Gazeteci Evrim Kepenek ile bianet’te hazırladığı erkek şiddeti çetelesi, pandeminin etkileri, gazetecilikte barış ve toplumsal cinsiyet perspektifi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Begüm Zorlu
Cumhuriyet, Birgün, Taraf, DİHA, Jinha ve Jin News gibi medya platformlarında gazetecilik yapmış olan Evrim Kepenek, 2018 yılından itibaren Bianet’in kadın ve LGBTİ haberleri editörlüğü görevini üstleniyor. Makaleleri, bu platformlar dışında Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo, Hemşin kültür dergisi GOR gibi çevrimiçi dergi ve sayfalarda yer alıyor.
Evrim’in son yıllarda hazırladığı Bianet erkek şiddeti çeteleleri ulusal ve uluslararası hak örgütleri tarafından alıntılanıyor ve şiddetin sistematikliğini ve boyutunu göstermeye vesile oluyor. Bu mülakatta çetelenin hazırlanma süreci, gösterdikleri, pandeminde ortaya çıkan dinamikleri ve ikimizin de ilgi alanı olan barış gazeteciliğini konuştuk.
Bize erkek şiddeti çetelesinin çıktılarını ve hazırlanma sürecini anlatabilir misin?
Çetelenin hazırlanış sürecinden önce şuna kısaca değinmek isterim. Bizim çetelemiz tamamen erkek şiddetine odaklı ve o ayki cinayetleri, şiddeti kapsıyor. Örneğin Mart 2021’de erkekler 36 kadını öldürdü diyorsak bu tüm cinayetlerin Mart’ta işlendiği anlamına geliyor. Şubat’ta öldürülmüş ve Mart’ta basına yansımışsa o cinayet sayıya dâhil edilmiyor. Mart’ta “yansıyan” olarak ekleniyor.
Yıl sonunda yıllık çeteleyi hazırlarken bu sonradan basına yansıyanları sayıya dâhil ediyoruz. Çocuklar için de ayrı bir başlığımız var. Biliyorsunuz 18 yaşına kadar herkes çocuktur. Bu nedenle 17 yaşında genç bir kızı da sevgilisi bir erkek veya babası, amcası hangi erkek öldürürse öldürsün onu da “çocuk cinayeti” olarak ele alıyoruz ve başlıkta ona yer vermiyoruz. Bu sayılara Erkekler Mart’ta 36 kadını ve dört çocuğu öldürdü olarak haberde detaylıca yer veriyoruz.
bianet çetelenin hazırlanma sürecine gelirsek, her şeyden benden önceki Emine Özcan, Burçin Belge ve son olarak sevgili Çiçek Tahaoğlu’nun oturtmuş olduğu bir sistem var. Güncele göre içerik olarak yeni eklemeler yapsak da genel olarak o yöntem üzerinden ilerliyorum.
Arkadaşımız Ege Öztokat, medyatakip ve google alert üzerinden şiddet konusunda düşen tüm haberleri inceliyor. Erkeklerin uyguladığı şiddet olanlarını ayırıyor ve bizim çeteleye girebilecek olanları ayırıyor. Bana her ay yaklaşık 30-50 sayfalık bir özet geliyor. Ben de onun üzerinden çeteleyi hazırlıyorum. “Kadınları kim öldürdü, nerede öldürdü? Nasıl öldürdü?” gibi gibi başlıkları inceliyorum. Bunu taciz, tecavüz, çocuk istismarı, seks işçiliğine zorlama, çocuğa şiddet ve şiddet – yaralama olarak tüm başlıklar için yapıyorum. Ayrıca tek tek isimleri kontrol edip hukuki sürecine bakıyorum. Yani fail gözaltına alındıktan sonra tutuklandı mı sorusu gibi. Ayrıca arkadaşımız Yağmur Karagöz de infografiklerini hazırlıyor ki böyle daha fazla yere ulaşıyor.
Elbette zor ve yıpratıcı bir süreç özellikle psikolojik açıdan. Çünkü günü şu cümleleri okurken kapatıyorsunuz: “Kocası pazara giden Ayşe’yi yaktı”, “Erkek kardeşi para vermeyince Ayşe’nin başını dambılla ezerek öldürdü.” Fakat hem Kadın Cinayetleri Platformu’nun hem bizim çetelemizin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Her ay devlete erkek şiddeti, sizin “ayıp” diye tanımladığınız hatta münferit değil sistematik deme imkânımız oluyor. Çünkü veriler bize bunu söylüyor kanıtlıyor.
Gazeteci olarak geçtiğimiz seneye bakarsak (eğer var ise) pandeminin etkileri sence neler, geçtiğimiz senelerden bir fark var mı?
