi artırıyor ve seçmenlerin dikkatini eğitim ve sağlık gibi, kadınların genellikle ele almakta yetkin görüldüğü konulara çeviriyor.
4) Pandemi, mevcut yönetişim paradigmalarını ve bunların altında yatan toplumsal cinsiyet normlarını yeniden tahayyül etme fırsatını temsil ediyor. Krizler yeni davranışları teşvik edebilir ve yeniden inşa dönemleri, eşitsiz cinsiyet normlarını değiştirebilecek ve böylece daha dayanıklı yönetişim sistemlerine yol açabilecek politikalar için fırsatlar yaratabilir.
Kaynak: Carnegie Endowment