SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin, Operation 1325 işbirliğiyle yürüttüğü “Kadın SES’i” projesinin 5. Elçiler Buluşması’nda, proje elçilerinden, BM’nin Genç Liderler programı üyesi avukat İlayda Eskitaşçıoğlu ve CHP Bartın milletvekili Aysu Bankoğlu genç kadınların karar alma mekanizmaları içinde yer almasının önündeki engeller ve genç kadın liderliğinin sistemi dönüştürme gücü üzerine konuştu.
SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin, Operation 1325 iş birliğiyle kadınların sesini sosyal medyada yükseltmek amacıyla gerçekleştirdiği “Kadın SES’i” projesinin 5. Elçiler Buluşması gerçekleşti.
Proje, sosyal medyada daha çok kadının aktif olmasını sağlamak ve “Kadın SES’i”nin yükseltilmesi yoluyla karar mekanizmalarındaki kişiler üzerinde etkin olmayı, toplumsal cinsiyet, toplumsal barış ve sürdürülebilirlik, kadın yoksulluğunun azaltılması, kadına yönelik şiddet, kadının politikaya katılımı, iklim adaleti, medya özgürlüğü, kadın ve kız çocuğu mültecilerin sorunlarının giderilmesi gibi acil konulara ilişkin aksiyon alınması yönünde yaratıcı sosyal medya kampanyalarıyla farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.
Kadın SES’i Elçilerinin her ay farklı bir konuyu tartışmak ve içerik önerileri geliştirmek için bir araya geldiği buluşmaların bu aykinde, BM’nin Genç Liderler programı üyesi avukat İlayda Eskitaşçıoğlu ve CHP Bartın milletvekili Aysu Bankoğlu genç kadınların karar alma mekanizmaları içinde yer almasının önündeki engeller ve genç kadın liderliğinin siyasete nasıl bir getirebileceği üzerine konuştu.
İlayda Eskitaşcıoğlu’nun konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:
“Bu ayki konumuz genç kadın liderliği. Bu tanımı biraz açmak lazım elbette. BM kaynaklarına göre, gençlik 15-24 yaş arasını kapsıyor. Ama dünyadaki genel tanımlar ve politik temsilin 18 yaş üstünü kapsaması, biraz da siyasette gereken belirli tecrübeleri katınca, ben kendimce 30 hatta 35 yaşı bir üst sınır olarak belirliyorum. Karar alma mekanizmalarına ve siyasete katılım bakımından 30 yaş diyelim, siyasi liderlik bakımından da, 35 yaş altını genç kadın liderler olarak ele alabiliriz.”
Genç kadınlar daha katılımcı bir yönetim benimsiyor
“Gençler siyasete kimi zaman öfke, bolca duygu, coşku ve enerji getirebilir ama genç kadın liderleri, genç kadın siyasetçileri belirli bir kategoriye sokmamak lazım. Elimden geldiğince genç kadın liderlerin konuşmalarını inceledim, buralardan çıkardığım ortak noktaları derledim sizin için. Genç kadın liderliği ne gibi bir fark getiriyor? İlk olarak, millennial ya da Z kuşağı olarak nitelediğimiz 80 sonrası doğan neslin, yeteri kadar dile getirilmeyen sorunlarını dile getiriyorlar. Ne gibi konular? Genç işsizliğini, iklim krizini, eğitim kalitesini, internet erişimi gibi konuları, yaşça daha ileri politikacılar dile getirmezken, genç liderler, özellikle de genç kadın siyasetçiler dile getiriyor. Bir diğer ortak özellikleri, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini benimsiyorlar. En güzel örneklerinden biri bence, geçen sene Aysu’nun da arasında bulunduğu genç kadın milletvekillerinin Las Tesis dansını TBMM’de gerçekleştirmiş olmasıydı. Eğer orada genç kadın liderlerin öncülüğü olmasaydı, böyle yaratıcı ve farklı bir eylem gerçekleştirilebilir miydi? Son olarak, genç kadın liderlerde ortak belirlediğim bir başka nokta, özellikle siyasi açıdan üst pozisyonlarda olduğu zaman, daha çeşitli, daha “diverse” kabineler, yönetim kurulları oluşturuyorlar ve daha katılımcı bir yönetim benimsiyorlar. Buna en güzel örnek de Jacinda Ardern’in genç bir kadın lider olarak, Yeni Zelanda tarihinde ilk defa, yerli Maori halkından bir üyeyi kabinesine dahil etmesi.”
“Kadın liderliğinde, kadınları en iyi temsil edeceğine inanılan, genellikle daha görmüş geçirmiş, daha tecrübeli, yaşça daha büyük kadınlar oluyor ve pastanın zaten çok küçük olan dilimini daha çok onlar alıyor. Genç liderliğinde ise, çoğunlukla umut vadettiği düşünülen, karizmatik olduğu düşünülen genç ve cevval erkeklere bırakılıyor bu pasta dilimi. Bu iki dev demografik grubun kesişiminde kalan bizlere de, çok ufak bir temsil imkanı kalıyor.”