Çok net olarak çocuk istismarının ve erkek şiddetinin arttığını söyleyebilirim. Hem bianet çetelenin verileri hem de birçok sivil toplum kurumunun hazırladığı raporlar bunu gösteriyor.
Pandemi bahane edilerek örneğin kolluk güçleri görevlerini yapmadı, mahkemelere ara verildi. Dahası şiddet faili erkekler serbest bırakıldı. Ki onların da çıktıklarında yine şiddete neden olduklarını biliyoruz. Kadıköy’de çiçek satan Seyhan ve annesinin cezaevinden çıkan erkekçe öldürülmesi bunun örneği.
Bir söyleşinde barış sürecinin kadın cinayetlerine olumlu etkisi olduğunu belirtmiştin, barış neden önemli ve kadın cinayetleri ile ilişkisini nasıl yorumluyorsun? Bu soruya ek olarak, sen de çalışmalarında barış gazeteciliği ve toplumsal cinsiyet perspektifini anlatıyorsun. Bu perspektiflerin kadına karşı şiddetteki rolü ne sence, nasıl bir dönüşüm yaratabilir ?
Şöyle ki biliyoruz ki şiddet dilde başlıyor ve bitiyor. Mesela, şiddeti uygulayanı görünür kılmak istersek “Ahmet adlı erkek Ayşe’yi öldürdü” deriz, şiddetin görünmez yapmak, şiddeti gölgede bırakmak istersek de “iki çocuk annesi 35 yaşındaki güzeller güzeli Ayşe işsiz kaldığı için ekonomik sorunlar yaşayan Mehmet tarafından öldürüldü” diyebiliriz. Yani kullandığımız dil bize şiddetin boyutlarını, hakikatini anlatır. İşte önlemek istiyorsak da şiddeti buna göre bir dil kullanırız. Tam da bu noktada işte dildeki şiddet en çok siyasetçiler tarafından üretiliyor maalesef. Toplumun büyük bir kesimin takip ettiği önemli gördüğü görüşlerini hemen kabullendiği özellikle erkek siyasetçilerin kendi konuşmalarındaki tansiyon en tepede başlamış oluyor ve oradan kentlere, köylere, mahallere, sokaklara, kahvehanelere evlere evlerde erkekten kadına, kadından veya her ikisinden de çocuğa yöneliyor. Bu çok basit bir denklem. Ama siyasetçiler, kutuplaştırıcı olmayan bir dil kullandığında bunun etkisi yine aynı şekilde bütün bir topluma yayılıyor. Barış dönemindeki erkek şiddeti verileri bize bunu net olarak gösteriyor.
Çünkü şiddet sadece erkekten, kocadan, sevgiliden kadına değil ki kimi zaman hasta yakınından doktora kimi zaman müvekkilden avukata kimi zaman bir otobüste yolcudan otobüs şoförüne oluyor.
Şiddet dilinin şiddeti çağırmak gibi bir özelliği olduğuna inanıyorum buna da şiddetin domino etkisi diyorum. Tam tersinden de kurarsak barışın domino etkisi olsun istiyoruz ve barış dili kullanmayı başta siyasetçilere ve toplumun geneline naçizane bir öneri olarak sunuyorum.
Son olarak neler söylemek istersin?
Genelde bana Kadın Cinayetleri Platformu’nun verilerini soruyorlar. Baştan söyleyeyim sayıların farklı çıkmasının nedeni metodolojimizin farklı olması. Platformun şiddet çetelesi tutuyor olması veya bizim çetelemiz kadınları veya birbirimizi rahatsız etmiyor, dışarıdan meseleye bakanların anlamasını istediğim şey, bu çetelerden değil, bizim çetelemizin ayrı olmasından değil, şiddet uygulayanlardan rahatsız olmanız.
Keşke iki hatta Jinnews’in hazırladığı ile üç şiddet çetelesi değil daha fazla olsa da dört bir koldan erkek şiddetinin sistematikliğini kanıtlayabilsek… Bilgiler veriler kadın hareketini güçlendirmek için araştırılıyor ve ortaya çıkartılıyor.
Ya da KADER’in yaptığı gibi başka bir kurum da medyada kadının temsili üzerine bir rapor hazırlasa… Mesela indirim yapılan davalara dair bir çetelemiz yok. Mesela velayet davalarında erkeklerin ne kadar hukuk dışı yolları denediğini anlatan verilerin tutulduğu bir çetelemiz yok. Mesela LGBTİ+’lara yönelik şiddete dair Kaos GL dışında bilgi üreten toplayan neredeyse yok.
Ne kadar çok bilgi üretirsek, paylaşırsak birbirimizden güç alırsak patriyarkaya karşı o kadar güçlü olabileceğimizi düşünüyorum. “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” slogan değil hakikat.
Bana da görüşlerimi sorduğunuz için sizlere de ayrıca teşekkür ederim.
Biz teşekkür ederiz.