Nüfusun üçte biri, yaklaşık yüzde 1’le temsil ediliyor
“Durumun vehametini biraz daha iyi kavrayalım. 30 yaş altı genç bireyler, dünyadaki milletvekilerinin yüzde 2.2’sini oluşturuyor, ve bunun yaklaşık çeyreği kadın. Türkiye’deki duruma bakacak olursak, Cumhuriyet tarihinde Gençlik Bakanlığı görevine veya Bakan Yardımcılığı görevine tek bir kadın getirilmemiş. Gençlik politikalarının çok eril bir bakış açısıyla şekillendirildiğini söylemek mümkün. TÜİK’in verilerine baktığımızda, Türkiye’de 18-30 yaş arası gençler, bu ülkenin nüfusunun neredeyse üçte birini oluşturuyor, ama Meclis’te 30 yaş altı milletvekili sayısı 8. Meclis içinde yaklaşık yüzde 1’le temsil ediliyorlar. 8 genç milletvekilinin 4’ü kadın. Bunlar AK Parti’den Zeynep Yıldız ve Rümeysa Kadak, CHP’den Aysu Bankoğlu ve HDP’den Dersim Dağ. Genç kadın liderleri Meclis’te temsil eden 4 kadın vekil var.”
“Liderlik potansiyelini çok daha genç bir yaşta aşılamamız gerekiyor çocuklara. Hatta özgüven problemlerinin başladığı ergenlik döneminden öncesinde. Çünkü araştırmalar gösteriyor ki, çocuklar liderlik pozisyonları almaya daha hevesliyken, aradan ergenlik geçiyor ve genç kadınların kendilerini sürekli arka plana çektiği görülüyor. ”
“Sadece potansiyel lider olan genç kadına odaklanmamak lazım, sistemi nasıl dönüştürebileceğimize ve diğer paydaşlara dönmek gerekiyor. Bireylere ilham vermek önemli ama sistemi kesinlikle dönüştürmeliyiz. Özellikle siyasi parti liderlerine daha fazla genç kadın aday göstermeleri, teşkilatları içinde bulunan genç kadınlara daha fazla sorumluluk vermeleri konusunda baskı yapmamız gerekiyor. Asıl büyük problem, yapısal ve sosyo-ekonomik sorunlar. ”
CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun konuşmasından öne çıkan bölümler ise şöyle:
“2018 seçimlerinde Milletvekili seçildiğimde 29 yaşındaydım. CHP’deki 18 kadından birisi oldum. Şu anda partinin hem en genç milletvekiliyim, hem de en genç kadın milletvekiliyim. Asıl yolculuk 26 yaşımda başladı, üniversiteden mezun olduktan sonra avukatlık yapıyordum, bir yandan yüksek lisansımı yaparken, bir gecede karar verdim. Bu benim çocukluk hayalimdi ama şöyle karar verdim. Gece eve gittiğimde haberlere bir baktım, 2015 yılı CHP 46 ilde ön seçim kararı aldı diye bir haber gördüm. Başvuru yapmaya gittim. Ailemden kimseye haber vermedim, endişelendir de beni yoldan çevirmesinler diye. Herkes heyetler halinde başvuru yapıyordu. Ben tek başımaydım. Bütün parti üyelerini gezdim, tek tek telefon ettim. Kim olduğumu, Bartın için neler yapabileceğimi anlatmakla başladım. 7 milletvekili aday adayı vardı ön seçimde, hepsi erkekti, hepsi 50 yaş üzeriydi, mevcut milletvekilimiz, il başkanları ve eski il başkanları ve ben. O cesaret, o heyecan ve tutku en büyük motivasyon oldu. O önseçimden 2. çıktım, 21 kişi farkla sadece. Çok üzüldüm, o zaman. İkinci sıra milletvekili adayı oldum ve Bartın’dan iki milletvekilinin CHP’den çıkması mümkün değildi. Ama 1. sıra adayıymış gibi canhıraş çalıştım, kendimi tanıtmak için bir fırsat olarak gördüm. Bu şekilde yolculuğum başladı.”
“Siyasi söylemi genç kadınların lehine dönüştürmek için ve daha fazla genç kadını siyasete atılmaya motive edebilmek için hem yasama anlamında hem sosyolojik anlamda yapılması gereken çok şey var. Öncelikle kadınları inandırmamız lazım, kız çocuklarından başlayarak. Onları desteklememiz lazım. Daha önemlisi, son dönemde olumlu yansımalarını da gördüğümüz, kadın dayanışması, nerede olursa olsun, siyasette, iş dünyasında, sivil toplumda olabilir, kadın bir araya geldiklerinde dünyayı değiştirebilirler, ben bu inançla hareket eden bir insanım ve bunu görüyorum.”
“Kadını ve kız çocuklarını güçlendirmek için eğitim politikaları olmalı. Sonra kadınların ekonomik gücünü kazanması lazım. Bu ikisi olmadan ne yazık ki ilerleyemiyoruz. Kadınların ekonomik gücünü kazanması için kooperatifçiliği çok önemsiyorum. Bizim gibi siyasilerin buna önderlik etmesi gerektiğini de düşünüyorum. Tabii ki bir diğer gerçek, siyasete girmek isteyen gençlere yol açmamız lazım. Şu anda üzülerek söylüyorum ki böyle açılmış bir yol yok. Patikalar var ama engebeli yollardan geçerek gidiyorsunuz. Siyasi partilerin, sadece kendi tüzüklerinde değil, bir araya gelip siyasi partiler kanununda bir değişikliğe ihtiyacımız var. Hem kadın, hem genç katılımı için. Gençler ve kadınlar kendilerini buraya ait hissedebilmeliler. Çünkü problemlerden bir tanesi de aidiyet problemi. Gelirken ait hissetmiyor, geldiğinde de aynı şekilde. Gelirken, yoldaki bu aidiyet duygusunu şöyle aşmak gerekir. Genç kadınları politika oluşturma süreçlerine dahil edebilmek, sorunlarını onlarla birlikte konuşabilmek gerekir. Bu üniversiteler, sivil toplum örgütleri, gençlik örgütleri aracılığıyla olabilir.”